Kılıçdaroğlu sel felaketi yaşayan Şanlıurfa'da protesto edilmiş.
Bunu yapanların AKP Gençlik Kolları'ndan birileri filan olduğu söyleniyor.
Şu veya bu; kimin yaptığının, yaptırdığının da çok önemi yok aslında…
Ben asıl, Kılıçdaroğlu'nun söylediği bir söze dikkat çekmek istiyorum.
"Millet İttifakı'nın iktidarında protesto suç olmayacak"
Zaten, hakaret ve şiddet içermedikçe protesto suç değil ki…
O halde Kılıçdaroğlu bu cümleyi neden kurdu?
Veya neden söyleme ihtiyacı hissetti?
Eğer bir ülkede,
Normalde ve hukuk nezdinde suç teşkil etmeyen protesto nedeniyle insanlar itilip kakılıyorsa,
"Suç işlemiş gibi" öyle muamelelere maruz bırakılıyorsa;
Kılıçdaroğlu böyle bir cümleyi kurar,
Bu söylem, gündeme oturur ve yeni bir şeymiş gibi memnuniyet oluşturur!
Ne garip değil mi,
Suç olmayan bir şeyin, suç olmayacağının vaat edilmesi ne garip!
Ama söz konusu, günümüz Türkiye'si olunca; bu bile garip gelmiyor işte…
Buradan hareketle bir tespitimi paylaşmak istiyorum.
Eğer kazanırsa, Kılıçdaroğlu'nun işi çok da zor değil aslında…
Amerika'yı yeniden keşfetmesine veya yönetsel müneccim olmasına filan da gerek yok.
Hatta "ben bir ekonomistim" demesine bile gerek yok.
Normal davranması, normalleştirmeyi başlatması,
Olması gerekeni yapması,
Suç icat etmemesi,
Sadece hukuka riayet etmesi,
Ve, AKP ile ortaya çıkan "suçlaştırma" sonucu suç sayılan eylemleri, "Evvel yok idi, iş bu rivayet yeni çıktı" diyerek çöpe atması yeterli olacaktır!
Şanlıurfa Belediye Başkanı
Başkan, henüz birkaç ay önce açılan ve şimdi sele giden kavşakla ilgili şöyle demiş:
"Açılışı çok güzel oldu, memleketimize yıllarca hizmet etsin,
Bahtı da güzel olsun inşallah.
Abide Kavşağı Şanlıurfamıza hayırlı olsun…"
Açılışa dair birkaç resim paylaşan Başkan, "UrfaTürkiyeYüzyılına Hazır" demekten de geri durmamış.
Tamam,
Urfa Türkiye Yüzyılına hazır,
Urfalı da hazır,
Ama anlı şanlı törenle açtığınız Abide Kavşağı'nın yıla bile hazır olmamasına,
Selde kaybolmasına ne dersin acaba Sayın Başkan.
Ama ben sana diyeyim;
"Urfa sana küsmüş haberin olsun…"
Hele Bakın kim konuşmuş
Akil adam bilge kişi,
Abdullah Gül konuşmuş.
Bir konuşmuş pir konuşmuş,
Turnayı gözünden vurmuş…
Yapma ya,
Ne buyurmuş,
Suya-sabuna mı dokunmuş?
Demiş ki:
"Ülkelerimizi iyi yönetirsek,
Kurumları doğru, kurallarımızı doğru yaparsak,
Yüksek standartları uygular ve uygulandığını kontrol edersek,
Gerektiğinde cezalar verirsek,
Felaketler ortaya çıktığında mücadele daha kolay hale gelir.."
Vallaha mı,
Abooo, biz bunu nasıl düşünemedik,
Akıl edemedik,
Devlet yönetimindeki bu derin sırrı(!), nasıl keşfedemedik!
Yahu Sayın Gül,
Bir kere olsun, bir kere; söylediğin şey, bilinmeyen ve yeni bir şey olsun, suya-sabuna dokunsun, kitabın ortasından okunsun ve fincancı katırlarını ürkütsün,
Yuvarlak olmasın, köşeli olsun!..
Gazeteci-Yorumcu Abdulkadir Selvi:
"Erdoğan, belki siyasi hayatının en kritik seçimlerinden birine giriyor ama onun aklı depremzede vatandaşlarımızda…"
Yemin et,
Bu dediğine kendin de inanıyor musun!..
Kitaba el basar,
Azmu Cezmu kasteder misin!..
Mustafa Destici yine inciler saçmış:
"Şimdi, HDP ya da HDP'nin yavruları Sayın Kılıçdaroğlu'nu bir şey almadan mı destekleyecek"
Pardon ama bu konuda ne biliyorsun ve neye dayanarak bunu söylüyorsun Sayın Destici!
"HDP veya yavrularının" mutlaka bir şey isteyeceğine dair, sana bir bilgi mi geldi yoksa?
Çok pardon,
Yoksa "kişi kendinden bilir" mi demeliydik!
Sıra geldi Hatay Valisine…
Onu yazmıştın zaten demeyin,
Evet yazmıştım ama yetinemiyorum, tahammül edemiyorum,
Yazdıklarım kesmedi çünkü!
Bir duyuru yayınlamış süper Valimiz!
"Beş yıldır canla başla çalıştım,
Onu yaptım bunu yaptım siz Hataylı hemşerilerim de şahitsiniz,
Çok zor süreçleri layıkıyla yönettim" falan filan demiş.
Ve sonra konuyu depreme getirmiş.
"Yüreğimde derin yaralar açtı,
Ben de eşimle beraber yaşadım,
Pek çok çalışma arkadaşımı, dostlarımı ve hemşerilerimi kaybettim,
Bu hüznü ve derin kederi ömrüm boyunca unutmayacağım" diyerek timsah dramatizasyonuna girmiş!
Sonra ne demiş?
Yok yok,
Deprem sürecinde size layık bir vali olamadım,
Yaşadığım hüzün ve derin kederden dolayı istifa ediyorum filan dememiş!
Sizi düştüğünüz-düşürdüğümüz bu çukurda,
Üç gün boyunca el atmadığım enkazla baş başa bırakıp,
Ne haliniz varsa görün diyerek Hatay'ı terk ediyorum,
Şahtım şahbaz olmaya, milletvekili olmak için Sivas'a gidiyorum demiş.
Olsun,
Buna da şükür,
Yeter ki gitsin,
Bu vesileyle bile olsa gitmesi olumlu bir gelişme!
Ama bir de, "nasip olur da milletvekili olursam; Hatay'ın Onikinci Milletvekili gibi çalışacağımdan, Hatay'ın yeniden inşasında üzerime düşeni yapacağımdan şüpheniz olmasın" demesi yok mu; çıldırmamak elde değil.
Yok abi yok,
Sen, Hatay'ın ne 12. Milletvekili ol,
Ne inşaya karış, ne ihyaya kalkış,
Ne de, kalbin gönlün Hatay'la olsun!
Eksik ol,
Hatay'ın tek eksiği sen olsun!
Gölge etme başka ihsan istemez Hatay senden!
Çünkü Hatay, bu deprem kışını da atlatır ama Hatay Valisi olarak senin bıraktığın enkazı asla unutmaz!
Bir şey daha,
Nasılsa vekil adaylarını partiler belirliyor ya,
Eğer olur da listeye girersen; Sivas Sivas olalı, böyle zulüm görmemiş olacaktır!
Bu da, daha işin başındayken Sivaslılara uyarımdır!
Sabah Gazetesi Başmuharriri Mehmet Barlas
Kılıçdaroğlu'nu kastederek demiş ki:
"Böyle önemli bir ülke, bu kadar bilgisizliği asla kaldırmaz.
Daha fazlasını söylemeye de dilim varmıyor…"
Kaldırır Muhterem kaldırır,
Bu ülke, bilgisizliğin alasını kaldırdı ama sen görmemişsin galiba,
Yoksa idrak ve izanın, kalmayan vicdanın mı azaldı,
Yahut da görmek mi istemedin!
Dilin varsaydı ne söyleyecektin ki daha!
Geldiğimiz noktada ülkenin içine düştüğü bilgisizlik bataklığını ve liyakat ve ehliyetten yoksunluğu görmezden gelmişsin,
Ama söz konusu Kılıçdaroğlu olunca, "Bilgisizler Mezarlığı" kurmuşsun ve adamı oraya gömmüşsün!
Bir de, dilim varmıyor söylemeye diyorsun!
Söyle söyle,
Söyle ki; bilelim, yüksek bilgilerinden istifade edelim, sac ekmeği gibi her devrin adamı olmayı öğrenelim, bilgisizliğimizi giderelim Sayın Mezar-ı Müteharrik Bedhah!
Biraz vicdan biraz insaf yahu!..