Bu ülkenin evlatları; Akıncı, Ülkücü ve Devrimciler

Bugünlerde sokaklarda, ekranlarda, sanal alemde, cafelerde, barlarda, cami bahçelerinde, evlerde, okullarda ve hemen hemen her yerde ideolojik konuşmalar yapılıyor. Gençler 1980 yıllarında yaşananları sorguluyor ve idamları masaya yatırıyor. Nedenler ile niçinler hep zihinlerde ki yerini muhafaza ediyor.

O zamanlar yönetenler yönettiklerinden kendi emirlerine karşı gelenlere hemen tukaka muamelesi yaparak darağacına gönderiyordu. Dış güçler yani Osmanlı’nın torunlarının düşmanı olanlar tarafından Ülkücüler, Devrimciler ve Akıncılar karşı karşıya getiriliyor ve kavga etmeleri için zemini Bizans oyunları ile tertip ediyorlardı.
 
Rahmetli Babam anahtar amblemli Milli Selamet Partili iken Rahmetli Dayım ise Karaoğlan Ecevit’in sempatizanıydı. Bir gün evde dayım ve babam siyaset yüzünden tartışmaya başlamışlar ve tartışma kavgaya dönüşünce çıkan ses yüzünden komşular polise haber vermişlerdi. Polis eve gelince her ikisini de alıp, karakola götürmüş, ben ise evde kurban kesmede kullanılan urgan ipini yatağımın altına dayım ile babamı polisler asar endişesiyle saklamıştım.
 
İstanbul’da doğup, büyüdüğüm eve sık sık gelen akrabam Davut Turan ağabeyim ise Ülkücü hareket mensubu olarak karşı görüştekiler tarafından şehit edildiğinde bir ilkokul öğrencisi olarak çok etkilenmiştim.
 
Babam akıncı, dayım devrimci, Davut ağabeyim ülkücü hangisine kötü diyebilirim. Ben hiç birisine kötü diyemeyeceğim gibi kimselerde kötü diyemez. 
 
Bir devrimci, bir ülkücü, bir akıncı iyi diye tüm aynı görüşü savunanlar iyi olmayacağı gibi bir kişi kötü diye aynı görüşte olanların hepsi kötüdür de diyemeyiz.
 
Yıllar önce bu ülkenin evlatlarını şucu bucu diyerek fişleyerek, tek fikirlerini savunuyorlar diye karşı karşıya getirerek ellerine silah verdiler. Her taraftaki gençlere silahı veren aynı kişilerdi… Ben şundan eminim ki! O zaman ki gençler bu ülkenin bayrağıyla hiçbir sorunları yoktu. Sadece kafalarında oluşan yaşayış biçiminde bir ömür geçirmek niyetindeydi.
 
O zaman ülkeyi yöneten sağcısı da solcusu da bu olanlara sessiz kaldılar. 
 
Bugün, ideallerini uygulamak için devrime soyunan veya devrimin gelmemesi için kendilerini bu ülkenin teminatı olarak gören gençlerin idam edilmesinin çok yanlış olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz.
 
Ama o günkü anarşi ortamında ve idamların olağan karşılandığı bir dünyada, parlamentoda "evet" oyu kullananlar, sadece "zamanın ruhunu" yansıtıyorlardı.
 
Benim yukarıda bahis ettiğim görüşlerime, bazıları sağcı olanlarla ilgili, “kardeşim boş konuşuyorsun onlar kafatasçıydı” derken, bir başkaları da, solcu olanlarla ilgili, “dinsiz bir rejim peşinde koşanları bu kadar temiz ifadelerle anlatmak doğru değildir” şeklinde düşüncelerle bana sessiz cevap verdiklerini duyar gibiyim.
 
Tasvip edilmeyecek eylemler yapanlar olmuş olabilir ama kesinlikle bu hareketler ne olursa olsun bedeli idam olmamalıydı.
 
Kimseden benim gibi düşünmek ve benim gibi yaşamak zorunda olmasını istemeyeceğim gibi kimsede benden onun gibi düşünüp, onun gibi yaşamamı isteyemez.
 
Bebek katilinin kahraman gibi gösterilmesine seyirci kalanlar genç yaşlarında dış güçlerin de etkisiyle artı eksi olmuş bu ülkenin esas evlatlarına, kandırılmış gençlere, yargısız infaz yaparak, onlar şöyleydi, böyleydi demekten kendilerini men etmelidirler.
 
Gençliğin verdiği heyecanla, tuzağa düşen o şahsiyetlerin yerinde bizlerde olabilirdik. Onların anneleri ağladığı gibi bizim de annelerimiz ağlayabilirdi.
 
Her hangi taraftan olursak, olalım, o gençlerin kavga ortamına düşmesine birilerinin seyirci kaldığını unutmayarak, bu dönemde bizler seyirci kalmayalım.
 
22 yaşındaki Ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’da, Yurtsever Devrimci Üyesi 17 yaşındaki Erdal Eren’i de rahmetle anıyorum.
 
Son sözüm;
Bugün o zaman ki sağ ve sol cenahta olan gençler rabbimin izni ile ayağa kalksalar bu ülkenin refahı için bayrağımızla sorunu olanlar ile savaşırlar beraberce….
 
12 Eylül’ün bilançosu: 
Gözaltına alınan kişi: 650 bin. Açılan dava sayısı: 210 bin. Yargılanan kişi: 230 bin. Hakkında idam istemiyle dava açılan kişi: 7 bin. Verilen idam cezası: 517. Yargıtay'da onanan idam cezası: 259. İnfaz edilen idam cezası: 49 TCK 141, 142 ve 163'ten yargılanan kişi: 71 bin. Örgüt üyeliğinden yargılanan kişi: 98 bin. Pasaport alamayan kişi: 388 bin. Vatandaşlıktan çıkarılan: 14 bin. İşkence sonucu ölüm (belgelenen): 171. ''Sakıncalı'' gerekçesiyle işten atılan: 30 bin. 1402 ile işten atılan öğretmen: 3854. 1402 ile görevden alınan öğretim üyesi: 120. Cezaevine konan gazeteci: 31. Öldürülen gazeteci: 3
 
 
OGÜNhaber