Çavuş Fare..

Şaşkınım…
İçişleri bakanı diyor ki;
Sedat Peker'e verilen koruma kararının altında,
Vali Vasip Şahin'in,
İl Emniyet Müdürü Selami Altınok'un,
Ve Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan'ın imzası var.
Yani..?
Yanisi; sorumlu ben değilim, onlar…
Bu zevat, ne zaman bu görevlerde idiler.?
AK Parti iktidarı döneminde…
İçişleri Bakanı hangi partiden.?
AK Parti’den.
Bu kişiler şimdi neredeler.?
Vasip Şahin Ankara Valisi,
Selami Altınok AK Parti milletvekili,
Mustafa Çalışkan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı…
Başka sözüm yok…
Diğer bir şaşkınlığım;
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı M. Çalışkan açıklama yapıyor;
"Toplum Soylu'nun açıklamalarından rahatsız…"
Ve, açığa alınıp alınmayacağı ile ilgili soruya;
"Benim gibi bir insanı açığa kim alacak, nasıl alacak? Bir görelim, bakalım…"
diyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü nereye bağlı.?
İçişleri Bakanlığına…
M. Çalışkan'ın görevi ne.?
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı.
Yani, İçişleri Bakanı'na bağlı bir konum..
Valla Reha Muhtar gibi, "Nerde bu devlet…" diye bağırası geliyor, insanın..!

Acziyet…

Meclis'te tartışma büyük.
Bitmiyor da zaten…
CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, beddua ederken  -pardon dua-  Atatürk'ü "kafirleştiren" kişiyle ilgili tepkisini dile getiriyor.
AK Parti Grup Başkan Vekillerinden birisi cevap vermek zorunda…
Ve, bu imkansız-çaresiz-zorunlu cevabı vermek Mustafa Elitaş'a düşüyor.
Adeta kahırla,
Ve, "yahu hoca bizi ne hallere düşürdün…" dercesine…
"Ayasofya camiinde Cuma hutbesi veren, vaaz yapan bir kişinin, vaizin Ayeti kerimelerden ortaya çıkarak yaptığı bir benzetme eğer Büyük Millet Meclisi ilk başkanını Kurtuluş savaşımızın kahramanı Atatürk'le ilgiliyse bu konuyla ilgili……"
Cümle daha uzuyordu; sıkmayayım diye yazmadım.
Mustafa Demirkan diyemiyor, demiyor ve "Cuma hutbesi veren-vaaz yapan bir kişi, vaiz" gibi kelimeleri anlamsızca sıralayarak, aslında içine düştüğü şaşkıncalığı ele veriyor.

Son derece düzgün, veciz ve anlaşılır cümle kuran Elitaş'ın düştüğü bu hali görünce, şöyle demek geldi içimden;
"Yahu Sayın Elitaş,
Böyle azap çekmek yerine;
Mustafa Demirkan isimli şahıs; "ama'sız, fakat'sız, lakin'siz" yanlış yapmıştır, hata etmiştir ve derhal soruşturulmalıdır, desene bre mübarek…"

Allah, kimseyi Elitaş'ın durumuna düşürmesin…

Çavuş Fare-Yamyam Fare…
"Eskilerde uygulanırmış…
Gemilerde fareleri yok etmek için İngiliz gemilerinde uygulanan bir metod.
Bir tane fareyi canlı olarak yakalayıp boş bir varile koyarlar ve günlerce aç bırakırlar.
Sonra birgün yakaladıkları küçük bir fareyi, bu farenin yanına koyarlar.
Günlerce aç kalmış olan fare, yeni koyulan fareyi yer.
Sonra yakalanan tüm fareler bu varile doldurulur.
Yamyam fare durur mu…
Tuttuğunu yemeye devam eder.
Bunu gören diğer aç fareler de, birbirlerini yemeye başlar.
Doğal olarak en güçlü olan canlı kalacaktır.
Ve bu da, ilk fareyi yiyen Yamyam Fare'dir.
Çetin bir ölüm-kalım mücadelesi vermiş olsa da; artık iyice semirmiş ve kuvvetlenmiştir.
Artık bu fare, Çavuş Fare'dir.
Ve,  bu fareyi geminin içine salarlar.
Çavuş Fare ortada tebdil kıyafet gezer.
Rahatlıkla diğer farelerin yanına sokulabilmektedir.
Çünkü, görünürde o da bir faredir ve görenler kaçmaz
Bu sayede diğer tüm fareleri yakalar ve yer.
Böylece gemi farelerden temizlenmiş olur."

"Varil ne-neresi-nedir mi..?" dediniz..
Bilmiyorum.
Ya gemi..? mi dediniz…
Onu da bilmiyorum.
Çavuş Fare..?
Hiç bilmiyorum.
Varile konup birbirini yiyen fareler mi..?
Yok yok… Ben artık hiçbir şey bilmiyorum…!
O halde, bu anekdotu neden mi anlattın dediniz.?
Hiiiççç…. Öylesine….
OGÜNhaber