Ulaştırma Bakanı'nı,
Çevre ve Şehircilik Bakanı'nı,
Tarım Bakanı'nı,
Diğer bakanları ve hatta Adalet Bakanı'nı bile geçtim.
Ama…
—16 yaşından beri devlet hizmetinde bulunan,
Türkiye sosyolojisini ve siyaset teorisini iyi bilen,
Her zaman devlet adamlığı ön planda bilinen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın bir aday için oy istemesi yakışmadı!
—Daha 20'li yaşlarda Kaymakam olarak devlet hizmetine başlayan,
Vali olarak devam eden,
Ve şimdi İçişleri Bakanlığı yapan,
Sergilediği performansla taraflı-tarafsız herkesin takdirini kazanan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın bir aday için oy istemesi yakışmadı!
—Ülkede derin bir ekonomik kriz varken,
Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüşken,
Emekli perişan, fakir-fukara garip-gureba derin bir sefalet içindeyken,
Ekonomi ve finans müktesabatıyla az da olsa ümit olarak görünen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in bir aday için oy istemesi yakışmadı!
Allah aşkına siz söyleyin;
Seçimin güvenliğini sağlayacak İçişleri Bakanı'nın ve seçimin hukukunu gözetecek Adalet Bakanı'nın adaylardan birisi için oy istediği bir ortamda kamusal tarafsızlık-adalet ve objektiviteden söz edilebilir mi!
—"Camiye siyaset giremez" diyen İmamoğlu'nun bu sözleri bir cami açılışında söylemesi yakışmadı!
—Ramazan ayındayız…
Ucuz pide için kuyruklar,
Ucuz et için kuyruklar,
Ucuz yemek için kuyruklar almış başını giderken;
Bir kilo sarımsağın fiyatı 179,95 TL olmuşken,
10 bin TL alan emekliler "bu pahalılıkta ben nasıl geçineceğim" diye feryat ederken,
Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın, sanki Kanada'da yaşıyormuşcasına kilosu 100 TL daha ucuz olduğu için/bir kilo kıymayı 350-360 TL'ye almak için sahurda kuyruğa giren vatandaşlarla dalga geçer gibi "kırmızı et fiyatlarında az bir şey artış oldu" demesi hiç ama hiç yakışmadı!
Adayların Mal Beyanı
Filanca eksik bildirmiş,
Falanca bildirmemiş, gizlemiş,
Feşmekanca, mülkü Allah'a havale etmiş…
Geçin bunları geçin!
Hepsi hikaye, hepsi masal!
Tırışkadan şeffaflık…
Mal kaçırmanın, para gizlemenin, kabını kalaylamanın bu kadar rutinleştiği, normalleştiği, önemsizleştiği bir ülkede,
Hırsızlığın sıradanlaşıp "çalıyor ama çalışıyor" diye tolere edildiği bir zihniyette,
Sağcı-solcu, muhafazakar-seküler ayırt etmeksizin; verilen mal beyanlarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Dostlar alışverişte görsün kabilinden prosedür tamamlamaktan öte bir şey değildir!
İktidarın İmamoğlu Kompleksi
İstanbul ve iki aday,
Ekrem İmamoğlu ve Murat Kurum.
İmamoğlu tek başına,
Kurum'un yanında-arkasında ise tüm kabine.
Adeta iktidar için "to be or not to be!"
Halbuki arkası önü bir yerel seçim; siyaseten, ölüm kalım savaşına döndürmeye ne gerek vardı!
İnanın, İmamoğlu'na "nasıl bir ortamda seçime gitmek istersin?" deseler, böylesi bir kompozisyonu kendisi bile oluşturamazdı.
Neden mi?
Yenerse sadece Murat Kurum'u değil; hükümeti yenmiş olacak,
Yenilirse de Murat Kurum'a değil; hükümete yenilmiş olacak!
Bu neyi getirir?
İmamoğlu'na, iktidar eliyle ve sayesinde muhalefet liderliğini…
Nasıl bu hale gelindi?
2019'da kaybetmekten dolayı oluşan Bataklık Sendromu nedeniyle…
Semptomları nedir?
Kaybetme korkusuyla ortaya çıkan panik, kaygı ve şuursuz çırpınış hali.
Sonuç?
Yine kaybetme, kaybetmeye alışma, suçlu/hain arama ve birbirine düşme!..
Erdoğan'ın Adayları Neden Kifayetsiz?
Eskiden, Erdoğan adayları iyi tanırdı.
Beraber yemiş-içmişlikleri, muhabbet etmişlikleri ve vakit geçirmişlikleri vardı.
Yani aday yaptıklarıyla bir geçmişi vardı.
Ama şimdi yok; tanımıyor bile.
Sadece tanışıyor ve resmi boyutla tanıyor.
Mesela Murat Kurum,
Bakanlar Kurulu toplantıları, sunum ve brifingler haricinde Erdoğan'la bir muhabbeti ve vakit geçirmişliği var mı,
Bence yok…
Tarım Bakanı'nı, Çalışma Bakanı'nı, Ulaştırma Bakanı'nı, Kültür Turizm Bakanı'nı, Adalet Bakanı'nı acaba ne kadar tanıyor!
Bir Binali Yıldırım kadar, Özhaseki kadar, Hayati Yazıcı kadar, Melih Gökçek kadar, Rahmetli Kadir Topbaş kadar tanıyor olabilir mi?
Hiç mi hiç sanmıyorum!
Sonuç?
Konuştukça batış ve kaybediş…
Son Not
Turgut Altınok'un mal beyanı sayfalarca imiş,
Olabilir; kimseyi de ilgilendirmez.
Kaldı ki daha iyi; hiç olmazsa göreve geldiğinde mal-mülk peşinde olmaz.
Allah daha ziyade etsin!
Ama,
Eğer basına yansıdığı gibi,
"Babadan kalma" denilen malların paylaşımında, kız kardeşlerin hakkının verilmemesi veya eksik verilmesi durumu varsa ve doğruysa; işte bunun affedilir ve kabul edilebilir bir yanı yoktur!
Tanrı ıslah etsin ve bildiği gibi yapsın!