Hemşerilerimizden oluşan bir Whatsapp grubumuz var.
İlgiyle ve bazen de şaşkınlıkla takip ediyorum.
Mesela, bugün bir paylaşım dikkatimi çekti.
Paylaşan da, vakti zamanında önemli bir kamu kurumunda kritik görevlerde bulunmuş bir abimiz…
"Havalimanı sayımız şu kadardı ama şimdi bu kadar oldu,
Havayolu kullanan yolcu sayımız şuradan şuraya geldi,
Bilmem şu kadar milyon turist gelecek,
Sağlık turizmimiz şu kadar sayıya ulaştı,
Dünyada en fazla noktaya bizim uçaklarımız uçuyor,
Uçak sayımız şu kadar kat arttı" gibi gibi…
Gerçekten hastayım bu tarz anlatım ve övünmelere.
Bu yaklaşım, aklıma bir anekdot getirdi:
Bizim boksör ringe çıkar,
Rakip habire vuruyor; sağ kroşe, sol kroşe, aparkat…
Bizimki sürekli dayak yiyor ve haşat oluyor.
Ama antrenörü, raund aralarında sürekli "iyisin iyisin, aynen
devam" diyor.
Birkaç raund sonrası bizim boksör artık dayanamıyor ve diyor ki;
"Ya hocam, madem iyiyim de bu yumrukları kim yiyor…"
***
Aziz hemşerim,
Enflasyon yüzde 70 (TÜİK'e göre üstelik) ve çift hanelere doğru dolu dizgin ilerliyoruz,
Ocak-Nisan 2022'de cari açıkta rekor kırmışız,
Döviz yükselişte,
Faiz indiriyoruz ama ne hikmetse banka faizleri yükseliyor,
Diğerlerini geçtik; temel gıda ürünlerindeki fiyat artışlarını bile takip edemiyoruz,
Ev fiyatları ve kira artışları öyle fahiş hale geldi ki; hayatın olağan akışına bile aykırı.
Daha bir sürü şey var ama sıkmak ve moral bozmak istemiyorum.
Sen ise ilklerden, sayısal çokluklardan ve rekorlardan bahsediyorsun.
Aynı Ticaret Bakanımız gibi,
Hani, yüzde 24'lük ihracat artışını söyleyip Nisan ayında ihracat rekoru kırdık derken, yüzde 35'e çıkan ithalat rekorunu ağzına bile almamıştı ya;
Aynen onun gibi…
Bu konuda bir noktaya daha parmak basacağım.
Aziz hemşerim,
Kalite-Kantite diye bir şey var,
Başka bir deyişle "Kemmiyet-Keyfiyet"…
Hani "Kemmiyetin keyfiyete nispeten ehemmiyeti yoktur" deriz ya;
İşte o…
Sen anlamışsındır ama anlamayanlar için açıklamak istiyorum.
Cümle, "Kalitenin yanında sayısal çokluğun bir önemi yok" anlamındadır.
Bence, aslında bu dönemin en büyük marazı da budur.
Sayısal kriterizasyon ve fizikselcilik,
Yani kaliteyi es geçip, başarıyı fiziksel ölçütlere bağlayış…
Allah aşkına yapmayın, etmeyin!
Kesrette (çokluk) boğulmayın ve kesretin şehvetine kapılmayın.
Kalite dip yaparken,
Düşman ilan edilen 3Y (Yoksulluk-Yolsuzluk-Yasaklar) ile kallavi bir dostluk kurulmuşken,
Ülke yolgeçen hanına dönmüşken,
Uçak inmeyen, yolcusu olmayan havalimanına para ödenirken,
Kuralsızlık-kurumsuzlaşma ve halka rağmen halkçılık müreccah hale gelmişken,
Çoklukla, rakamla, fiziksel anlatımla başarı tanımı yapmaya çalışmayın.
Halâskâran zihniyetiyle yaklaşıp, "kim gelecek peki…" biçareliğini öne sürmeyin!
"Allah var gam yok" deyin,
"Devlet-i ebed-müddet" deyin,
"Kahrolsun yeis yaşasın ümit" deyin,
"Kaderin üstünde bir kader vardır" deyin,
Cumhurbaşkanımızın 2014 yılında Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında, "Bütün canlılar, bütün isimler fanidir ama bizim millete hizmet davamız bakidir. Baki hakikatler fani şahsiyetler üzerine bina edilemez.
Dava, eğer isimlerle var olursa isimlerle de yok olur.
İlkelerle, hedeflerle, tasavvurla var olan davalar geçmişten gelir, geleceğe doğru ilerler…" dediği gibi deyin…
Anadolu'da, "Hak deyince akan su durur" derler.
Yahu, "İlk başlarda iyiydik,
İyi de götürdük,
Ama sonunu iyi getiremedik,
Durum pek iç açıcı değil,
Bu gerçeği, biz de görüyoruz artık…" demek, kötü bir şey değil ki!..
Hemşerim,
İki adam kayalıklara bakarken bir karartı görürler,
Birisi oğlaktır der, birisi karga…
Oğlaktır kargadır diye inatlaşırlar,
Sonra karartı uçar.
Oğlak diyen der ki;
Uçtu ama yine de oğlak…
Ve maalesef, bugün de karartı uçtu hemşerim uçtu,
Yine de oğlak demeye gerek var mı?..