AKP'li Mahir Ünal:
"…Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşandı.
Mao'nun devrimi bile lügate dokunmadı.
Ama maalesef Cumhuriyet bizim lügatımızı, alfabemizi, dilimizi; hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir.
Bugünkü konuştuğumuz Türkçenin düşünce üretebilmesi mümkün değildir.
Bugün konuştuğumuz Türkçeyle sadece ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz…"
Böyle buyuruyor muhterem…
Ben de, bir-iki soru yöneltmek istiyorum kendilerine.
—Cümleye "bizim lügatımızı…" diye başladınız ya;
Çok merak ettim, "siz" kimsiniz?
—Türkiye'de yaşayan bir ekalliyet mi?
—Asimilasyona uğramış bir etnik grup mu?
—Veya ötekileştirilmiş bir ideoloji mi?
Eğer ki;
Hayır, "bu ülke bizim ve biz de bu ülkenin eşit yurttaşlarından biriyiz" diyorsanız; şöyle sorayım o halde;
Siz, şuanda düşünme setlerinden yoksun; fikir üretemeyen ve düşünsel herhangi bir şey üretemeyen biri misiniz?
Üstelik Cemil Meriç gibi bir düşünürün, bir kitabı üzerinden değerlendirme yaparken, yaptığınızı iddia ettiğiniz şey, bir düşünüş/düşünme ve fikri paylaşım değil miydi?
Türkçeyle düşünce üretilemiyormuş ya;
Yaptığınız neydi sayın ve çok sevgili "mütefekkir" vekilimiz?..
Bir merakım da şu:
"Bugünkü Türkçeyle sadece ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz" derken, kastınız sadece def-i hacet mi idi?
Gerçi onun için konuşmaya ve düşünmeye de gerek yok ama…
Son olarak;
Türkçeyi bir kenara koyduk diyelim,
Al sana Arapça, İngilizce, Osmanlıca veya Esperanto dili…
Tüm bunlar yasak mı? Değil…
Hepsi emrine amadedir…
Peki muhterem, sen bir düşünce ürettin de; "bu düşünmeyi neden Türkçe yapmadın" diyen veya "o muhteşem yeti ve yeteneğini başka dille düşünce üretiminde kullandın" diye kafana vuran oldu mu?
Alakası yok ama Türkçe üretilen bazı atasözleri aklıma geldi,
Ekmek yapmak istemeyen gelin akşama kadar hamur yoğururmuş,
Osuruklu totoya arpa çöreği bahane,
Geline oyna demişler; yenim(kıyafetin kolu) dar demiş,
Yenini genişletmişler; şimdi de yerim dar demiş….
***
Cumhurbaşkanımız Erdoğan Diyarbakır'da konuşuyor:
"…Şu anda Edirne Cezaevi'nde olan zatın (Selahattin Demirtaş) Kürtlükle alakası var mı?
Yok. Bu adam Kürt değil.
Ama Kürt kardeşlerimi sömürüyor.
Bunun hesabını benim Kürt kardeşlerim sormayacak mı?
Soracak.
Yine bir eş başkanları (Mithat Sancar) var. Kürt mü?
Değil.
Ama benim Kürt kardeşlerimi sömürüyor…"
İlginç geldi bana,
Galiba çok cahilim çok…
Yine de kafama takılan soruları paylaşmak istiyorum;
—HDP'ye genel başkan olmak için, illa Kürt mü olmak gerekiyor?
—Veya Siyasi Partiler Kanunu'nda "Kürt olmayan HDP Genel başkanı olamaz" diye bir hüküm mü var?
—Yahut da, Türkiye'de partiler etnik/dinî/mezhebi aidiyete göre sınıflandırılıyor da bunu bizler mi bilmiyoruz?
Son bir sualim;
Eğer böylesi bir kriterizasyon veya teamül varsa;
AKP'ye genel başkan olmak için hangi etnisite/din/mezhep/milliyet sahibi olmak gerekiyor?
***
AKP Grup Başkanvekili ve aynı zamanda Bartın Milletvekili olan Yılmaz Tunç maden faciasıyla ilgili diyor ki:
"Delil karartılması söz konusu olamaz,
Karartılmışsa zaten karartanlar şüphelidir…"
Yaaaa…
Öyle mi muhterem!
Bu veciz cümlenle iyi ki aydınlattın,
Biz de, ölemeyip hayatta kalan işçiler ve Bartın halkı şüpheli sanıyorduk!
Hatta hayatını kaybeden merhumların, "iktidarı sabote etmek için" canları pahasına bu faciaya sebebiyet verdiklerinden şüpheleniyorduk!
Allah aşkına,
Cümleye bakar mısınız yahu!
İnsanlar acı içinde ama sevgili vekilimiz, üstelik Bartınlı ve bir de hukukçu olan vekilimiz muhteşem cümlesiyle, adeta taşkömürünü yeniden keşfediyor!
Soruyorum o halde;
Ya delil karartanları ağartanlara-aklayanlara ne dersiniz?
Şüpheli mi yoksa "o şimdi genel müdür" mü?..
Demagojiden nağmeler!..