Sisi’nin iade-i ziyaretini izlerken “Neredeeen Nereye…” demekten kendimi alamadım.
Esenboğa Havalimanı’ndan Külliye’ye gelen ve saymakta aciz kaldığım siyah araçlardan oluşan konvoy sanki “Siyasal İslamcılığın” cenaze töreni gibiydi…
Bundan 3-4 yıl önce de Türkiye Muhafazakarlarının/Siyasal İslamcıların iktidar sınavını kaybettiğini yazmıştım.
Sisi’nin Türkiye ziyareti ise “Gaiplik Kararı” şeklinde olan bu fiiliyatı müseccel hale getirdi.
2013’de Mısır’da asla tasvip edilmeyecek bir darbe sonrasında, seçimle işbaşına gelmiş Mursi Hükümeti yıkılmış ve Sisi yönetime gelmişti.
Başta Erdoğan olmak üzere İslamcı/Muhafazakar kesim büyük tepkiler göstermiş; Erdoğan’ın, Mısır’ın darbeci Devlet Başkanı Sisi’ye yönelik ağır/geri dönülmez ve “asla”cı eleştirileriyle manevi bir cuş-u huruş havası oluşmuştu.
Çünkü Mısır’daki İhvan Hareketi, Türkiye için de örnekti, mihmandardı ve rehberdi.
Erdoğan’ın sözlerinde ve seçim meydanlarında gösterdiği Rabia işareti ise İslamik ve Ümmetsel bir itiraz ve sahiplenişin dört parmaklı seramonik ritüeliydi.
Hep söyledik:
Devletler arası ilişkiler duygusallığı ve romantizmi kaldırmaz,
Uluslararası ilişkilerde “asla asla deme”,
Bir kapıyı kapatmadan önce o kapıyı yeniden tıklamak zorunda kalacağını unutma,
Devlet adamlığı refleksi öyle bir şeydir ki ülkesel menfaatler söz konusu olunca kişisel ideoloji ötelenir…
Ama duyulmadık ve tu kaka edildik!
Ne olacaktı yani, zulme sessiz mi kalınacaktı?..
Evet, orada bir zulüm/haksızlık ve halkın iradesine darbe vardı,
Buna halk iradesine/sandık sonuçlarına ve adalete inanan hiç kimse zaten taraf olamazdı ve ülkemizde de ehliinsaf olan kimsenin sessiz kaldığını düşünmüyorum!
Ama bir husus daha vardı,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve devletin/milletin menfaatlerinin korunma mükellefiyeti…
Sen-ben-o, bir olay karşısında kişisel ideolojilerimize göre tepki gösterebiliriz ama eğer kamusal bir vecibe üstlenmişsen senin bazı uluslararası gelişmeleri kişiselleştirme gibi bir lüksün olmaz; olamaz! Bu, çok ve en temel yönetsel bir realitedir!
11-12 yıl Mısır’a düşman olduk, Sisi’yi katil belledik!
Ya şimdi?
Can-ciğer kuzu sarması ve “Kardeşim Sisi!”
Ben, Mısır-Türkiye arasında yeniden başlayan diplomatik ilişkiyi yadırgamıyorum,
Hatta geç bile kalınmıştı…
Bana göre olması gereken oldu ve Türkiye-Mısır ilişkileri yeniden başladı.
Peki, ne oldu da başladı? Mısır büyük, büyük tavizler mi verdi? Sisi, İhvan’dan/Ümmetten/cezaevinde hayatını kaybeden Mursi’den veya Türkiye’den/Erdoğan’dan özür mü diledi de Türk-Mısır ilişkileri yeniden başladı?
Tabi ki hayır…
Acaba, Muhafazakar/İslamcı kalemlerce “Go Home Sisi/Katil Sisi” diye yazılar yazılacak mı, Sisi’nin konvoyu Ankara’ya girerken Rabia işaretleri/İhvan bayrakları/Mursi fotoğraflarıyla protesto gösterileri yapılacak mı, filan diye düşündüm ama beyhude beklemişim!
Türk Muhafazakârlarının bir kısmı sus pus olmuş, bir kısmı çoktan kâr/güç ve nimet maksimizasyonuna girmiş bir kısmı ise devletçileşip/devletlüleşip Siyasal İslamcılığı yüreklerinin en mutena köşesine defnetmiş ve hatta bu ziyaretin faziletlerinden dem vurarak “Devlet Adamlığı böyle olur.” güzellemelerine bile girişildiğini gördüm…
Ama arkadaş!
2012-13’ten bugüne “Devlet Adamlığı” rafa mı kaldırılmıştı yoksa tatile mi gönderilmişti?
O zamanlar dillerden düşmüyordu:
“Ümmet/Mazlum milletler/Ehl-i İslam” bunu istiyor deniyor; “Zulme rıza zulümdür/Hakkın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilemez/Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır.” gibi büyük büyük sloganlarla “Devlet Adamlığı” refleksi ve gerekliliği hatırlanmıyordu bile!
Efendiler,
Siyasal İslamcılar,
Devlet Adamlığının gereği böyle olur diyenler,
Türk Muhafazakarları!
Sisi mi değişti yoksa siz mi?
Devlet mi değişti yoksa adamlık mı değişti?
Türk Devlet Yönetimi mi devlet adamlığı sergiliyor yoksa Sisi mi?
İstanbul seçimlerinde İmamoğlu’nu Sisi’ye benzetiyor ve “Binali Yıldırım mı yoksa Sisi mi?” diyordunuz, muhtemel ve müstakbel seçimlerde yeni sloganınız “Kardeşim Sisi mi yoksa İmamoğlu mu?” şeklinde olacak?
Yazık,
Çok yazık…
Özetle, Sisi’nin Türkiye ziyareti ile şunları aşikar etmiştir:
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir,
Dış politikada derin bir U dönüşü (bunu destekliyorum),
Hepsinden ötesi de Siyasal İslamcılık/Muhafazakar Demokratlık ideolojisinin iktidara gelmek için kullanışlı bir siyasal araç olarak tescillenmesi…
Son olarak:
Mursi’nin üzerine bir kürek de Sisi’yle beraber toprak atılmış, Siyasal İslamcılara/Türk muhafazakarlarına nanik yapılarak İslamcı ideolojinin iflası ilan edilmiştir.