Türkiye pratiğinden yola çıkarak bakarsak, şuana dek yasaların %98 i Yürütme organı (Bakanlar Kurulu) tarafından tasarı olarak sunulmuş, % 2’si ise Meclis üyeleri tarafından (bunun kabul edilenin tamamı da iktidar Partisi üyelerince) teklif edilmiştir.
Mevcut sistemde Yürütme organı, Yasama içinden seçilmektedir( bir iki istisna dışında). Başkanlık sisteminde ise Yürütme Organı yani Bakanlar milletvekili değildirler. Yeniden seçilmek, popülizm vb. gibi kaygılardan uzak sadece Bakanlık görevlerini ifa edebilmektedirler.
Başkanlık Sisteminde, Yasama-yürütme-yargı erkleri arasındaki bağımsızlık prensibinin yasama ve yürütme ilişkisinde daha belirgin hale gelecektir. Mevcut Parlamenter sistemde kaçınılmaz bir içiçelik mevcuttur.
Parlamenter sistemde vekiller, muhalefetle beraber hareket etmemiş olmak düşüncesiyle çok fazla oranda partizanca bir tavır içinde olabilmektedirler.
Düşünülen, konuşulan ve karşıt fikir sahiplerinin iddia ettiğinin aksine Başkanlık sisteminde Meclis çok daha güçlü şekilde var olacak, Meclis üyeleri çok daha etkin, bağımsız ve inisiyatif kullanabilir bağımsızlıkta karar alabileceklerdir.
Parlamenter Sistemde her siyasi Parti ve düşünce mecliste temsil edilememektedir.(% 10 baraj olmamış olsa bile)
Başkanlık sisteminde ise % 1 oy potansiyeline sahip de olsa, o siyasi fikir Mecliste temsil hakkını elde edebilecektir. Başkanlık sisteminde dar bölge seçim sistemi de getirildiği takdirde seçilecek meclis üyeleri seçenler tarafından daha iyi tanınacak, bilinecek ve bilinçli olarak seçileceklerdir.
Başkanlık sistemiyle mevcut modeldeki iki başlılık ortadan kalkacaktır. Çünkü mevcut halde, Cumhurbaşkanı sorumsuz yetkilerle mücehhez haldedir. Bunun yanında Başbakan ise hem yürütmenin başı hem de yasamada en az salt çoğunluğa sahip olan kendi partisi üyeleri üzerinde tek belirleyicidir.
Türkiye uygulamasına baktığımızda; hele de Cumhurbaşkanı’nın Halk tarafından seçilmesiyle birlikte, devletin en üst iki makamı olan Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yetki ve sorumluluk-sorumsuzluk karmaşası ve -kimi anlarda- kavgası kaçınılmaz hale gelebilecektir.
Başkanlık sisteminde ise bu iki başlılık ortadan kalkacak olup yekpare bir yönetsel sistematik tesis edilecektir.
Türkiye son on iki yılı aşkın zamandır tek parti iktidarı yaşıyor olmasına rağmen geçmiş pratiklere ve yaşanan örneklere bakıldığında Koalisyon iktidarları döneminde ciddi sıkıntılar yaşamıştır. Bu dönemler ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal gerilemelerin yaşandığı dönemler olmuştur. Hal böyle olunca da Başkanlık sistemi sayesinde çok başlılık barındıran koalisyon uygulamaları teknik olarak tamamen ortadan kalkacaktır.
Başkanlık sistemine ilişkin meclis’in olmayacağı ve ülkenin tek kişi (başkan) tarafından yönetileceği, otokratik bir yönetsel uygulamanın olacağı tamamen gerçekten uzak, bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi kişilerce ortaya atılan safsatadan başka bir şey değildir.
Aslında mevcut sistem otokratik eğilimi olan bir lider için çok daha uygun bir zemin ve legalitedir. Bu sistem varken başkanlık sistemini istemek devlet yönetiminin daha hızlı, aktif ve pratik hale gelmesini istemek demektir.
Turgut Özal ve Süleyman Demirel tarafından da dile getirilen başkanlık sistemini günümüzde Tayyip Erdoğan’la özdeştirerek karşı çıkmak, duygusal ve hissi bir reflekstir. Bu tarz sistem değişikliklerini değerlendirirken kişilerden uzak ve daha soğukkanlı ele almak, daha sağlıklı neticeye götürecektir. Çünkü bu sistem değişikliği sonrasında Tayyip Erdoğan ilk Başkan da olsa, bu süreç namütenahi olmayacaktır. Çünkü Tayyip Erdoğan da bir fanidir, Devletlerde ise “ebed- müddet” ilişkisi esastır. Kaldı ki Başkan da iki dönem seçileceği için, bu iki dönem başkanlık süreci sonunda, başka birisinin başkanlığı sözkonusu olacaktır.
Son olarak da; Başkanlık Sistemi geldiği takdirde ABD tarzı bir eyalet sistemi olacağını düşünerek ülkenin bölüneceği fobisinin gerçekle alakası yoktur. Çünkü bu sistemin uygulanması için illaki bir eyalet sisteminin varlığı gerekmemektedir ve Türkiye mevcut coğrafi yapısıyla da bu sistemi bihakkın uygulayabilecek potansiyeldedir. Eyalet Sistemi bağlamındaki bu bölünme paranoyası Başkanlık sistemi dendiğinde sadece ABD uygulaması düşünülüp, bunun değiştirilemez bir uygulama zorunluluğu varmışcasına oluşturulan yanlış algı ve korkutmacadan başka birşey değildir. Bu ise tamamen yanlış bir algı ve yaklaşım tarzıdır.
Türkiye kendi bünyesine uygun şekilde bir revize ve dizayn modifikasyonu ve müdevvenatıyla Başkanlık sistemine geçip uygulayabilecek kapasite, güç ve iradesine sahip bir ülkedir.