Diyorlar ki:
"Sen bu iktidarın gideceğini,
Bu defa kaybedeceğini,
Ömrünü tamamladığını ve artık bir devrin sonunun geldiğini söylüyorsun.
İyi, hoş, güzel diyorsun da;
Her şeye rağmen ve halen, yüzde 30'larda seyreden AKP oylarına ne demeli?.."
N'oldu? Şaşırdın mı?
Şaşırma! Ben şaşırmıyorum…
Anlatayım sana,
Hem de tane tane ve bir misalle…
Kız, babasına gelir:
"Babacığım,
Zordayım, sıkıntıdayım ve mutsuzum,
Damadın iyice zıvanadan çıktı.
Şiddet mi dersin var,
Evi-çocukları ihmal mi dersin var,
Yalan mı dersin, var!
Tam bir mirasyedi...
Bazen yüzüne bile bakmak istemiyorum ama öyle bir adam ki; isyan ettiğim her an "düzelecek, merak etme" diye öyle bir konuşuyor ve zaaf noktalarımı öyle iyi sömürüyor ki, her defasında ikna ediyor beni…
Ne yapacağımı şaşırdım ve ben, ben olmaktan çıkıyorum artık!."
Baba derin bir ah çeker ve der ki;
"Kızım,
Bu konuyu ilk defa konuşmuyoruz,
Ve her defasında sana söyledim; bu adam bizim bildiğimiz adam değilmiş.
Sadece seni değil; bizi bile kandırmış,
Şimdi gerçek yüzü ortaya çıkıyor; hepimiz görüyoruz.
Bu adamın amacı bizim ailemize girmek, itibarımızdan ve imkanlarımızdan istifade etmekmiş.
Ben sana kaç defadır, "boşan artık, bu adamla olmaz" diyorum ama sen hala inatla, onun kötü muamelesine razı oluyorsun!
Kızım,
Ben bu adama ne istediyse vermedim mi!
Sıradan, vasat ve kimsenin itibar etmediği biriyken, sayemizde seviye atlayıp üst düzeylere gelmedi mi!
Her ne kadar inanmak istemesen de, artık sen de gerçekleri görüyor ve yaşıyorsun; bu adamla yürümez,
Bir an evvel noktayı koymalısın!"
Baba, cansiperane durumun vahametini anlatırken, kız, bir de dönüp demez mi;
"Tamam da babacım,
Bundan boşanırsam sonrası ne olacak,
Talipli olacak olanlar veya evleneceğim kişi bundan daha mı iyi olacak,
Onların nasıl koca olacağını bilmiyorum,
Ama bu adam 20 yıldır kocam…"
Baba acı acı bakar,
Bir de, inat ve körü körüne inançla adama bağımlılaşmış halini düşünür,
Hala bile kırmaya-incitmeye kıyamadığı için, "Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu" diye belli belirsiz mırıldanıp,
"Demek ki, daha yaşaman gerekenler var var kızım" der ve susar!
Neden peki?
Kız, adamın verdiği limitsiz kredi kartına tamah etmekte,
Süslü ve ayartıcı sözlerine, o ana dek sunduğu lüks hayata kanmakta,
Ve, adamın zihinsel manipülasyonlarına karşı duramamaktadır.
Halbuki yalanlar üstüne kurulan hayatın ve kaynağı belirsiz parayla dönen değirmenin sonu ne olur; herkesin malumudur!
Ama hayat işte…
Uzun ağaç ucuna kadar yanmaz.
Adam, gerek iş bilmezliği, müsrifliği ve hovardaca harcamaları ve gerekse de herkesi etkileyen kötü gidişatın etkisiyle eşten-dosttan aldığı borçları bile ödeyemez hale gelir ve tefecilerin eline düşer…
Tefecilerle teşrik-i mesai başlamışsa, gerisini tahmin ediyorsunuzdur…
Kız için işler sarpa sarmaya başlar,
Gittiği alışverişte "kartınızda limit yok hanımefendi" sözlerini duymaya başlar ve hiç olmadığı kadar incinir.
Sadece bu kadar mı?
Çocukların özel okul ücretleri ödenmez,
Oturdukları gösterişli villa icralık olur ve vasat bir daireye geçmek zorunda kalırlar…
Artık, bardak taşmaya başlamış ve bizim kız, en hassas noktasından darbe almıştır!
Yeniden gelir babasına;
"Baba,
Sen haklıymışsın,
Bu adamın gözünde bir değerimiz yokmuş.
Onun tek düşündüğü, varsa-yoksa kendisi ve etrafını saran akbabalar…
Bize bu kadar yokluk yaşatırken, kendisi lüksünden taviz vermiyor; yiyor-içiyor ve bir de, ona-buna yedirip duruyor.
Sürekli borçlanıyor; ama öyle böyle değil,
Hangi tefeciden hangi şartlarla ve ne faizlerle, para aldığını kendisi bile bilmiyor neredeyse…
Yok baba yok,
Artık tamam,
Senin dediğin şekilde yola devam!.."
Ülkenin ve AKP'ye hala oy veririm diyen yüzde 30'luk kesimin hali pür melali misalde bahsedilen karı-koca'nın boşanma serüveni gibi…
Bu yüzden de,
Görünüşe aldanmayın ve bugüne bakıp çıkarsama yapmayın.
İşler bir tersine dönmeye görsün; kimlerin vazgeçeceğini, kimleri terk edeceğini, olmaz denilenlerin nasıl olacağını, işte o zaman görürsünüz!
Bu bağlamda;
AKP şu veya bu oranda bir oyla kaybedecektir,
Kaybedince de;
Belki de ve çok muhtemel bir yıl sonra,
İddialıyım; anket yapılsın barajı bile geçemez veya zor geçer.
Birinci parti olup en fazla vekile sahip olsa bile,
Bir veya en fazla iki yıl içinde,
Vekillerinin patır patır istifa ettiğini ve başka partilere geçtiğini göreceksiniz.
"İnat ve körü körüne inanç" öyle menem bir şeydir ki;
Hani, iki adam karşı kayalıklarda gördükleri karartıya bakarak inatlaşırlar.
Biri oğlak der, diğeriyse karga…
Nihayetinde karartı uçar.
Oğlak diyen;
"Uçtu ama yine de oğlak" der ya; AKP'nin kemik seçmeninin de halet-i ruhiyesi böyle!
Alışkanlığa dönüşmüş inancı terk ettirmek çok zordur ve zorlu bir şok gerekir!
Ama "inatla soslanmış inanışların" sonu nasıldır bilir misiniz?
Heybetli, ihtişamlı, ulu görünümlü ama içi çürümüş çınarın, bir anda devrilmesi gibidir!