Kusura bakıyoruz

2 yıllık bu pandemi sürecinde göz ardı edilen, yardım sözü verilip türlü türlü şartlar sunularak istismar edilen, şartlara uyanlarımıza dahi verilen sözler yerine getirilmeyen sanat camiası...

Üzerimize geliniyor bir şekilde ya da hoşnut olunmuyor…

Oysa Atamızın ve daha bir çok büyüğümüzün gelmiş geçmiş büyük isimlerin şu tarzdaki sözlerini hatırlatmak isterim…

"Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimsedir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." M. Kemal Atatürk

"İlim ve sanat, ittifak görmediği ülkeyi terk eder." İbn-İ Sina

"Sanat uygarlığın imzasıdır." Beverly Hills

"Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır." Andrey Tarkovski

 

Yukarıda okuduğumuz bu büyük isimler sizce neyin farkındaydı ve bu sözleri ışık tutmak için söylediler?.. Ve bizler bu sözlerden bir şeyler çıkaramadık mı kendimize?..

Görünen o ki çıkaramamışız çünkü alınan kararlar ve yapılan konuşmalar çok aşağılayıcı, çok yargılayıcı...

Bunca yıldır kimimiz sokaklarda yatmış sanatı için, kimimiz ailesinden olmuş veya kopmuş, kimimiz aç kalmış ezilmiş, kimimiz pisliklere batmış çıkmış ama asla böyle sözleri hak etmemiş…

Ülkemizde zaten sanat, sanat gibi görülmediği için aslında bu tarz baskı rejimlerine ya da aşağılayıcı sözlere de alışılır düşününce bu ülke de ne istismar edilmiyor hangi konuda adalet bulunuyor ki? Kimin hakkı veriliyor? Ama hayır alışamayız, alışmamalıyız. Sesimizi duyurmazsak, yok olmaya mahkûm oluruz.

Yapılan açıklamalarda "00:00'dan sonra kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur.'' dedi Cumhurbaşkanımız. Halbuki kimsenin kimseyi rahatsız ettiği yoktu.

Konserler konser salonlarında, kulüp müzikleri kulüplerde, özel izinlere tabi yerlerde, sokak arası mekanlar ise yine zorlana zorlana aldıkları müzik izinleriyle ve desibel yasalarıyla, baskınlarla ve zabıtalarla zaten oldum olası denetleniyor, ağır cezalar ve vergilere tabi tutuluyorlardı.
Kimsenin kimseyi rahatsız ettiği yoktu yani...

Şunların dışında tabi; kadına şiddet ve kadın cinayetleri, çevre kirlilikleri ve müsilajlar, çocuk istismarları ve tecavüzler, uyuşturucu içen devlet adamları, vatandaşa zorbalık eden vatandaşı taciz eden ve mesleğini devletin gücünü kötüye kullanan bazı polis memurları, kafaya göre yazılan trafik cezaları, mekanlara ya da fabrikalara çöken çete ve mafya bozuntuları, darma duman çukurlu tümsekli hatta yapılmamış bir sürü yol, hala elektrik bile gitmemiş bir sürü köy, eğitim seviyesinin 3. hatta 4. dünya ülkelerinden daha kötüye gitmesine sebep olan eğitim sistemi ve her sene sistem değiştiği için adapte olamayan, hatta bütün hayatlarını bu sınavlara adamış ama trafikten ya da herhangi bir aksaklıktan 1-2 dakika ile geç kalarak bu sınavlara alınmayan öğrenciler, kurşunlanan dükkanlar, her trafikte açığa çıkan ve ailesi devletten hayli maaş almasına rağmen önümüzü fırlayıp yolumuzu kesen Arap ya da Suriyeli çocuklar ve dahası say say bitmez aslında ama bence çoktan doyduk bunlara ki, artık aldırış bile edemiyor hissizleşiyoruz belki de..

İnandığım bir şey var oda şu; evet üç yanlış bir doğruyu götürür, ama biz doğru kalmazsak ve doğrular olarak çoğalmaz ya da yeni gelen nesli doğru yetiştirmezsek, o üç yanlışlar bizi de zaman içerisinde götürür. Sağlıkla, huzurla, mutlulukla, müzikle ve doğru kalmanız dileğimle bir sonraki yazıda görüşmek üzere…

OGÜNhaber