'Bizden önceki Hükümet döneminde..' Söylemi hala tutuyor mu..?

"Bizden önce bir asgari ücretle, bilmem şu kadar litre benzin, şu kadar kilo şeker, un, pirinç, yağ…. alınırdı.
Ama şimdi, ama şimdi…”


Çay-simit hesabı yapılır…
Ve bugünün asgari ücretlisinin daha çok çay içebildiği, daha fazla simit yiyebildiği vurgulanarak ilerleme kaydedildiği anlatılır.

Böylelikle öncekinden "daha iyilik" veya bir öncekinin "daha kötülüğü" seçmene sunulur.
Veya öncekilere göre “daha az kötü”ye doğru iyileşmeden dem vurularak;
"Demek ki, biz daha iyiyiz, biz daha başarılıyız veya biz dünkü iktidarlardan daha az kötüyüz"ün ispatına çalışılır.

Peki bu siyaset tutar mı.?
Genelde tutar ve tuttu da…..
Ama bir farkla…
İktidar süreleri kısa ise,
Ve bu kısa süreli iktidarlar sık sık el değiştiriyor ise,
Bir önceki dönem hafızalarda hala canlı ise…
Ki; 1950’den beri 52 yılda 39 Hükümet ve 16 Başbakan geldiğini düşünürsek;
Her başbakanın bir öncesinde  başka bir başbakan ve hükümet olduğu için,
"Kıyas siyaseti" tutar ve genelde de tutmuştur.

Ama eğer:
Senden bir önceki, iki önceki, üç, dört, beş, altı, yedi önceki hükümet yine sen isen;
"Kıyas siyaseti" artık tutmayabilir.
Çünkü  seçmen kitlesinin yaklaşık üçte biri önceki hükümet döneminde ya 13 yaş ve altındadır veya henüz ana rahmine yeni düşmüştür.

Hal böyle olunca bizden önce "Vita Yağı" vardı demek, çok bir anlam ifade etmez.

20 yıl boyunca kesintisiz iktidar nimetine mazhar olmuşsan,
Girdiğin her seçimde hükümet etme çoğunluğu elde etmişsen;
Aralıksız sekiz hükümeti  kendin kurmuşsan,
Ve geldiğin noktada,
Sekizinci kez hükümet ederken;
Neslin değiştiğini,
Sosyolojinin dönüştüğünü,
Yeni siyasetler ve siyaset enstrümanları geliştirmen gerektiğini,
Ve neredeyse çeyrek yüzyıldır hükümet ettiğini unutarak, birinci-ikinci hükümet dönemlerindeki "kıyas siyasetini" devam ettirerek siyaset yapmaya devam edersen;  buna ancak "tekrar siyaseti" denir.

Bu ise sıkar,
Bıkkınlık ve samimiyetsizlik oluşturur.
Gerçi uzun süre hükümet etmenin kaçınılmaz gerçeği "tekrar siyaseti"dir.
Hele de bu uzun süreçte hükümet ederken sıkıntı hasıl olduğunda flashback'lere (geriye projeksiyonlar) ihtiyaç duyuluyor ise; sıkıntı büyük ve derin demektir.

Hele de; "dünden örnekleri" çok az iktidar etmiş ve son yirmi yıldır muhalefet etmeyi bile unutmuş bir parti üzerinden yaparsan; söylediğin her sözün seçmen bazlı kitlesel etkisi "düşük yoğunluklu ve önemsiz"leşmeye başlar.

Hele de; en muktedir dönemde yaşanan olaylar üzerinden muhalefetin geçmişine dem vurarak; “diğerlerini yerme, kendini övme ve öne çıkartma” stratejisi izler, güncel sıkıntıları aşmak için “ama sen de şunu yaptın, filanla sen de iş tuttun, falancayla beraberdin” gibi gibi delillendirme yapmaya kalkarsan;

Bu yaklaşım tutmaz ve hatta döner bumerang gibi seni vurur.
Seçmen nezdinde teveccüh görmez, karşılık  bulmaz, etkili olmaz.
Herşeye rağmen sana ram olan, seven, koşulsuz muhabbet içinde olan kitle bile;
Sesli düşünmese de,
İçten içe,
“Yahu, bu muhalefet  irade, inisiyatif ve yetki merciinde hiç olmadı ki” demeye,
“Yahu efendim yirmi yıldır biz sana kesintisiz oy verdik, destek olduk, yetki verdik.
Dile getirdiğin bu handikapları, sorunları ve engelleri neden bugüne kadar bertaraf etmedin.
Hadi edemedin; bu aciz ve garip muhalefeti suçlaman da neyin nesi…
Pek de samimi gelmedi”
gibi gibi düşünmeye başlar.

Hatta;
“Kıyas siyasetinden bıkmıştık; o yüzden sana kesintisiz destek verdik.
İlk yıllarda “kıyas siyaseti” yapmanı da makul karşıladık.
Çünkü hükümet oldun ama sana pek iktidar ettirmediler.
Ama şimdi hükümetsin, iktidarsın, muktedirsin…
Sorunların hallinde sorun yaşadığında; neden muhalefete ve başka gerekçelere sarılıyorsun."
 diye konuşmaya başlanır.
Üstelik bu tarz içsel konuşma ve sessiz sitem ancak elli yaş ve üzeri kuşaktan gelir.

Yeni jenerasyon bunu da yapmaz ve son yerel seçimlerde olduğu gibi tercih değiştirerek pratik tepki gösterir. "Kıyas siyasetine" pirim vermezleşir.

Şu bir gerçektir ki;
Uzun süreli ve peşpeşe hükümet ederken öyle bir an vardır ki; siyaset yapıcılar ve yöneticiler "bilgelik" gösteremezse, sosyoloji ve konjonktürdeki değişimi doğru okuyamıyor veya okuma ihtiyacı hissetmiyor ise; iktidar kendi handikap ve kısır döngüsünü kendi oluşturmaya başlamış demektir.

Bu ise seçmenle kopuşu getirir.
“Aynı dili konuşma” konusunda sorun oluşturur.
"Eskimişlik" düşüncesi öne çıkar.
Ortaya çıkan bu tablo ise; seçmende  çaresiz, ümitsiz ve gelgitli bir "yeni" arayışı oluşturur.
OGÜNhaber