Ne seçimmiş be arkadaş…
Önce büyük bir şok ve şaşkınlık,
Sonra özeleştiri ve fabrika ayarlarına dönüşe dair vaat ediş,
15-20 gün sonra "galiptir bu yolda mağlup olanlar" içerikli hesap-kitabı yeniden yapış!
Kaybedenin bile kazandım dediği bir seçim!..
Tıpkı Türk Tipi Başkanlık Sistemi gibi tam bir Türk Tipi Seçim Matematiği…
Önce hesap-kitap uzmanı Bahçeli konuştu.
Eminim onun hesabına okul arkadaşı ve kendisi de bir hesap uzmanı olan Kılıçdaroğlu bile şaşırmıştır.
51 ilden bahsetti,
30 ilimiz daha yokmuş gibi şeyetti,
Ve oyumuz yüzde 16,62 dedi.
16 civarı filan da demiyor,
Vallahi küsurat bile veriyor…
Kendi kendime dedim ki;
Yahu arkadaş,
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular gibi Bahçeli de ne şehirler sevdim artık yoklar mı demek istedi ki…
Sonra azıcık uyanır gibi oldum ve kesin Ankara'da yüzde 30'luk farka karşılık 30 ili yok saydı dedim.
Sonra, Ak Parti'nin aldığı yüzde 36'dan Bahçeli'nin yüzde 16'sını düştüm.
Benim matematiğim iyi olmadığı için küsuratsız yaptım çıkartma işlemini.
Eyvah eyvah; valla Ak Parti'ye hiçbir şey kalmıyor gibi…
Ak Parti'ye yüzde 20 kalıyor demeye korktum ve ertesi gün Erdoğan'ın söyleyeceklerini beklemeye başladım.
Ertesi gün, Erdoğan "Cumhur İttifakı olarak yüzde 40,5 oy oranıyla birinciyiz" dedi.
Aklım daha da karıştı ve şaştı.
Hadi gel de çık işin içinden!
Bu defa da Bahçeli'nin 16 buçuğunu Erdoğan'ın 40 buçuğundan çıkartınca Ak Parti'ye kaldı yüzde 24!
25 bile değil yüzde 24 arkadaş!
Üstelik Cumhur İttifakı'nın diğer partilerini dahil bile etmedik!
Beynim yandı valla…
Hele bir de, Bahçeli ve Erdoğan'ın bu hesaplamalarına yüzde 37,7 ile birinci çıkan CHP'den de çıt çıkmayınca benim bile inanasım geldi.
Sonra kendi kendime;
"Lan oğlum kendine gel,
İstanbul gitmiş, Ankara bitmiş, İzmir yitmiş,
Hadi bunları geçtik; Ak Parti'nin kaleleri bilfiil zaptedilmiş, pek çok belediyesine girilmiş,
İstanbul'da atı alan İmamoğlu'nun adamı Üsküdar'ı bile ele geçirmiş, "Anneciklere çeyrek altın dağıtacağım" diyen Şeyma Döğücü'nün Sancakkale şatosu yeni sakinlerine geçmiş,
Ankara'da, belki de Ankara keçilerinin otladığı zamandan beri CHP'nin uğramadığı Keçiören, CHP'ye buyur gel demiş,
Etimesgut, Ankara oyun havalarıyla Behzat Ç'ye komserim sensin demiş,
Osmanlı'nın, beylikten imparatorluğa uzanan yolunda kutsal şehirleri Bilecik, Kütahya, Bursa, Edirne onca emekle çekilen Kuruluş-Diriliş-Şahlanış gibi TRT dizilerinin kılıç şakırtılarına ve Kara Osman'ın muhteşem otağına rağmen Atatürk Cumhuriyetçilerinin eline geçmiş;
Sen hala ne diye şaşkınlaşıyor ve muhafazakar-milliyetçi siyasetin münazara sahnesi olan Grup Konuşmalarındaki seçim matematiğine kanıyorsun" dedim ve aklım başıma geldi!
Hah dedim,
İstakoz yeseydin bu karmaşayı yaşamaz,
Maldivler'e tatile gider,
Monaco'da Formula-1 izler,
Beynine biraz kan gider,
Ve bu saçma sapan matematiğe inanasın gelmezdi dedim!
Lan arkadaş,
Bu istakoz da öyle böyle bir şey değil ya!
Vallahi nah bu kadar…
Kıstırgacıyla bir yerinden tutsa var ya; yemin ederim koparır atar!
Pardon,
Bakın bakın; aklıma ne geldi:
Acaba diyorum,
Hani, bir buçuk-iki milyar borçla CHP'nin kucağına düşen Ankara-Gölbaşı Belediyesi var ya,
Yeni başkan, Gölbaşı'nın gölüne bir istakoz çiftliği kursa ve onu Ak Parti'nin Monaco'cu elitlerine satsa ve onlar da "İstakoz devletin itibarıdır! Ancak biz yeriz ama kimseye yedirmeyiz!" diyerek alsalar; belediyenin borç enkazı ortadan kalkar mı ki?
Olmaz! Dinazor yetiştirip satarsa ancak mı öder dediniz…
Yahu dinazoru nereden bulacak adamcağız!
Gökçekpark'ın dinazorlarını alsın, göle atsın; olsun bitsin mi?
Yahu arkadaş!
Bunlar CHP'li,
Kendini muhafazakar diye lanse eden yeni elitler gibi takiyye bilmezler, algı operasyonu yapmazlar, ölüyü diri diye yutturamazlar ki!
Yemin ederim o dinazorlar da ellerinde patlar!
Yav arkadaş bi bas git yahu!
Nerden aklınıza geliyor bu sinekten yağ çıkartmacı fikirler!
Ulan, adam Jelibon şekeri satsa sizin önerilerinizden daha iyi ve daha çok kazanır ama siz kalkmış ölüsü bile ölmüş dinazorlarları canlandırmaktan bahsediyorsunuz!
Vay beh…
Valla good idea; muhteşemsin…
Çok akıllı, çözümcü ve erdemlisin,
Yoksa sen de fabrika ayarların bozulmadan önce "Erdemliler Hareketi"nde miydin?
Öyle ya; haklısın,
2002'den önce memlekette istakoz mu vardı, dinazorun adı mı anılırdı, Maldivler'e tatile giden mi olurdu, kuşakabinli pardon duşakabinli belediye başkan odaları mı olurdu; değil mi!..
2002'den önce betonun getirdiği itibardan bihaber,
İtibardan tasarruf edilip, tasarrufa itibar edilirdi…
Aman be ya; bu CHP'liler de çok mız mız!
Ulan korkaklar!
Bilmez misiniz; borç başkanın kamçısıdır.
Ak Parti'li belediye başkanları sizleri "en"leştirmek için kamçı pardon borç bıraktılar.
Çünkü kendileri "en" lerin adamıydılar.
Mesela;
En güzel harcayan,
En çok harcayan,
En lüks yaşayan,
En hızlı zenginleyen,
En güzel yalan söyleyen,
En iyi takiyye yapabilenlerdi!
Yahu arkadaş, yazıya ne ile başladık nerelere geldik.
Ah şu karmaşık beynim…
Seçim matematiği derken,
Oy hesabı derken,
Aslında kim kaybetmedi? diye düşünürken,
Gölbaşı belediyesinin nurtopu gibi borçlarına nasıl geldik arkadaş!
Halt ettik valla!..
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
Amerika'da para ararken dedi ki:
"Yerel halkı enflasyonun düşeceğine ikna etmemiz gerekiyor"
Yerel halk dediği kim?
Biz yani Türk halkı.
Tabirin orijinal hali "Locals",
Yani yereller,
Yani ayak altında dolaşan börtü-böcek…
Yani aklını kullanamayan ve kandırılması gereken koyun sürüsü!
Peki Türk halkı "yerel halk" ise kendisi ne/kim/neci?
Amerika'nın Sömürge Valisi mi yoksa Küresel Tefeci Temsilcisi mi yahut da borç tahsilatçısı mı!..
Enflasyonla mücadelede Şimşekyen Ekonomi Teorisi:
Yerelleri kandır enflasyon düşsün!