Fıkra vakti…
Fıkramız, konuşmadan güldürebilen, an'ı pas geçmeyen, menzile "gönderme"yi bilen değerli kardeşim Hüseyin'den…
Derede yüzlerce kurbağa...
Vırak vırak vırak…
Sanki dere ve civarında başka hayatlar yokmuş gibi, hep bir ağızdan vıraklıyarak neşeli bir şekilde oynaşırlar.
Doğal dengenin diğer unsurları umurlarında bile değildir.
Çünkü sayısal olarak öyle çokturlar ki; sanki, dere havzası sadece kendilerinindir..!
Ama gerçek farklıdır tabi…
Yukarıdan bir kartal dalar ve kurbağalardan bir tanesini yakaladığı gibi havalandırır.
Diğer kurbağalar şok içinde; arkadaşını kaybetmenin verdiği üzüntüyle bakakalırlar.
Ertesi gün, yine aynı saatlerde kartal yine gelir ve yine bir kurbağa alıp, havalanır.
3. gün,
4. gün derken; sürekli bir kurbağa eksiliyor, dereden…
Kurbağalardan bir tanesinin aklına bir fikir gelir;
– "Şu derenin karşısında yaşlı bir kaplumbağa var; gidip ona soralım.
O, yüzyıldır burada yaşıyormuş; belki bir akıl verir bize" der.
Kurbağalar vırak vırak vırak diye diye; zıplaya zıplaya kaplumbağaya gidip durumu anlatır.
Kaplumbağa abi biraz düşünür;
-"Bu işin çok kolay bir yolu var"
– "Nedir?" der, kurbağalar heyecanla…
"Aranızdan bir tane gözcü kurbağa seçin; o sürekli gökyüzünü kontrol edip, gözetlesin"
Kurbağalar;
- "Evet, sonra?"
- "Kartalı gördüğünüz an, hepiniz birden sımsıkı el ele tutuşun…"
– "Eeeeeee"
"Ama, sakın ellerinizi bırakmayın, tamam mı; kartalın gücü yetmez o zaman…" der, kaplumbağa abi…
Kurbağalar "Pekala-vırak vırak vırak" diyerek dereye dönerler.
Hemen gözcü listesi oluştururlar.
Ertesi gün aynı saatlerde gözcü kurbağa vıraklayarak kartalın geldiğini haber verir.
Deredeki tüm kurbağalar hemen sımsıkı, el ele tutuşurlar.
Kartal, dereye daldığı gibi bir kurbağadan yakalar.
Onu kaldıramaz ama daha iyisi olur.
Zincir misali, alayı birden havalanır...
Derede bir tek gözcü kurbağa kalır.
O da, korku ve kızgınlık içinde zıplaya zıplaya kaplumbağaya gider;
– "Lan şerefsiz…
Biz de, seni bir b.k biliyor sanırdık,
Nasıl bir öğüt verdin.
Kimse kalmadı; hepsini götürdü kartal…"
Kaplumbağa;
"Defolun gidin lan, lavuklar; nihayet kurtulduk…
Ne idi o öyle; son zamanlarda sürekli vırrak vırrak vırrak..!
Paso, kafamızı ütüleyip duruyordunuz zaten…!"