Plan-Bütçe komisyonu mu yoksa taht oyunları dizi seti mi ben anlamadım valla!

Yahu arkadaş,
Güler misin ağlar mısın,
Ya da, iyice delirdik de artık ne olsa gülmeye mi başladık…

Yer; Meclis Plan Bütçe Komisyonu,
Güya 2023 yılı bütçesi tartışılıyor,
Ama yapılan konuşmalar ve tartışmalarda bütçe harici her şey var…
"Şerefsiz-Terbiyesiz-Namert" gibi söylemler havada uçuşuyor.
Hani, mahallede ergen çocuklar kavga eder ve bir diğerine hakaretle üste çıkmaya çalışır da, sonrasında kendi aralarında değerlendirme yaparken, "nasıl koyduk ama…" diye övünçleşirler ya; ümmid-i bülendimiz (yüce umudumuz) gururumuz, temsilcimiz vekiller de, aynen o durumda…
Adeta "Taht Oyunları" isimli bir dizi setindeyiz,
Ve sanki dizinin "siyaset dalavereleri ve ayak oyunları" sahnesi çekiliyor!
Taraflar rollerini iyice hazmetmiş,
Ve en sahici olanlar, en çok takdir görecekmiş gibi…
İktidar tarafı da böyle, muhalefet temsilcileri de aynı halde…
-Sözüm ona- konu bütçe,
Ne getirecek, ne götürecek,
Anası ağlayan milletin hangi derdine deva olacak yoksa yeni senede, yedi sülalesini mi ağlatacak,
Kimsenin umurunda bile değil!
Varsa yoksa sidik yarışı ve ben daha iyi koydum,
Ağzının payını verdim,
Onun daha şerefsiz olduğunu 85 milyona duyurdum,
Ve, zabıtlara geçirttim hesabı…

Neden mi böyle dedim ve dizi seti benzetmesi yaptım?
Tartışmaların tansiyonu en yüksek ve gözleri kan bürümüş vaziyette,
Komisyondaki muhalefet vekilleri Bakan'a cansiperane saldırıyor.
Resimler, belgeler ve hakaretler havada uçuşuyor.
Bakan ise en büyük hışım ve sinirden kıpkırmızı olmuş yüzüyle def-i hakaret için, daha kallavi hakaretler savururken; bir de ne göreyim,
Hemen yanında oturan bakan yardımcısı simit-peynir yiyor!
Hem de öyle ki;
Sanki kavga sahnesi çeken yönetmen yardımcısı gibi ve büyük bir sükunet içinde, önce simitten bir parça kopartıyor, elindeki minik kaşıkla sakince ve intizamla peynirden alıyor ve tebessüm içinde simitine sürüyor.
Sanki o anda kendini paralayan, kendi bakanı değil de; karşı takımın oyuncusu…
Valla bir an aklıma ne geldi biliyor musunuz,
Bakan'ın, dönüp yardımcısının eline pat diye vuracağını ve "ulan ben burada meydan muharebesi veriyorum, gırtlak patlatıyorum; sen ise simit yeme derdindesin. Zıkkım ye be…" diyecek diye, düşünmekten kendimi alamadım…
Sonra hemen kendime geldim ve belki bu da planlanmış bir kurgu ve tasarlanan sahnenin bir enstantanesi deyip, öyle düşünmekten vazgeçtim…
Sonrası ne?
Kıran kırana yapılan maç bitti,
Kim kazandı?
İki tarafın oyuncuları…
Kaybeden kim?
Her zaman kaybedenler…
Yani?
Oyu istenenler,
Oyuyla oyuna gelenler,
Oy zamanı fark edilenler,
Gaza gelenler,
Takım tutar gibi particilik eden ve son tahlilde kendine gireni çıkanı görmeyip yine gidip oy vererek bu kişileri seçenler!..

Dikkatimi Çeken Başka Bir Husus
Genelde Amerikalılar yapardı.
Amerikan başkanları veya yönetimi ne zaman içeride sıkışsa veya küresel bazda terör konusunda itibarı zedelenmeye başlasa yahut da unutturmak istedikleri Amerikan aleyhtarı bir gündem oluşmuşsa hemen El-Kaide-İŞİD veya başka herhangi bir terör örgütü liderine dönük operasyon yapardı.
Ve bunu bir ritüele, seramoniye ve savaş oyununa dönüştürürdü…
Pentagon, Beyaz Saray veya Savunma Bakanlığı binasında "top secret" yazılı güvenlik salonu hazırlanır ve tüm devletlüler yerini aldıktan sonra start verilirdi.
Operasyon canlı yayınla izlenir sonra da bu görüntüler medyaya servis edilirdi…
Nedeni belli,
Herifler "One Man Show" meraklısı,
"Amerika ister ve yapar; herkese de izletir" narsizmi…
Ülkesel kibrin küreselleşmiş şekli…
Bunda ne var ki,
Amerika'yı ve bu yaptıklarını zaten biliyoruz diyebilirsiniz.
Evet, haklısınız…
Ama bu ve benzeri operatif kamusal/siyasal örüntü ve görüntüleri Türkiye'de de görmeye başladığım için dikkatimi çekti ve anlatmak istedim.
Bu konularda Türk Devletinin kendine has bir refleksi ve geleneği vardı.
Ki, olması gerekenin de öyle olması gerektiği düşüncesindeyim.
Çünkü Amerika, Amerika gibi,
Türkiye, Türkiye gibi,
Rusya, Rusya gibi,
İran da, İran gibi davranır!
Aksi ise eğreti durur,
Özentiye girer,
Ve, yapmacıklık içeren kötü bir imitasyona dönüşür!

***

Ne Büyük Tesadüf
İstanbul'da kahrolası ve lanetlik bir terör saldırısı oluyor.
İstanbul emniyeti büyük başarıyla failleri, şüphelileri, yardım ve yataklık edenleri çok hızlı sürede ele geçiriyor.
Allah onlardan razı olsun…
Sonra bir haber çıkıyor,
Teröristi, bilmem hangi ilin, bilmem ne ilçesinin filanca parti başkanıyla telefon görüşmesi yapmış…
Gel de şaşırma!
Sonra o ilçe başkanı çıkıyor ve "birileri kimlik fotokopimi ele geçirmiş ve benim üzerime telefon almış, bana kumpas kurulmuş" diyor.
Amenna,
Beyan esastır ve asla itirazım yok.
Fakat arkadaş, bu kadar tesadüf de fazla değil mi,
Neredeyse elli milyonda bir ihtimal…
Allah aşkına, size de öyle gelmedi mi!
Ya da, bahse konu başkan Türkiye'nin en şanssız siyasetçisi galiba!
OGÜNhaber