Nolursun ağam kov beni!

Geçmişte de, Merkez Bankası Başkanları toplantılara katılır ve konuşmalar yapardı.
Ama emin olun, böylesi ne görüldü ne duyuldu!
"Ben mi görmedim, duymadım yoksa" diye araştırdım.
Yok yok,
Böylesi bir polemik hiç yok,
Hiç olmamış…

Merkez Bankası Başkanı'nın İstanbul Ticaret Odası ziyaretinden bahsediyorum.
Valla yaşa ki göresin; daha neler göreceğiz ve neleri rutinleştirip, kanıksayacağız daha…
Sanayici, "Merkez Bankası faizleri yüzde 14'de tutuyor ama bankalar yüzde 40'lardan kredi veriyor.
Buna rağmen vermemek için de sürekli zorluk çıkartıyorlar.
Bir çare başkanım" diye söylüyor.
Çok ve en profesyonel yönetici profesör Başkanın cevabı oldukça manidar;
"Alma abi alma…"

Allah aşkına,
Kullanılan dil, üslup ve jargona bakar mısınız!
Tok satıcı gibi,
Yüksek faizci faktoringci gibi,
Mahalle kahvesinde, oturup, çıkmamış ürün karşılığı para satan ve "malımı öldürüp alıyorsun" diyen çiftçiye, "… ……. altı Kasımpaşa, ister al ister alma, zorla vermiyorum…" tarzında yaklaşım sergileyen kasaba tefecisi gibi….
Buna rağmen, zavallı sanayici söylemsel nezaketten taviz vermemeye çalışarak;
"Biz de almak istemiyoruz ama almak zorunda kalıyoruz, başkanım" diyor.

Ama Başkan durmuyor,
Kavgada söylenmeyecek, düşmana söylenecek tarzda en ağır lafları etmeye devam ediyor;
"…Tespit ettik,
Aldığı krediyle stokçuluk yapanlar var.
Hem de çok fazla var.
Fedakârlığımızı suiistimal edenler var…"

Bunun üzerine "pek muhterem Merkez Bankası Başkanının" yanında oturan İSO Başkanı Erdal Bahçıvan dayanamıyor ve söze giriyor;
"Başkanım,
Dediklerinize katılmıyorum,
Stokçuluk ithamı ağır oldu; kabul etmiyorum.
Bir-iki ay sonrasını bile öngöremeyen sanayicinin aldığı hammaddeyi stokçuluk olarak değerlendirmeniz, ağır bir itham ve "ihracat rekorları kırıyoruz" övüncünüzün varlık sebebi olan sanayicilerimizi töhmet altında bırakmaktır.
Bu yaklaşımınız kabul edilemez…"
Ama başkan, İSO başkanını iplemiyor ve "dediğim dedik" ısrarını sürdürüyor.

Bu toplantıyı ve yaşanan diyaloğu görünce aklıma Kibar Feyzo filmi geldi.
Hatırlarsınız,
Feyzo (Kemal Sunal) kendini kovdurmak için yapmadığını bırakmaz.
Ağa'ya (Şener Şen) parmak atar, şapkasının üzerine oturur, duvara "Faşoağa" diye yazı yazar,
Ama ağa kovmaz.
"Ne olur kov beni Ağam" der ama Ağa da, inatla "kovmirim ulan seni" der durur.
Bir gün Ağa havuzda yüzmektedir.
Bunu gören Feyzo, "tamam, an bu an" der ve başlar havuza işemeye…
Ağa, "Ulan ne yapıyorsun, dellendin mi sen" deyince;
"Bu suyun esansı eksik Ağam, itibarına gölge düşüyor" diyerek işemeye devam ediyor ve "kovdun mu Ağam" diye soruyor ya;
Aynen bu misal,
Bence, Merkez Bankası Başkanı da görevden azlini veya kovulmayı veya iktidar söylemiyle görevden affını istiyor ve bekliyor.
Çünkü atandığında havalara uçtuğu Başkanlık görevinin altında iyice ezilmeye başladığının artık kendisi de farkında…
Yetkisiz ve etkisiz elaman muamelesini iliklerine kadar hissediyor.
"Tamam, zaten irade ve inisiyatif kullandırılmayacaktı; gelirken bunun farkında idim. Ama bu kadarını ben bile tahmin edemiyordum" noktasında…

Bu yüzden,
Sanayiciye "alma abi alma" derken,
Aslında Cumhurbaşkanına sesleniyor ve şöyle demek istiyor;
"Al abi al; beni görevden al,
Bu kadarı, bana bile fazla gelmeye başladı,
Bu kadar berbatlığı benim gibi birinin bile, bünyesi kaldırmıyor
Nolursun Ağam; kov beni…" demek istiyor.
Ve emin olun,
Medyada, "Merkez Bankası Başkanı'nın değişme ihtimali var" kabilinden kulis haberleri çıkınca, başkan sevindirik oluyor,
"Hadi inşallah" diyerek uykusuz gecelerde, Resmi Gazete'de "azli/görevden affı kabul edilmiştir" haberlerini heyecanla takip ediyordur!
OGÜNhaber