Çadırlardan oluşan obalar kurar,
Nostalji yapar,
Tarihsel diziler çeker,
Ve iftiharla sunarız!
Dizi setlerini ziyaret eder,
Çadırlarda oturup, oyuncularla boy boy fotoğraf çektirir,
Medyada paylaşırız!
Daha da yetinmez;
"Beşyüz çadırlık Kayı Boyu büyüdü büyüdü, yedi iklimi titretti,
Üç kıtada at oynattı,
Altı yüz yıl, aleme nizam verdi" diye böbürleniriz!
Ama gel gelelim günümüze,
Çadırdan nefret ederiz.
Eleştirene, negatif yorum yapana, kaşının altında gözün var diyene;
"Türkiye, bir çadır devleti değildir" diye kağıttan kaplan misali kükreriz!
Arkadaş,
Bu "çadır devleti kompleksi" neyin nesidir,
Neden ve niçin bu kadar celalleniriz!
Kaldı ki, kimsenin "çadır devletisiniz" dediği de yok!
Hem çadır nostaljisi yap ve övün,
Hem de çadırdan nefret et!
Bu ne yaman çelişki,
Bu ne perhiz ne lahana turşusu!
Deprem olmuş,
Vatandaş "Allah rızası için bir çadır" diye feryat ediyor,
Çünkü kışın ortasında; karda-yağmurda-soğukta açıkta!
Başını sokacak bir çadır bile yok!
Ve "Türkiye Yüzyılı" diyen,
"Hedef-2023" diyerek 2023'e gelen,
Küresel krizde, "İngiltere'si, Almanya'sı, Fransa'sı perişan halde ama biz her şeye sahibiz" diyen devlet, Cumhuriyet'in 100. yılında bir çadır kuramıyor!
Acaba diyorum,
Devletlülerimiz bu "çadır devleti kompleksi" nedeniyle mi deprem çadırı yaptırmadı ve çadır rezervi oluşturulmadı!
Yoksa çadır üreticileri, daha cazip geldiği için dizi setlerine çadır üretmekten deprem yedeklemesi yapmaya fırsat bulamadı mı!
Bu diziler, iktidarın medar-ı iftiharı ve en büyük ihracat kalemi ya!
13-15 milyon civarı nüfus deprem mağduru olmuş,
Neredeyse 20 gün geçmiş,
Sadece, kurulabilen 300 bin çadırla övünüyoruz!
(Bunu yapmak devletin görevi olsa bile bu çadırların, konteynerların kurulmasına minnettarız ve vesile olan, emeği geçen herkesten Allah razı olsun, binlerce teşekkür ediyoruz)
Ve üstelik,
İlginç bir şekilde kimi TV kanallarında, çadırı bir çadır gibi değil de; antreli-salonlu-kilerli bir evmiş gibi anlatmaktan da geri durmuyoruz!
Üstüne üstlük,
Kurulan çadırların kahir ekseriyetinin Birleşmiş Milletlerden, Pakistan'dan ve hatta Bangladeş'ten gelmiş olmasından utanmadan!..
Efendiler!
Merak etmeyin,
Artık "Türkiye bir çadır devleti değildir" demeyecek ve hatta deme ihtiyacı bile duymayacaksınız!
Ama üzülerek söylemeliyim ki;
Cümle alem, "Türkiye depremzede vatandaşına bir çadır bile kuramayan devlet" diyecek ve bu da tarihe not edilecektir!
Hani, siz "not etmeyi" çok seviyorsunuz ya;
Asıl siz not ediliyorsunuz!
Ve hem de, vatandaşını bir çadıra muhtaç eden idareciler diye!
*******
Kaos Olurdu…
Sorumluluk konumundaki bir Bakanımız konuşuyor:
"Türkiye bu hazırlıkları yapmamış olsaydı çok büyük bir kaos ile karşı karşıya kalırdı."
Pardon,
Bu yaşananlar hazırlık yapmış halimiz mi,
Yani bir kaos yaşanmadı öyle mi paşam!
Devam ediyor:
"Asrın değil yerkürenin en büyük depremlerinden biri…"
Öyle değil işte…
Deprem bir realite, bilimsel bir olgu, er veya geç yaşanacak bir doğa olayıdır.
Veya siz buna, ister kader planı ister Takdir-i İlahi deyin; fark etmez!
Ama felaket?
Depreme hazırlanmayan, ciddiye almayan, iş ahlakı kalmayan milletlerin ve yönetimlerin başına gelendir.
Bu yüzden de, cümleyi şöyle söylemek lazım;
"Asrın değil, yerkürenin en büyük felaketi…"
Çünkü,
Halkıyla devletiyle,
Seçen ve seçileniyle,
Memuruyla amiriyle,
Yanlış yapanla ve yanlışa susanla,
Felaketi biz hazırladık,
Bu çukuru biz kazdık!
Rüzgar ektik fırtına biçtik!
Adı depremdi,
Aslında beklenendi,
Bir gece ansızın geldi,
Ve enkazda cansız kaldık!
*****
Ev Kiralarında Deprem Fırsatçılığı
Eşten-dosttan işitiyorum,
Bizzat muhatap olduğum da oldu;
Depremzedelerin gittiği şehirlerde ev sahipleri kiraları bir anda iki-üç katına çıkartmaya başlamışlar!
Bu konuda hassasiyet gösteren ve duyarlı davrananları tenzih ediyorum ama bunu fırsat bilenlere bir çift lafım var!
Ulan Allahsızlar,
Utanmaz-sıkılmaz, vicdansız ve insafsızlar!
İnsanlığınız bu kadar mı bitti de, düşene bir de ben vurayım diyorsunuz!
Size var ya size; sinli-kaflı öyle şeyler söylemek geçiyor ki içimden,
Ama tutuyorum kendimi,
Dişimi sıkıyor,
Sus diyor, sizleri Allah'a havale ediyor,
Ve varsa, çocuklarınızın hatırına "inşallah sizler aynı duruma düşmezsiniz" diyorum!
**********
Felaketin Sorumlusu Benim!
Hadi dediğiniz gibi olmuş olsun; "deprem Allah'tan geldi" diyelim,
Ya usule ve kurallara uyulmadan, malzemeden çalarak yapılan ve vatandaşa mezar olan binaların sorumlusu kim!
Günlerdir takip ediyorum, izliyorum, dinliyorum,
Herkes sorumsuz, sorumlu olan herkes suçsuz!
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı hamaset yapıyor,
Kahramanmaraş Belediye Başkanı "devlet burada" diyor,
Osmaniye Başkanı Erdoğan ve Bahçeli gelmeden önce asfalt makyajcısı olmuş,
Gaziantep Başkanı "şerden hayır çıkartmakla" meşgul!..
Galiba bir "Veli Göçer" aranıyor!
Boş verin, aramayın,
Yormayın kendinizi ve üzmeyin gönlünüzü!
Depremin sorumlusu Tanrı, felaketin-enkazın sorumlusu da benim!..
Ahmet Arif Adiloş Bebe'ye Şöyle Diyor:
Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır.
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır.
Tanı bunları,
Tanı da büyü...