Her haltı karıştır sonra da "Allah affetsin"; Oh ne güzel ya!..

"Safa-Merve,
Münevvere,
Akabe,
Tur Dağı,
Nur,
Hira,
Ensar-Muhacir,
El-Faruk ………….."
 
Nedir bunlar?
Türkiye'de muhafazakar camia tarafından çocuklarına, firmalarına vakıflarına koyulan bazı isimler…
Mahzuru var mı?
Tabi ki yok…
Ama esin kaynağın Allah/Din/Peygamber olur,
Ve kurduğun vakfa, bu mefhumları anımsatıcı isimler koyar,
Sonra da taban tabana zıt pratik içinde olursan,
İşte o zaman tartışılırsın,
Hatta tartışılmaktan öte lanetlenirsin!
 
Allah aşkına isme bakar mısınız;
Hiranur Vakfı!
Hira, peygambere ilk vahyin indirildiği mağaranın adı.
Nerededir burası?
Nur dağı denen bir dağda…
Diyanet'in İslam Ansiklopedisi Hira'dan, "…yollarını kaybedenlere doğru yolu gösteren anlamında yorumlamaktadır" diye bahseder…
Şimdi bu malum vakfa bakalım.
Hira ile de yetinilmemiş bir de Allah'ın kelamından esinlenilerek Nur ilave edilmiş; Hiranur olmuş…
Adeta nurun âlâ nur,
Nur üstüne nur…
Vakıfla ilgili habere bakıyorsun,
Yol göstermek şöyle dursun; vakfın kurucusu kendi evladının yolunu şaşırtıyor,
Bununla da kalmıyor; anasını ağlatıyor,
Tacize uğratıyor,
Olay mahkemeye yansıyınca da; bin türlü dalavereyle üzerini kapatıyor!
Bu kadar mı?
Olur mu hiç!
 
Adamın teki, insanlık yapıyor ve bu rezaleti gündeme getiriyor,
"Böyle böyle olmuş,
İddianame bile hazırlanmış,
Bir kız çocuğunun feryadıdır bu" diyor…
Ama sorumluluk makamındakiler iddianın faillerini değil, haberi yapanı suçluyor.
Hatta kimileri bir adım ileri gidiyor; mağduru suçluyor,
"Siz mahkemedeki beyanlarına bakmayın,
Bu kız kafayı yemiş, kötülerin eline düşmüş, yalan söylüyor" diyorlar!
Muhafazakar mahalle, "…aman Ali Rıza Bey, ağzımızın tadı kaçmasın…" havasında!
Kırılan kolu, yen içinde gizleme çabasında…
Neden?
Çünkü bu tarz vakıf-dernek-cemaat gibi yerlerde işlenen adiliğin, iğrençliğin, şerefsizliğin bir önemi yok,
Seçimde lazım oluyorlar,
Oy deposu buralar!
Bir de hemen, "bu olay siyasetin konusu yapılmaz ve kimse yüce dinimizi karalamaya kalkmasın" demezler mi; çıldırmamak elde değil!
Ulan Allah'sızlar,
Kimsenin, dini karaladığı yok zaten,
Konuyu saptırmayın!
Din, asıl böyle şerefsizlerin eliyle karalanıyor ama körleşmek, sağıra yatmak, unutturmak işinize geliyor.
Dine kara çalanı değil, kara'yı göstereni karalamayı seçiyorsunuz!
Dikkatleri dağıtıyor,
Ve minnacık bir çocuğun yaşadıklarını setretmeye çalışıyorsunuz!
 
Ulan bırakın oyu moyu,
Seçimi meçimi!
Bir çocuğun hayatından daha mı önemli oy almak!
Olur mu hiç; şerefsizin oyu için şerefsizliğe göz yummak!
Susmak,
Bir oy için, "dilsiz şeytan" olmak,
Değer mi hiç; soruyorum!
 
Bu arada,
Her fırsatta,
Hani, "laik kesimi" hedef göstererek derdiniz ya; "Din elden gidiyor diye",
Bakın görün ettiğinizi,
Din, kimin eliyle ve nasıl elden gidiyormuş görün; işte eseriniz!
Bir metre sakal uzatırlar,
Yakasız gömlek giyerler,
Takkeyi-tespihi elden düşürmezler,
Sonra da cinsel istismara, "gelin etmek" derler!
Ulan,
Sizin lehçede dinin anlamı bu mu!
Bu mu dindar olmak,
Dindarlık bu mudur!
Hepsini geçtik; bu insanlık mıdır,
İnsan denen mahluk, nasıl bu kadar "çukur"laşır!
 
Yahu arkadaş,
Siz, ne yiyor ne içiyorsunuz ve hangi Allah'a inanıyorsunuz!
Alamut Kalesinde yaşananlar bile sizin yaptığınızın yanında hafif kalır.
Hasan Sabbah dirilse, "bu benim aklıma nasıl gelmedi" diye sizi kıskanır!
Hayırdır Efendiler,
Harre Vakası'ndan mı esinlendiniz,
Harre Çocukları mı doğurtmak istersiniz!
Yezid misiniz,
Yoksa Müslim bin Ukbe olmaya mı talipsiniz!
Yok yok,
Söz söylemeye gerek yok!
Size ne dense boş!
Hiç öyle, "Allah ıslah etsin,
Allah müstahakkınızı versin" filan da demeyeceğim!
Bu hadiseden hareketle; bu olaya ve belki de gündeme bile gelmeyip hala gizlenen böyle olaylara sebep olan herkesin/hepinizin Allah belasını versin.
Lanet olsun…
Hemen "lanet okuma, bir mümin ve Müslümana lanet okumak yakışmaz" diyecek veya içinden geçirecek birileri,
Ben okuyorum arkadaş,
Hem de dibine kadar lanet okuyorum!
Bana da yakışmayan bu olsun; ben razıyım!
Sürüm sürüm sürünsünler, insan içine çıkamasınlar!
 
Yazıyı uzattım; farkındayım ama şu noktayı da paylaşmadan geçemeyeceğim.
Böylesi bir alçaklığı irtikap edenler ölünce ve cenaze namazı kılınırken,
Gelenek ya,
Hoca soracak: "Merhumu nasıl bilirdiniz"…
Bizler de, "kör ölür badem gözlü olur" misali, tüm bunlar olmamış gibi ve utanmadan "İyi bilirdik" diyeceğiz!
"Haklarınızı helal ediyor musunuz" dendiğinde,
Ahmakça bir şekilde "Helal olsun" diye höküreceğiz,
Ve hoca;
"Allah taksiratını affetsin" deyince de, topumuz birden "Amin" çekeceğiz!
Orada bir Allah kulu çıkıp da;
"Bu merhum kendi çocuğuna zulmetti, 
Yanlış yaptı ve yaşarken çok iğrençti. 
Kendisi topluma kötü örnekti, iyi biri değildi. Onu iyi bilmezdik, 
Hakkımı helal etmiyorum ve bir kul olarak affetmiyorum, 
Böyleyken Allah neden ve nasıl affetsin ki…" demez!
Bizim şerefimiz ve o mağdur kız çocuğunun hukukuna riayetimiz de işte bu kadar!
OGÜNhaber