Demokrasiyi anlatmak Selahattin Demirtaş'a,
"Yolsuzluk-hırsızlık-israf engellenmelidir" diyerek yozlaşmaya karşı çıkmak ve Türk Ekonomisinin nasıl daha iyi olabileceğini anlatmak Garo Paylan'a,
"İnsan odaklı devlet"i ve siyaseten, en temel insan haklarını anlatmak Kemal Bülbül'e kaldı!
İsimleri bilinmese,
Siyasi aidiyetleri söylenmese,
Vicdan sahibi ve ehl-i insaf herkes tasdik ve takdir eder!
Peki kim bunlar?
Demirtaş'ı zaten biliyorsunuz,
Diğer ikisi ise HDP'li milletvekili…
"Ama onlar HDP'li-Teröre destek veren partinin vekilleri…" diye başlayan cümleleri duyar gibiyim.
Geçin bunları geçin,
Bu insanları övmek veya taraf olmak için söylemedim.
Kendimize ayna tutmak, düşünmek, düşündürmek ve bir özeleştiri yapmak için söyledim.
Esastan-haktan-adaletten-insanlıktan kopuşu göstermek için söyledim!
Geldiğimiz noktanın,
Yaşadığımız hal ve ahvalin,
Ve birilerinin,
Bunları söylemesi ve yapması gereken birilerinin,
Hamasetin dibine vuran ama iş eyleme gelince, söylem-eylem uçurumu oluşturan o birilerinin; ne hale geldiğini, ülkeyi ne hale getirdiğini ve nasıl bir savrulma yaşandığını görmemiz açısından oldukça ibret verici bir durum!
Saadet Partisi GİK üyesi Ümit Çebi demiş ki:
"13.Cumhurbaşkanı adayı, sn. Kılıçdaroğlu, grup toplantısında yaptığı veda konuşmasının sonunda hadi bismillah diyerek bitirdi.
Geliyor Mücahid Kılıçdaroğlu."
Yahu arkadaş,
Bırakın bu söylemleri artık…
Sanki Kılıçdaroğlu hayatında ilk defa "Bismillah" demiş,
Veya bunu söylemesiyle sanki daha çok Müslüman olmuş gibi!..
Yoksa "Bismillah" demeseydi daha mı az Müslüman olacaktı..
Kaldı ki, "Bismillah" demek kimsenin tekelinde değil ki!
Camiye hoca,
İlçeye müftü
Veya Şeyhülislam seçmiyoruz.
Ülkeye idareci seçiyoruz be ya…
İnsan olsun insan,
Sadece insan…
Din-dil-mezhep-etnisite-cemaat-tarikat ayrımı yapmaksızın "insan odaklı" din ve vicdan özgürlüğü sağlayan bir idareci olsun yeter!
Bırakın artık Tanrı'yı oynamayı, Tanrı'nın yerine hüküm vermeyi!..
Bir de şu "mücahit" benzetmesi, "mücahitleştirmecilik" merakı yok mu; valla artık gülüyorum…
Yapmayın yapmayın,
Demode oldu.
Artık şu kavramsal muhafazakarlık ve kavramları Müslümanlaştırmaktan vazgeçin!
Bu ve benzeri benzetmeler, artık farklı çağrışım yaptırıyor.
İktidara gelmek, iktidarda kalmak ve iktidar nimetlerinden istifade etmek için cansiperane mücadele etmek anlamı çıkıyor.
Riyakar muhafazakarlığı ve ılık su Müslümanlığını akla getiriyor!
Hatta haberiniz var mı bilmiyorum,
Bir dönem sizin mahallede çocuğa "Mücahit" ismi koymak moda iken, son birkaç yıldır bu ismi koymaktan şiddetle imtina edilir olmuş!
Nedendir acaba?
Hiç düşündünüz mü muhterem!
Artık Şaşırmıyorum
Biliyorsunuz,
Ülkede iki buçuk medya var.
Birincisi İktidar medyası,
İkincisi Muhalefet medyası,
Buçuk olansa, kendi imkanlarıyla zar-zor ayakta kalmaya çalışan ve ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamayan veya yaranmaya çalışmayanlar…
Geçen hafta Millet İttifakında yaşanan çatlak muhalif medyanın da iktidar medyasından bir farkı olmadığını ortaya çıkarttı.
Ortaya çıkartmak da değil; var olan tarafgirliği daha bir görünürleştirdi.
Meral Akşener'e övgüler diziyorlardı.
Akşener Altılı Masa'ya rest çekti,
Başladılar yerin dibine sokmaya; hem de öyle böyle değil!
Akşener yeniden masaya döndü,
Yine başladılar güzellemelere; hem de hiç sövmemişler gibi!
Üstelik üç gün arayla…
Şaşırdım mı?
Artık bu ülkede hiçbir şey şaşırtmıyor beni!
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı
Mustafa Destici Kılıçdaroğlu'nu kastederek demiş ki:
"Destekleyenler hem bu dünyada hem öbür dünyada çok ağır bedel öder…"
Nereden biliyorsun Muhterem!
Yoksa öbür tarafa gittin de,
Cuma değil de bir cumartesi zebanilerle tanıştırıldın da,
Çok kötü muamele gördün de;
"Ulan, Cumhur İttifakına destek Erdoğan'a oy vermeme rağmen, ben bu muameleyi gördüysem Kılıçdaroğlu'na destek verenler perişan olur" diye düşündün de; o yüzden mi bu lafı ettin!
Ağrı Belediye Başkanı
Başkan Savcı Sayan buyurmuş:
"Bana göre Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeliye destek vermek imani bir görevdir."
Pardon Sayın Başkan,
Bu kastettiğin hangi iman,
Veya hangi dinin imanı!..