Şiddete tapınmak ve Türk solu

Kendince kahraman yaratır, kin ve husumetine, devlet ve millet düşmanlığına, yaptığı ve yapacağı şiddet, kaos, çatışma gibi illegal eylemelerine zemin hazırlar. Bunlar için yaşamın ve yaşayanın hiçbir önemi yoktur, ancak bireyi ölünce severler(!)… Çünkü bunlar “ölüsevici”dirler…

Ama;
Şiddet;  husumet beslediği, beğenmediği, karşıt ideoloji dediği bir kesime, kişiye, kuruma başka bir deyişle Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına yönelirse, tam tersi bir refleksle şiddeti yüceltmeye, kutsamaya ve şiddete tapınmaya başlar.

Maalesef “bir kısım” Türk solunun en büyük arazı, hastalığı ve ontolojik sorunu budur…

Şiddete Tapınmak….
Kendi ideolojisinden birisinin ölmesi, öldürülmesi  “simgeleştirilecek bir kahraman yaratma” bağlamında, adeta tercih ettiği bir şeydir. Çok gariptir ama bu zihni ve ideolojik hastalık yaşatmaktan ziyade ölüme tapınma yaklaşımıdır. Ve “negrofilik” bir ideolojik şiddet  tapınmasıdır.

Yaşatmak, yaşatarak önemsemek, değer vermek, yaşarken kıymetlendirmek gibi bir algı, anlayış ve inançları yoktur. Dikkat edin; ölenlerin yaşaması için, yaşam hakkı için yaptıkları hiçbir şey yoktur. Ölüme göndermek için  teşvik, destek ve tahrik bir kısım türk solu’nun en ütopik, paranoyak ve histerik davranışıdır.

Daha önce vuku bulmuş bir ölümlü vakayı inceleyen ve daha iki aydır bu davaya bakmaya başlayan ve de o ana dek “paralel yapı” aidiyetinde olanlarca sürüncemede bırakılan bir davada ciddi mesafeler de katetmiş olan bir Savcı rehin alınıyor ve maalesef alçakca, kalleşçe ve şerefsizce Şehit ediliyor. 

Tüm bu olaylar cereyan ederken, kendini “solcu” addeden bazı aklı evveller içlerindeki kini, garezi, alçaklığı kusmaya başlıyorlar.

Ama bu defa şiddet kendilerinden sakıt olup “karşı taraf” diye niteledikleri bir kurum ve kişiye yönelince; şiddet ve bu adice, canice fiil yüceltilmeye, makulleştirilmeye, anlamlılaştırılmaya başlıyorlar

Aman Allahım…
Bu nasıl bir alçaklık, bu nasıl bir ruh hali, bu nasıl bir “ölüsevicilik”, bu nasıl bir hastalıklı ideolojik yaklaşım…

Kendisini, aydın, okumuş, bilgili olarak gören bu negrofilik (ölüsevici) ve şiddet tapınıcıları, masumun masumiyetini  görmeyip,adeta sukut etmiş insanlıklarıyla ideolojik birliktelik içindeki katilleri kutsamaya başlıyorlar, onların bu alçakça katliamlarını normalleştirme gayreti içindeler…

Yahu, bu nasıl bir hainliktir, bu nasıl bir şiddet perestlik, bu nasıl hastalıklı ruh hali, bu nasıl bir insanlıktır….

Hiçbir yoruma, açıklamaya  izaha muhtaç olmayan bir durumla karşı karşıyayız;

Bir masum Savcımız alçakça, adice, haince katlediliyor, şehit ediliyor; birileri çıkmış katilleri kutsamaya çalışıyor. 

Bu durumun hiçbir insani, siyasi, ideolojik, coğrafi, fiziki, -ne derseniz deyin- açıklaması yoktur, sözün bittiği yerdir, katilliktir, caniliktir, alçaklıktır…

Ama  anlı şanlı(!) Türk Solunun “adi, alçak, müptezel” bir kesimi için, bu kadar açık bir katliamda bile; katli yücelten, şiddete tapınan,mazlumu, mağduru, merhumu  değil de, katillerin öldürülmesini öne çıkartıp onları haklılaştıran bir yaklaşım görülüyor. Bu gözü dönmüşlük yaklaşımını sergileyecek canavarlık, vahşilik ve gayri insani refleks mevcut…

Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun…
Ama bilinsin ki; bu memleketin ekmeğini yiyip, suyunu içip bu memlekete düşmanlık edip, bu ülke insanına, hakimine, savcısına, polisine kurşun sıkan, kurşun sıkıp katledeni yücelten, şiddete tapınan hainler asla cezasız kalmayacaktır.

Sadece devlet aygıtının cezalandırıcı boyutuyla değil bu milletin maşeri vicdanında da mahkum olmaya devam edeceklerdir.

Mekanın Cennet olsun Mehmet Selim Kiraz…
Gözün arkada kalmasın, Rahat uyu, Sen şehadetle Rabbimizin en yüce katına vasıl oldun, İnandığın gibi yaşadın, Yaşadığın gibi şehit oldun… Sen bu milletin gönlünde kıyamete kadar var olacaksın, rahmetle, hürmetle, dualarla yadedileceksin…

Ama o katiller ve katillere yardım edenler, katilleri savunma cüretini gösterenler ise; öncelikle bu milletin, devletin nazarında hain olarak lanetlenecek, yüzlerine tükürülecek ve mahşerde ise bunun ilahi hesabını da vereceklerdir.
OGÜNhaber