"Aktif siyasette olsam da olmasam da; hep gündemde olurum, gündem de oluştururum" yaklaşımının yaşayan örneği Bülent Arınç, yine bir kritik anda kerameti kendinden menkul bilgeliğiyle lütfediyor ve yüce fikirlerini paylaşıyor.
"Büyük Milletimizin Başı Sağolsun" başlıklı bir tamim yayınlıyor ve kendince tarihe not düşüyor!
Bu metinde, depremle gelen dramı/trajediyi kendine has üslup ve söz ustalığı ile göz yaşartacak şekilde betimleyip, sözü siyasetçilere getiriyor;
"Allah'tan korkun, hala enkaz altında cesetler var. Seçmenden bahsedilmezken seçimden bahsetmek nasıl mümkün oluyor?" diyerek, adresi muhalefet olan ama
"hitabım tüm siyasilere" görüntülü, oportünist ortayolcu ve hertarafçı yaklaşımın dibine vuruyor!
Lakin iki noktada büyük bir handikapa düşüyor.Birincisi;
"Allah'tan korkun…" diye başlayan cümlesiyle, seçimden bahsedenleri eleştirirken iki buçuk sayfalık taziye metninin iki sayfasında milletperverlik/halkperestlik yapmayı da ihmal etmeden, non-stop seçimi konuşuyor.
Adama sorarlar; bu ne yaman çelişki hocam!..
Diyor ki Zat-ı Muhterem;"…Ülke bir an evvel seçim stresinden kurtulmalıdır. Ne mayısta ne haziranda seçim olmaz, olamaz. Seçimlerin ivedilikle ertelenmesi lazım…"Ve şunu öneriyor:—Kasım 2023'e ertelensin,
—2024'de Belediye seçimleriyle beraber yapılsın,
—Bu iki seçenekte anlaşılamazsa, tüm siyasi partilerin mutabık kalacağı başka bir tarifte olsun…
Anayasa'da hüküm olmaması nedeniyle bu kararın nasıl alınabileceğine dair yol ve yöntem de gösteriyor;"Anayasalar kutsal metinler değildir, hukuki metinlerdir.Yasama organı (Meclis) her zaman Anayasa maddesini ilga edebilir, değiştirebilir ve yenisini koyabilir."Bahsettiğim çelişkiye rağmen buraya kadar her şey normal.
Herkes fikir ve düşüncesini dile getirmekte serbesttir.
Fakat Arınç, metnin sonunda dilinin altındaki baklayı çıkartıyor ve diyor ki;
"…Seçim tarihine kadar (yani, tüm partilerin ortak kararıyla belirlenecek olan seçim tarihi), Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri görevine devam etmelidir…"İlahi Sayın Arınç!..Başka isteğiniz efendim…
Bre Muhterem!Madem ki halkperest bir hakperestliğe kalkıştın,
Siyasi hayatının da ahirindesin,
Bari,
"Seçimin normal vakti olan 18 Haziran'da hükümet ve Cumhurbaşkanı istifa etmeli; mutabık kalınacak yeni tarihe kadar, bütün partilerin ittifakıyla tarafsız ve partiler üstü bir hükümet kurulmalıdır" deseydin de;
Hem taziye metnini ve hem de siyasi kariyerini, taraflı-tarafsız herkese
"Adam, kitabın ortasından konuşmuş" dedirterek saygınca finalleseydin.!
Ama sen bunu yapmadın,
Yapamazdın da zaten!
Birinin değirmenine su taşıyan saka, değirmende adalet dağıtamaz!
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum depremin altıncı gününde diyor ki:"…24 bin 921 binada 120 bin 940 bağımsız bölümün yıkık, acil yıkılacak veya ağır hasarlı olduğunu tespit ettik…"Rakamlara dikkat ettiniz mi,
24 bin civarı veya 120 bin civarında demiyor;
Ne bir eksik ne bir fazla; tamı tamına, kılı kılına rakam veriyor!
Yahu Paşam,Depremin ilk üç günü zaten yoktunuz,
Kalan üç günde, 10 ilimizde bu kadar net rakamı, küsuratını bile ihmal etmeksizin nasıl buldunuz!
Gerçekten müthiş bir hız, muhteşem bir çaba ve mucizevi performans
(!)Bu hız ve çabayı enkaz altındakileri çıkarmakta da sergileseydiniz çok daha fazla vatandaşımızı canlı çıkarabilirdik!
Tabi, yedik biz de!..
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Nurdağı ilçesini ziyaretinde bir depremzede ile konuşuyor:"Her şerde bir hayır var. Rabbim ne derse o olur…"Öyle mi Sayın Şahin!
O halde sana bir önerim var;
Nurdağı'ndan tren de geçiyor,
Tren geleceği vakit; sen git, hemzemin geçide otur ve kendi kendine
"Rabbim ne derse o olur" de!
Gelen tren de, hiç durmadan ve tüm hızıyla oradan geçsin!
Bakalım o zaman da,
"Her şerde bir hayır var. Rabbim böyle dedi ve böyle oldu" diyebilecek misin!
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik:"Yağma olayları karşısında son derece acımasız olacağız."Yani, bugüne kadar yağma olayları karşısında
"son derece acımasız" değildiniz, öyle mi Efendi!..
Arazi yağmasında, inşaat yağmasında, imar yağmasında müsamahakâr ve
"az acımasız" idiniz yani!..
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ:"Yıkılan binalarla ilgili başlatılan soruşturmalar devam ediyor, sorumlular bulunacak ve yargı önünde hesap verecekler.İhmali olan herkesten hesap sorulacak…"Herkes derken Sayın Bozdağ?
Mesela;İmar affı çıkaranlar,
Mücahitken müteahhit olanlar,
İktidar belediyeleri,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri gibi, en alttan en üste istisnasız herkes dahil mi?
Gazeteci ve Televizyoncu Ahmet Hakan:"Olumsuzluklar çok az aslında, ama tabii onlar çok can sıkıcı olduğu için fazlaymış gibi geliyor bize. Aslında olumlu taraflarımız daha fazla. Yani, bizim toplumumuzun estirdiği esas rüzgâr dayanışma rüzgârı; bunu unutmayalım. Diğerleri hava cıva, çok önemli değil. Onlara fazla aldırış etmeyin."Öyle mi Ahmet Hakan!İnşallah, oturduğun ev yıkılır ve altında kalırsın,
"Help Help" diye bağırır, tüm sosyal medya uygulamaları üzerinden
"imdat" çağrısında bulunursun.
Tüm vatandaşlar büyük bir dayanışma içinde yardım rüzgarı estirir ve seni enkazdan çıkarmaya koşar,
Ve hatta, kimi vatandaşlarımız sana
"ekmek-su-çamaşır-elbise" filan da getirir.
Ama elleriyle-tırnaklarıyla, kazmayla-kürekle enkazı kaldırmaya çalışan vatandaşlar üzerini kapatan ve seni kurtarmayı engelleyen beton bloku, bir kepçe veya bir vinç olmadığı için kaldıramaz ve mevsim de kış olduğu için bir yerlerin donmaya başlar, sonra ölürsün!
İşte ben de o zaman derim ki;
Yahu Ahmet Hakan,
Seni kurtarmak için müthiş bir toplumsal dayanışma rüzgarı esti ama ne yazık ki, seni kurtaramadılar.
Boşver,
Kepçe mepçe, vinç minç hava cıva. Sen onlara aldırış etme,
Öldün ama
"aslında olumlu taraflarımız daha fazla idi"!9. günde deprem bölgesinde durum tespiti ve özet isterseniz; Bölgede cansiperane görev yapan bir komutanımız öyle bir özet yapmış ki; fazla söze ne hacet kabilinden…