İçeride,
Grup Toplantısı…
Ciddiyet had safhada,
Ve tüm haşmetiyle Erdoğan konuşuyor.
Herkes huşu içinde ve can kulağıyla dinliyor:
“…Cumhur İttifakı'nın uzattığı elin değerinin muhatapları tarafından da layıkıyla anlaşılmasını ümit ediyoruz.
Beklentimiz, hiçbir ayrım yapmadan Meclis'teki tüm siyasi partilerin de bu anlayış içinde hareket etmeleridir..."
Konuşma bitiyor,
Yine o “mehabetli” çatı altında,
Fakat koridorda…
Erdoğan’a daha yakın olup kadraja girmek için gösterilen insanüstü çabanın haricinde ciddiyeti bozan başka bir şey yok.
Herkesin gözü Erdoğan’da ve herkes, Erdoğan nereye bakarsa oraya bakmakta…
Gazeteci Hilal Köylü soruyor:
—DEM Parti'yle de işbirliğine açık olduğunuzu söylediniz. Onlar somut adım bekliyor. Somut adım gelir mi sizden?
Erdoğan:
(A Haber muhabirine dönerek)
—Rüya ne diyorsun?
Rüya:
—Somut adım beklemeksizin siyasetteki ılımlı havayı sürdürelim.
Aynı saat içinde,
İki farklı tavır,
Ve ciddiyetin iki hali…
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şu sözlerini düşünüyorum:
“Rahat bir uyku her şeyi düzeltir diyordum.
Fakat rüyaları hesaba katmamıştım!..”
*****************
Yeni ve Eski
CHP’de, yeni başkan da eski başkan da konuşuyor.
Yenisi çok konuşuyor,
Eskisi çok ama yok konuşuyor…
Yenisi yanlış anlaşılıyor,
Eski başkan bir türlü susmuyor…
Yenisi kazansa da yaranamıyor,
Eskisi, hiç kazanamamasına rağmen kendisini akîl-bilge lider sanıyor…
Yenisi heyecan ve enerjisini kontrol edemiyor,
Eskisi, kendinden büyük hırsı ve sorumsuz yetkili konumuyla itibar sıfırlamaya devam ediyor.
Özgür Özel’e tavsiye:
Doğru işi doğru anlat ama doğru anlaşıl.
Çok konuşup anlaşılamamak veya yanlış anlaşılmaktan ziyade az-öz konuşmak ama doğru anlaşılmak en makbulüdür.
Medyanın gündemi değil, medyanın gündemini oluşturmak daha ve en önemlidir.
Bırak, medya “ayağa kalkma” polemiğini sorsun,
Sen duyma,
Sormak serbest ama sen istediğin soruya cevap ver.
Ya yeni gündem oluştur veya kendi gündemini devam ettir.
Çok cümle yerine, tek veya minik bir cümlecik ver…
Siyaset yapıyorsun,
Ve iktidar istiyorsun…
Doğru iz üstündesin ve sosyolojiye ulaşabiliyorsun.
Ama unutma; ne yapsan, ne söylesen manipüle edilecek,
Ne yaparsan yap eleştirileceksin.
Ebabil kuşunun en çok olduğu bir partidesin.
Halka yaransan da, ağzınla kuş tutsan CHP’nin Musa’larına yaranamazsın!
Sakın ha sakın dağılma, savrulma,
Metaneti de asla elden bırakma!
Doğru bildiğin şekilde ilerlemeye devam et.
Ama her düşündüğünü söyleme,
Söylediğinde ise kimseye koz verme…
Bu bağlamda;
İletişim stratejisini yeniden gözden geçir,
Kendi mahallende yoluna cehennem taşı döşeyenleri ne yap, et etkisizleştir.
“Def-i şer, celb-i nef'a racihtir/Kötüyü ortadan kaldırmak faydalı şeyleri sağlamaktan önce gelir” sözünü prensip et!
Ve işte o zaman çok düşünüp, çok danışıp ama az konuşarak, aklını kullanıp ilm-i siyaset yaparak nasıl çok verim alındığını göreceksin!
“Görüyorum ki, bir an önce varmak istiyorsun oraya.
Gerginsin, kıpır kıpırsın, soluk soluğasın,
Yay gibisin ey yolcu!
Coşkunluğun ne güzel, öfken ne güzel,
Sana selam, sana saygı ey yolcu!
Fakat düşündün mü yolunun uzunluğunu ?
Neler var yolunun üstünde, düşündün mü?
Koşar-adım aşabilecek misin şu dağı,
Geçebilecek misin bu hızla şu beli,
Tırmanabilecek misin bu solukla şu sırtı ?
Bütün bunları düşündün mu ey yolcu ?
Çünkü sen, ne ilk yolcususun bu yolun, ne de son!” diyen Hasan Hüseyin Korkmazgil’i okumayı da ihmal etme derim!
****************
İkinci Körfez Seferi
Mehmet Şimşek ikinci Körfez seferine çıkmış.
Ne için?
“Para bulmak için!” demeyeceğim,
Okumuş-kibar çocuk havasına girip, “Yatırımcılar ve Finans Kuruluşlarıyla istişare için” diyeceğim.
Yatırımcı veya finans gelir mi?
Daha öncekilerde geldi mi ki…
Dostlar alışverişte görsün…
***********
Köfteci Yusuf
Yusuf’un köftelerinde domuz etine rastlanmış.
Sahibi kimdir tanımam bilmem.
Ama bu adam bu kadar salak mı da Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalksın.
Kaldı ki üşenmedim Google Amca’ya sordum,
Türkiye’de karkas domuz fiyatı karkas danadan yüksekmiş…
Acaba diyorum,
Birileri Köfteci Yusuf’a “hani bana hani bana!” demiş,
O da “ne kadar ekmek o kadar köfte!” diye kızmış,
O birileri ise daha çok kızarak “Yok öyle üç köfte 25 kuruşa” diyerek gününü göstermeye mi kalkmış ki…
Veya ahaliye domuz eti yediren ve bir yerleri Yusuf Yusuf eden, eli-kolu uzun başka birileri gündem saptırmak için Köfteci Yusuf’un köftelerini domuzlaştırmış olabilir mi…
Olur mu?
Olmaz diyemem,
Burası Türkiye ve Türkiye’de olmaz olmaz!
Zavallı Köfteci Yusuf!
Uzun bir “Kamuoyu Duyurusu” yapıp yırtınmış, feryat etmiş!
Halbuki kazandığını güç sahipleriyle paylaşsa idin,
Haramzade ortaklıklar kursaydın,
Ankara’da kendine dayı yapsaydın,
Ve şöyle bağırsaydın emin ol ki sana kimse dokunamazdı:
“Bayrağımızı indiremeyeceksiniz,
Köftemizden vazgeçemeyeceksiniz,
Ezanı susturamayacaksınız,
Köfteci Yusuf’a diz çöktüremeyeceksiniz,
Hızlı treni durduramayacaksınız,
Köftemizi bölemeyeceksiniz,
Başaramayacaksınız!..
***************
Yeni Anayasa yahut “Size ne lazım abi”!
Yeni anayasa ihtiyacı,
Barışa, pardon DEM Parti’ye uzanan mübarek eller ve lütf-u şahaneye mazhar olmanın şartları,
Ve Davutoğlu’na edilen iltifat sözleri…
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum bir saat boyunca konuştu.
Güya tüm bu konularla ilgili tarihi açıklamalar yaptı.
Ama aslında tek bir cümle etti:
“Bir 5 yıl daha Erdoğan'ın birikiminden faydalanabilmek için adaylık yolu açılmalı!”
Günün Sözü
“Vatandaşına helalinden ucuz kıyma yediremeyen ülke helalinden domuz eti yedirmiş!” diyecektim; tuhaf tuhaf bakarak;
“Boş konuşuyoruz boş!
Okullarının helasını bile temizleyemeyen bir ülkede bunlara hala şaşırıyorsak; asıl burada bir gariplik var demektir!” dedi.