Kimilerince Takdir-i İlahi,
Kimilerince doğa olayı veya bilimsel bir gerçeklik,
İktidarın deyişiyle ise "kader planının tecellisi" olan deprem, öyle görünüyor ki; İktidarın-Cumhur İttifakı'nın "seçim planını" bozdu.
("Sakın kader deme.
Kaderin üstünde bir kader vardır" mı demeliyiz yoksa!)
Çünkü "Deprem Etkisi"nin siyasal bedelinin olması mutlaktır ve doğal olarak sorumluluk merciinde iktidar olduğu için de; siyasal faturanın büyüğünün iktidar ittifakına kesilmesi kaçınılmazdır!
Bu hal iktidar propogandistleri, PR'cıları, sloganistleri, stratejistlerinde şaşkınlık yaratmış olmalı ki; deprem gibi "hemen-acilen-beklemeksizin müdahale" gerektiren bir duruma rağmen, depremin ikinci gününe kadar garip bir bekleme süreci yaşandı!
Hem de, olayın vahametinin farkına varan ve "Dördüncü Seviye Alarm" ilan eden bazı bakanlara rağmen…
25-30 saat geçti.
Ki, arama-kurtarma konusunda en değerli vakitlerdi!
Erdoğan'ın ilk deprem konuşmasında ve bölge ziyaretinde "Asrın Felaketi" vurgusunu duyunca, mevzuyu ve beklemenin nedenini çakar gibi oldum.
Seçim kampanya ve stratejisinde revizyona gidilmiş,
Deprem etkisinden arındırılmış bir yaklaşım oluşturulmaya çalışılmış,
Ahalide oluşan ve oluşacak olan agresyon ve sinirin, sandığa yansımaması için şöyle bir yol ve yöntem bulunmuştu;
"Asrın Felaketi/Büyük Felaket" betimlemesiyle, Tanrı'ya havale edip; "Allah'tan geldi, ne gelir elden" içerikli toplumsal kaderciliği öne çıkartmak…
Hatırlarsınız,
"2023 Hedefleri" vardı,
Tutmayınca, başı-sonu belirli zamansal hedeflemeden vazgeçilip,
Bu seçim sürecinde kullanılmak üzere "Türkiye Yüzyılı/Türkiye Asrı" gibi, muğlak-müphem ve sonucunu görmeye insan ömrünün yetmeyeceği bir yaklaşım öne çıkartılmıştı.
İktidar, "asırlık-yüzyıllık" kavramsallaştırmaları zaten çok sever.
Bu da, -hangi aklı evvelden sadır oldu ise- bir nevi öyle bir şeydi galiba.
Hatta tutarsa, "Deprem sebep Felaket sonuç" bile denebilirdi!
Tıpkı, "Faiz sebep enflasyon sonuç" metaforu gibi!
Ama deprem bölgesine gidilince,
Yaşanan dramın, trajedinin ve buna bağlı ahalide oluşan tepkinin büyüklüğü görülünce birileri uyanmış olsa gerek.
"Yahu arkadaş,
Ahali tepkili!
Bu söylem daha fazla kızgınlık yaratıyor,
Kaldı ki, haklılar da…" demiş olmalı ki; Erdoğan'ın, Bahçeli ile beraber yaptığı ikinci ziyarette bu söylem pek kullanılmadı.
Yanlışlığı dile getirenlerin argümanı da, şöyle olmuş olabilir:
"Diyelim ki, deprem Takdir-i İlahi ve kader planının bir parçası,
Ya felaket!
Yani depremle ortaya çıkan acı, sıkıntı, yıkım ve telafisi mümkün olmayan durum da mı Takdir-i İlahi!
Veya kader planının bir parçası?
"Evet öyle" diyorsanız;
O halde TOKİ konutlarına ne demeli!
Deprem olan bölgede 110 bin civarı TOKİ konutu var ve bir tanesi bile yıkılmadı!
Acaba "kader planı" hazırlanırken;
Tanrı, jeolog-jeofizikçi ve mühendis meleklere TOKİ konutlarını muaf tutun demiş olabilir mi!
Yoksa TOKİ konutları mühendislik açısından, sebep-sonuç ilişkilerine-usul ve esaslara riayet edildiği için mi yıkılmadı!"
İktidar ehli galiba bu çelişkiyi görüp, "Asrın Felaketi" söyleminin, bir "seçim felaketi"ne doğru gidişini farkedince; "deprem varsa felaket mukadderdir" kaderizm'inden vazgeçmiş olabilirler!
Hatta belki biri çıkıp ;
"Velev ki dediğiniz gibi olmuş olsa,
Ve, "Deprem sebep, felaket sonuç" ise;
Tanrı'nın, Anadolu'ya garezi mi var da, daha şiddetli depremlerin olduğu Japonya'ya felaket kısmını nasip etmiyor!" diyerek; bu "absürt, sıyırmacı, Tanrı'ya havaleci" ama ahalide karşılık bulmayan söylemden vazgeçilmiş olabilir!
********
Sela Verilmesi
Darbe Girişimi zamanı olmuştu.
Halkı haberdar edip,
Darbe Girişimine karşı aksiyona sevk etmek için, bir nevi "imdat" nidası mahiyetinde okutulmuştu.
Deprem oldu ve yine Sela okutuldu!
Sela genel itibarla, namaz vakitleri hariç; mahallede-köyde birisi öldüğünde, bir nevi ilanat olarak okunur.
Yahu arkadaş,
Vatandaş enkaz altında ve sela okunuyor!
Cehaletim mazur görülsün ama esprisini anlayamadım!
Henüz ölmeyenlere de ölü muamelesi yapılıyor gibi hissettim ve doğrusu bir anlam veremedim ben!
*******
Bu Sözüm Medya'ya…
Çok güzel şeyler yaptınız ve hala yapıyorsunuz,
Sayenizde haberdar olunmayan depremzedelerden haberimiz oldu.
Ve büyük bir kısmınız hala canını riske atarak, çaresize ses olmaya devam ediyorsunuz.
Müteşekkir ve minnettarız!
Ama şuanda yeni bir evreye girildi.
Depremzedeler yeme-içme-giyinme vb. gibi ihtiyaçları için kuyruklar oluşturabiliyor.
Lütfen onları yakından çekmeyin ve rızası olmadan mikrofon uzatmayın.
Düne kadar, herşeyi olan bu insanlar utanıyorlar ve büyük bir kahır içindeler!
Duruma dikkat çekmek için bile olsa; bence, çekimlerinizi uzaktan yapın.
Çünkü izlerken gördüm ki; kimi depremzede vatandaşımız yüzünü saklamaya çalışıyor!
*********
DipNot
Üniversiteler uzaktan eğitime geçmeden depremzedelerin barınma ihtiyacı giderilemez miydi?
Öğrenci yurtları, olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere neden ilk akla gelen oluyor?
Yaşadığımız depremin doğurduğu bu vahim sonuç da, cehaletimizin-eğitimsizliğimizin bir sonucu değil mi?
Yazık ediyoruz yazık,
Çok ama çok yazık!