Bir ihtiyar kadın yol kenarına çıkacakken, bir başka kadın ona;
“
İçeri gir, Emir-ül Müminin Ömer geçiyor” deyince,
İhtiyar kadın, başını çevirip dedi ki;
Ona dün Ömer derlerdi, bugün emir-ül müminin mi oldu.
Hazret-i Ömer o sözü işitince;
Celallenmedi,
İhtiyar kadını incitmedi,
Bağırıp, çağırmadı.
Yanında; Sen kimsin de Halife Ömer’e böyle konuşuyorsun diyen kimse de yoktu.
Hz. Ömer ne yaptı;
Geri dönüp; “Ömer’i Ömer’e gösteren o kadın kimdir.? Ömer’in kendini tanımasına, anlamasına sebep oldu” dedi.
Ondan sonra her gün o ihtiyar kadının kapısına gelir;
“Atılacak çöpün varsa atayım, hizmetin varsa göreyim.
Destin boşsa ver, su getireyim.
Zira
Ömer’i senden gayri kimse tanımadı” derdi.
* * *
Halife Ömer Eslem'le birlikte Harra taraflarında (Medine'nin dış bölgesi) dolaşırlarken ışık yanan bir yer görür ve Eslem'e;
"Şurada, gecenin ve soğuğun çaresizliğine uğramış biri var. Haydi onların yanına gidelim" der.
Oraya gittiklerinde bir kadını iki çocuğuyla üzerinde tencere bulunan bir ateşin etrafında otururken görürler.
Hz. Ömer, onlara; "Size selâm olsun" der.
Hz. Ömer, ona yanındaki çocukların neden ağladığını sorar.
Kadın, karınlarının aç olduğunu söyleyince, Hz. Ömer merakla tencerede ne pişiriyorsun, der.
Kadın, tencerede su bulunduğunu, çocukları yemek pişiyor diye avuttuğunu söyler ve;
"Allah bunu Ömer'den elbette soracaktır" diye ekler.
Hz. Ömer, ona; "Ömer bu durumu nereden bilsin ki?" deyince, kadın;
"Madem bilemeyecekti ve unutacaktı neden halife oldu" karşılığını verir.
Hz. Ömer bu cevap karşısında irkilerek Eslem'le birlikte doğruca erzak deposuna gider.
Doldurdukları yiyecek çuvalını Eslem taşımak ister.
Ancak Hz. Ömer; "Kıyamet gününde benim yüküme ortak olacak değilsin. Onun için bırak da yükümü kendim taşıyayım" diyerek buna izin vermez; çuvalı omuzuna alır ve kadının bulunduğu yere götürür.
Orada bizzat yemeği Hz. Ömer hazırlayıp pişirir ve onları doyurur.
Eslem; "O, ateşe üflerken şakakları arasından çıkan dumanları seyrediyordum" diyordu.
Hz. Ömer oradan ayrılırken kadın; "Siz bu işe Ömer'den daha layıksınız".
Hz. Ömer;
"
Ömer'e dua et. Bir gün onu ziyarete gidersen beni orada bulursun" der.
"
Sevmekten geri kalma, Yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma, Gülü incitme gönül.
Başın olsa da yüksek, Gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek, Yolu incitme gönül.
Mevlâ verince azma, Geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma, Külü incitme gönül.
Dokunur gayretine, Karışma hikmetine.
Sahibi hürmetine, Kulu incitme gönül.”
Yukarıdaki anekdotlarla şiirin ruhundaki naiflik ne kadar uyumlu değil mi…
(Her kelimesi anlam ve derinlik içeren, direk kana karışan serum misali, anında ruha dokunan bu güzel şiiri mesajla gönderip okumama ve burada paylaşmama vesile olan çok değerli ve saygıdeğer Ali Abiye teşekkürlerimle)