Savcılık da yapmış hukukçu dostumla sohbet ediyorduk.
Tabi konunun Ankara Emniyeti ve yürütülen suç çetesi soruşturmasına gelmemesi mümkün değildi.
Sordum:
"Yahu bunca şey olurken,
Her şey emniyet etrafında ve içinde dönerken,
Emniyet görevlileri birbirini yerken,
Bir emniyetçi diğerine savcı gibi davranırken,
Savcıları nerede; ne yapıyor,
Cumhuriyet Savcılığı, yaşanan absürtlükleri neden sanki Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü imiş gibi medyadan izliyor?"
Savcılık yaparken yalpası olmayan, onu-bunu-şunu gözetmeden sadece Cumhuriyet'in savcısı olmayı gözeten ve hala da hukuksal objektivitesini ön planda tutan abimiz, derin bir "ahhh" çekti ve dedi ki:
"Adli Kolluk Sistemi…"
"Ne alaka! Savcı savcıdır ve buna müsaade etmemeli!" dedim.
O devam etti:
"Bugün yaşananlara,
Senin dile getirdiğin aksaklıklara sebebiyet vermemesi için 2005 yılında yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemesi Sistemimizle birlikte bir Adli Kolluk Yönetmeliği çıkartılmıştı.
Bu yönetmeliğe göre adli soruşturmanın asıl sahibinin, sevk ve idarecisinin Cumhuriyet savcısı olduğu esas alınmıştı.
Fakat hepimizin malumu, 2013 yılında 17-25 Aralık Süreci olarak bildiğimiz süreçte, devlete ve özellikle yargıya çöreklenmiş bir zümrenin hukuku hiçe sayarak hatta yetki gaspı yaparak iktidarı yargısal sınamaya kalkıştığı anomalik bir ihanet durum yaşandı.
İşte o esnada, bugün FETÖ olarak adlandırılan örgüte bağı olan savcılar, adli süreçleri, kimi emniyet görevlileri ile birlikte öyle bir manipüle ettiler ki yönetmelikte yapılan değişiklikle kolluğa (emniyet-jandarma) ve kısmen de mülki idareye ciddi yetkiler verilmek zorunda kalındı.
Yetmezmiş gibi bir de 15 Temmuz Darbe Girişimi yaşanınca Adli Kolluk Sistemi belki de yaşanan olayların harlanan ateşiyle büyük ölçüde, sadece kolluk güçlerinin irade ve insafına bırakıldı.
Amenna; o zamanlar bunlar belki de gerekliydi,
Ama bu durum, geçici ve yaşanan olağandışı sürece münhasır olmalıydı.
Fakat hala ve ne yazık ki aynıyla ve hoyratlaşarak devam ediyor.
Hal böyle olunca,
Bir zamanlar yargıda çöreklenmiş FETÖ mensupları nedeniyle değiştirilen Adli Kolluk Sistemi yeniden esas mecraına ve hukukun temel prensiplerinin gerektirdiği zemine geri getirilmeyince; bu yaşananlar kaçınılmaz oldu ve yaşanmaya başladı.
Yani, FETÖ'cü savcıların suça alet etmeleri nedeniyle değiştirilen yönetmelik bugün bazı kolluk güçlerince, suça alet edilmeye ve Cumhuriyet Savcılığını iplemeden sanki savcı da kendileriymiş gibi kullanılmaya başlandı.
Bu ise kolluk güçlerinin iş ve işlemlerinde sınırsızlaşmaya ve söylemek zorundayım ki maalesef kimi emniyet mensuplarının kirli bir hukuksuzluğuna kadar ulaştı!"
"Peki de ne olacak? Bu böyle gitmez ki!,
Savcılıkla kolluk güçleri arasında bir "denge-denetleme" sistematiği olmadan olur mu Allah aşkına!
Bir şeyler yapılması gerekmiyor mu?" dedim.
O da dedi ki:
"Tam da bu işte!
Acilen ve ivedilikle 2005'deki kanunla oluşturulan "Adli Kolluk Yönetmeliği" gelişen ve değişen koşullar da nazarı dikkate alınarak çıkartılmalı ve pratiğe geçirilmelidir.
Bu sayede,
Adli soruşturma göreviyle meşgul olan adli kolluk görevlileri, tüm dikkat ve enerjilerini birlikte çalıştıkları Cumhuriyet savcısına verecekler,
İdari amirlerince etki altına alınmaktan uzak kalacaklar,
Dolayısıyla da adli soruşturmaların hem daha sağlıklı hem de daha hızlı neticelenmesi sağlanacaktır!
Açıkça söyleyeyim;
2005 yılındaki yönetmelik hala geçerli olsaydı, çok eminim ve inanıyorum ki ne Sinan Ateş Cinayeti karanlığın insafına bırakılır ne de Ayhan Bora Kaplan soruşturması bugünkü sulandırılmış hale getirilebilirdi!"
Şaşırdım doğrusu!
Basit ama sonuçları itibariyle oldukça önemli bir konu nasıl es geçilebilir,
Nasıl hala gündeme gelmez,
Ve, 11 yıl geçmesine rağmen nasıl hala herksin kafasına göre hareket edeceği bir keyfiyette bırakılabilir!
Yahu Arkadaş!
Güçler arası bağımsızlık nerede kaldı!
Güçler arası "denge-denetleme" sistematiği nereye kaçtı, kaçırıldı!
Karar merciinde olanlar, yaşananları görüp; görevlerinin gereği olan düzenlemeleri neden yapmazlar!
İyice kuralsızlaşan bu pratiğin, bırakın cumhuriyet Savcılarını etkisizleştirmesini; kolluk güçlerini bile yıprattığını, birbirine düşürdüğünü hatta suça bulaşmış bazılarının hatta ve hatta suça yardım etmiş kamu görevlilerinin kişisel emellerine alet edildiğini hiç mi görmezler!
Bazen de şeytanın avukatlığına soyunuyor ve acaba diyorum;
Bu sakat ve hukuktan uzak pratik birilerinin hoşuna mı gitti de yeniden düzenleme gündeme gelmedi,
Yoksa birileri, tasarladıkları (taammüden) bazı suç eylemlerini düşünerek mi "Adli Kolluk Sistemini" kolluk güçlerinin inisiyatifinde bıraktı?
Ama sanmıyorum,
Ne Türk Devleti ne de Türk Yargısı böylesi bir hukuksuzluğa ve "Savcılık-Kolluk Güçleri" arasında yargısal denetimi yok sayan uygulamaya asla müsaade etmez.
Ya da,
Daha doğrusu etmeyecek ve acilen "ne deve ne kuş" olduğu belli olmaz hale gelen "Adli Kolluk Yönetmeliğini" revize haliyle uygulamaya sokacaktır.
Ki yargının olmazsa olmazlığına inanmış bir devlet de, bunu yapar!