Sakın Kaplanın kuyruğunu tutmaya çalışma !..

Ve bu atasözü bana son seçimler ve bu seçimdeki  “arka kapı” ittifakları düşündürttü.

Ey muhalefet (CHP-HDP-MHP-Paralel Yapı-The Guardion- Liberation-Washington Post-WSJ-Der  Spiegel-İsrail- Esed…ve diğerleri)

Yani, yedi düvel, düvel-i Muazzama….
Gelişen Türkiye’nin içteki ve dıştaki düşmanları ve hazımsızları…

Hatta “bilmeden Kader-i İlahinin sırlarına akıl erdiremeyerek” , güncelden hareketle, güncelin arkasındaki teorisyenlerin “komplo planlarını” görmeyip, farkında olmadan alet olan güzel yurdumun güzel insanları…

Son seçimi ve seçime girerken oluşan iç ve dış ittifaklarla Ak Parti ve Erdoğan karşıtlığını görünce aklıma önce  Bediüzzaman’nın, “Ben tokadımı Antranik'le beraber Enver'e; Venizelos ile beraber Said Halim'e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir..”

Sonra da, Milli şairimiz M.Akif’in Çanakkale Şehitlerine şiirinden şu beyitler dilimden dökülüverdi:

Şu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.


Bediüzzaman’nın bu sözünü ve M.Akif’in bu şiirini; ABD’den, İngiltere’den, Almanya’dan, Fransa’dan, İsrail’den ve başka başka harici  ülkelerden eli kalem tutan, kendini yazar, çizer, düşünür sanan  “oryantalist, kolonyalist ve islamafobist” kalemşörler, Erdoğan’a ve onun şahsında  gelişen Türkiye’ye saldırırken sessiz  kalan, bu ülkede “mukim ve kayıtlı” kalbi husumetle kararmış “sevgili vatandaşlara” atfediyorum.

Evet bu öyle bir husumet, kin ve garez ki; İngiliz The Guardian  gazetesindeki, Türkiye ve İslam düşmanı,  emperyalist ve kolonyalist( sömürgeci) köşe yazarının  7 Haziran seçimlerine atfen söylediği: “Tam Batılılaşmamış, yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez” sözüne bile sessiz kalıp ve hatta sırf Erdoğan husumeti nedeniyle memnun kalarak  ne kadar acı ve dramatik ruh halimizi yansıtmaktadır.

Anadolu’da denir  ki; “döveriz dövdürmeyiz, söveriz sövdürmeyiz -kol kırılır yen içinde kalır- ekşi de olsa bağımızın koruğu…”

Bu atasözlerimiz, özdeyişlerimiz galiba sadece nutuk atarken söylenen laftan ibaret kaldı… Bu atasözlerini özdeyiş haline getiren “ata”larımız yattığı yerden kalksa, dahildeki ihtilaflarımızdan dolayı, hariçle ittifak eden zihniyetimizi görse kanımca yüzümüze tükürür…

Ama unutulmamalıdır ki, milletine ve milliyetine ihanet teşkil edecek şekilde hariçle ittifak ederek oluşan Erdoğan husumeti, sizi de “çırpındıkça batacağınız bir bataklığa”sürükledi. 

Seçim bitti, istediğiniz oldu ve Ak Parti tek başına iktidar olamadı. Ama sanmayın ki, bu sizin zaferiniz oldu.

Hayır beyler hayır, hiç de öyle olmadı ve olmayacak…
Yalancı baharlar  hasta eder, aldatır ve aldanmış olursunuz.

Aklınızı başınıza toplayın ve silkinin kendinize gelin. Dışarıdaki Türkiye düşmanlarıyla birlikte kendi ülkenize vurmayın, bastığınız dalı kesmeyin…  Çünkü; “belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i'dam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittiba(itaat) ettikçe, hamiyet davasında yalancılık ediyorsunuz!.. Çünki şu surette ittibaınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır(küçümseme) ve millete bir istihzadır(alay etmek)” 

Unutmamak gerekir ki bazen kaybederken kazanılır ve kazandığını sanırken kaybedilir. Bu seçim sonuçlarını bir de bu açıdan görmekte fayda var. Bazen “şer görünen hayır, hayır görünen şer olabilir” hadisini hatırlatmak isterim. Hani bir söz vardır ya: “galiptir bu yolda mağlup olanlar”

Tüm bunların akabinde seçim sonuçlarını sukunet ve olgunlukla karşılayıp rutin görevini ifa etmeyi sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı izleyerek, gelecek günleri  ve “kim galip, kim mağlup”; olacakları izlemenizi tavsiye ediyor ve yazımın ilk cümlesindeki Nijer atasözünü şiddetle ve önemle hatırlatmak istiyorum ve o veciz söze minik de bir ilave yapmak istiyorum. “Kaplanın kuyruğunu tutmaya çalışma, tutarsan da sakın bırakma”, yoksa...

NOT:  Ak parti’ye dair yapması gereken özeleştiri ve nefis muhasebesi konusundaki söyleyeceklerimi  mahfuz tutuyorum. Çünkü bu konuda çok ciddi bir değerlendirme ve kritiğe ihtiyaç olduğunu düşünüyorum ve bunu başka bir yazıma bırakıp sadece bir mütefekkir ve müfessirin şu sözlerini ciddiyet ve samimiyetle dikkate almalarını öneriyorum. Kader-i İlahinin  cilvesidir ki;  “Bazan zulüm içinde adalet tecelli eder. Yani insan bir sebeble bir haksızlığa, bir zulme maruz kalır; başına bir felâket gelir; hapse de mahkûm olur; zindana da atılır. Bu hüküm bir zulüm olur. Fakat bu vakıa adaletin tecellisine bir vesile olur. Kader-i İlahî başka bir sebebden dolayı cezaya mahkûmiyete istihkak kesbetmiş olan kimseyi bu defa bir zalim eliyle cezaya çarptırır, felâkete sürer. Bu adalet-i İlahiyenin bir nevi tecellisidir” sözlerini idrak ederek, ikaz-ı İlahi nevinden olan “şefkat tokatlarını tahattur etmek “ şeklindeki bir nefis muhasebesinin, Alem-i İslam’a örneklik teşkil eden bu hareketin “aslına rücu” ettireceğine inanıyorum.
OGÜNhaber