O zaman demişler ki : "Madem kuşsun, o halde uç bakalım" Bu defa deve kuşu , "Yook ben kuş değil deveyim" demiş. Yani, yük taşıma külfetinden kurtulmak için "kuşum" diyor, uçma külfetinden kurtulmak içinse, "deveyim" diyor.
7 Haziran seçimleri öncesi mitinglerde, gazetelerde, televizyonlarda oy verin, barajı geçelim, ülkedeki çözüm sürecinin teminatı olalım diye nutuklar atan, boyundan büyük laflar eden ve baraj mağduriyeti üzerinden, oy verin elimi güçlendirin diyen “Cici Çocuk, Kurdish Çipras, Türkiye’lileşen yakışıklı” Selahattin, şimdilerde bir nevi “deve kuşu kabaresi” oynamaya başladı.
Seçim oldu, HDP barajı geçti, 80 vekil kazandı…
Pekala, sonuç nedir?
Sıfır, elde var sıfır…
Selahattin aynı Selahattin… Üstelik bir de yanındaki eşbaşkan, “çakma Zeyna”, ukala ve çok kötü bir imitasyon “Calamity Jane”le milletin aklı ve basiretiyle dalga geçiyorlar.
Dağdaki küstah, alçak, şerefsiz terörist Karayılan, savaş tamtamları çalan beyanlarda bulunuyor.
“Cici çocuk Selo” ne yapıyor…?
Bu “çakma Çipras”ı tanımayan birisi olsa, “yahu karayılan, sen bir sus, biz burada seçim kazandık, TBMM’de siyasi mücadeleye başladık, senin artık konuşman boş, silahlara veda…” mesajı verdiğini sanır.
Ama nafile… Nerdeee….
“New Nişantaşılı cici çocuk” ise; “Yani ne desek ki, bizi dinlerler mi dinlemezler mi bilemiyorum” diyor.
Yahu Selocan, sen deve kuşu’ymuşun da haberimiz yokmuş. Yahu bu kadar kısa zamanda, seçim öncesi ve sonrası Selahattin olarak, öyle bir dönüş yaptın ki; tam bir “fırıldak” misali… Deve kuşuna bile rahmet okutacak bir “kıvırganlık” sergiledin.
Ha bu arada sana bir uyarı; deve kuşunun bir başka özelliği daha var, onu da sende gördüğüm için bu uyarıyı yapıyorum. Kafasını kuma sokarmış devekuşu…
Amaaa,
Kafasını kuma sokarak saklandığını sanırken öyle bir yeri açıkta kalır ki sormayın gitsin…
Benden söylemesi…
Ha bu arada merak da ediyorum; “Haliç’te Yaşayan Simonlar”ın, Selehattin’in düştüğün bu zavallı ve aciz haline bakışlarını..
Kanal 7 devrindeki beyaz çoraplarıyla dalga geçilen ama sonra karşı mahalleye geçerek, kendince Nişantaşı’lılaştığını sanan, Yeni Akit deyişiyle “zibidi, tarafsız bölgenin taraflı” yazarının bakışını…
Merak bile etmiyorum, “kimse kızmasın kendimi yazdım” diyen Cemal paşanın torununun gelgit’lerini…
“Çandarlı Cengiz Paşa”nın hezeyanlarını da duyar gibiyim zaten…
Ve cümle Erdoğan aleyhtarı “zehirli sarmaşık” misali yazarların, kalemlerinden akacak zehiri ve dün söylediklerini yalanlayan söylemlerini, tenakuzlarını ve “PKK”cıklarına atılan bombaların yanlışlığını dillendiren ihanet söylemlerini şimdiden tahmin edebiliyorum…
Çünkü bazı yazar, çizer, düşünür, akademisyen diye geçinenlerin, bir boyutla “gâvurcuklarımı koru” diyen “Cibali Baba” misali davranacakları bir gerçektir.
Ey Selahattin, sen ne yapıyorsun, devletin zarafetini, zaafiyet mi sandın?
TSK uçakları PKK’yı bombalıyor…
Selahattin ve ekürisi hatun kişi başlıyor konuşmaya; “Bombalamaya gerek yoktu, aslında konuşarak halledebilirdik.”
“Sevgili Selahattin”, devlet refleksi sakindir, sana yavaş gibi gelebilir ama bilmelisin ki; devletin gazabı büyüktür, yakar, kavurur ve ihanet edenin yaptığını yanına bırakmaz.
Ve en önemlisi: bu seçimde HDP’ye oy veren vatandaşlarımıza diyorum ki;
Cilalanarak Türkiye’lileştiği hissettirilen bu adamdan ve partisinden samimiyet beklemeyin. Daha önce bazı yazılarımda da dile getirdiğim gibi, “Çakaldan, Sırtlandan Kaplan Olmaz.”
Çünkü şu anda HDP’yi, “paralel yapı”, PYD, Esed ve bilumum Türkiye karşıtlarıyla “iş tutarken” görebilirsiniz. Bunlar için dostluk sadece Türkiye düşmanlığında ittifak edebilmektir.
Özellikle son seçimde bunlara oy veren kitleye diyorum ki: Gözlerinizi açın ve görün. Bunlar askerimizi, polisimizi, devletimizi düşman gibi görmekten hiçbir zaman vazgeçmediler, geçmezler de… Verilen oyların hesabını vermek çok zor olur. Bu yüzden de, herkes tercihlerini yeniden gözden geçirmelidir.
Canlı bomba olmak isteyenlere, askerimizi, polisimizi katledenlere, devlete karşı bölücülük eden herkese övgüler dizip, anarşi ve teröre karşı huzuru sağlamaya çalışan, kamu düzenini tesis etmek isteyen güvenlik güçlerimize zehir kusanlara oy vermek vebalinden en kısa zamanda kurtulmak lazımdır.
Ey Selahattin ve eş başkan hatun kişi (galiba ikisinden bir başkan çıkıyor ancak…)
Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlüdür, kuvvetlidir ve hainlere mutlaka ama mutlaka ihanetinin bedelini ödetir.
Devletin sessizliği büyüklüğündendir. Siz “çözüm süreci”ni Türkiye’yi “çözme ve çözülme süreci” gibi algıladınız. Ama bu algınız sizi bitirecek bir “çözülme”nin başlangıcı olacaktır.
Siz devletin gazabını hafife aldınız,” böyle başladı böyle gider, taviz aldıkça taviz gelir” sandınız. Ama devlet refleksini yabana attınız, karşınızda bir “kadim devlet” olduğunu unuttunuz…
Ey “Selocan, eşbaşkanı çakma Zeyna ve Şürekası”, siz ne kuş’sunuz ne de deve…
Siz, sadece başını kuma gömerek “manidar” yerleri dışarıda kalan zavallı bir “insi deve kuşu”sunuz.
Hal i pür melalinizin böyle olduğunu, ödeyeceğiniz bedelle, geç olsa da, siz de çok net anlayacaksınız.
Allah size oy veren “ödünç oy” sahiplerine basiret versin, gözlerini açsın.
Allah size akıl versin, ıslah etsin ve neye müstahaksanız sizi onunla hemhal etsin.