Üç atlı kişi içeriye girdiler.
İçlerinden biri;
"Halil Ağa sen misin?" diye sordu, küstahça.
Davulcu Halil, kişilerin davranışlarına ve konuşmaya içerlemişti.
Kaba bir şekilde gelen adamlara:
"Evet! Benim. Ne diyorsunuz?"
Kişilerden biri Osmanlı Döneminde milletvekilliği de yapmış olan Ermeni Agop Hırlakyan'dı.
Hırlakyan; "Yarın İtürmezin dağından Fransız ordusu geliyor. Yanına iki adamını alıp davul ve zurnayla karşılayacaksın," der.
Maraş'ın davulcusu Halil, emirvari konuşan, yıllarca bu memleketin ekmeğini yeyip, suyunu içen sonra da işgal güçleriyle işbirliği yapan bu hain adama alay edercesine:
"Ney! Ney! Ney!" diye karşılık verir.
Hırlakyan sözlerini tekrar eder:
"Yarın İtürmezin dağından Fransız ordusu geliyor. İki adamını al ve onları davul zurnayla karşıla," der.
Halil, alaylı ve sert bir ses tonuyla "Ben Fransız ordusunu davul zurnayla karşılayacağım ha?" der.
Hırlakyan, bu konuda problem çıkmaması için çok tesirli olacağına inandığı bir yola başvurur ve altın kesesini göstererek "Bu keseyi sana vereceğim. Eğer bu da yetmez dersen fazla da veririm," der.
Davulcu Halil, bu teklife daha çok içerlemiştir. Karşısındaki adam parayla kendisine istediğini yaptıracağını sanmaktadır.
Tarihe geçecek ve Maraş mücadelesini ateşleyecek şu sözleri söyler:
"Bu din bahsidir, memleket bahsidir beyim; altınlar senin olsun, aha şu davulumun kasnağını altın ile doldursan, bu çomak bu davula vurmaz. Ben gardaşlarımın bağrına çomak sokamam. Müslüman kardaşlarımın soğanının kabuğuna muhtacım. Senin altınlarına muhtaç değilim." diyerek teklifi kesin bir dille reddeder.
Hırlakyan bu sözlerden sonra:
"Alacağın olsun Halil, bunu unutma! İlk ateşimiz sana olacak. Evini başına yıkacağız." diye tehdit eder ve iki adamıyla oradan uzaklaşır.”