Garibim muhabir,
Karşısında Diyanet İşleri Başkanı olunca Arapça şey edemediğini nereden bilsin!
Soruyu Arapça soruyor…
Başkanın yüzünde "eyvah ki eyvah! İşte yandık!" ifadesi…
Anlar gibi dinlemeye çalışıyor,
Ama nafile!..
"…Eee bir Türkçe olarak… bir şey yapabilirseniz.." diye çeviri istiyor!
Bu durum, neredeyse Erdoğan'ın Irak/Kuzey Irak seyahatinin önüne geçiyor ve Türkiye'de gündem oluyor!
Nasıl olmasın ki!
Bir cankurtaranın yüzme bilmemesinden,
Bir hemşirenin enjeksiyon yapmayı bilmemesinden,
Bir yarım doktorun ameliyata girmesinden ne farkı var ki!..
Muhterem!
Arapça biliyorsan neden konuşmadın,
Bilmiyorsan neden "iyi derece" biliyorum dedin!
Merak etme,
Bir Müslümana, hem de din işleri kurumunun başındaki bir insana yakıştı mı demeyeceğim.
Çünkü senin bu tavrın sadece seni ilgilendirir ve İslam gibi muhteşem bir ahlâkiyetle uzaktan yakından alakalı değildir!
Halbuki,
Sadece "bilmiyorum" demek varken buna ne gerek vardı!
Şu düştüğün ve temsil ettiğin makamı düşürdüğün hale bak!
Bilmiyorum demek bu kadar mı zor ve zul geldi!
Nazım Hikmet Ressam Abidin Dino'ya sorar:
"Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?"
Ben de diyorum ki;
Liyakatsizliğin resmini yapabilir misin Türkiye'm!..
Keşke kılıç kuşanıp hutbeye çıkmak yerine Kuran dili olan Arapça'yı konuşabilseydin de bize bunları yaşatıp yazdırmasaydın!
************
Erdoğan ve Özgür Özel
Günlerdir konuşuluyor; ne zaman görüşecekler?
Yahu Arkadaş!
Bu ikilinin görüşmesi olağanüstü bir şey mi,
Bundan daha normal ne olabilir ki…
Sanki Güney Kore ile Kuzey Kore devlet başkanları görüşecek,
Ezeli ve ebedi düşmanlığa son verecek!
Ama öyle değilmiş işte,
"Neredeeen Nereye!" gelmişiz de haberimiz yok!
Acaba neden?...
***********
Kılıçdaroğlu, Ah Kılıçdaroğlu!
Yahu Muhterem!
Yine söylüyorum; benzemezleri biraraya getirerek çok iyi bir iş çıkarttın.
Belki de siyasal hayatındaki tek başarıyı kazandın; bir çay içimi aynı masada oturmayacakları bir masada topladın!
Ama miyadını doldurdun,
Ve emekli oldun!
Şimdi yeni bir genel başkan,
Üstelik yerel seçimleri kazanmış bir genel başkan,
Ve, onun kendine has siyaset yapışı, yoğurt yiyişi var.
Seçimden önce destek atmalıydın ama sustun,
Seçimden sonra "adam kazandı" demeli ve susmalıydın ama konuşuyorsun.
Üstelik "…Sarayla müzakere olmaz, mücadele olur" gibi bilgece laf ediyorsun!
Yahu Dede!
Elini vicdanına koy ve bak;
Beraber siyaset yaptıkların senin yapamadıklarını, seninle yapılamayanı yaptı ve başarı kazandı.
Mahsusçuktan da olsa sevin,
Ve hatta kendine paye bile çıkartıp övün!
"Özgür Özel'i iyi bilirim, İmamoğlu'nu iyi tanırım; müzakereyi kiminle, mücadeleyi nerede ve nasıl yapacaklarını iyi bilirler" de!
"Bu jenerasyon Türk siyasetini domine edecektir" diyerek bilgelik yap!
"Ki, 31 Mart'ta bunu gösterdiler!" diye hakkı teslim et!
Et ki; tahammül mülkünü yıkma!
Yapma; yürüyen atın başına vurma!
Henüz yanmaya başlayan umut mumuna üfleme!
Yakışmıyor,
Demagoji içeren sloganik sözler hiç yakışık almıyor!
*************
Mehmet Şimşek Amerika'da…
Diyor ki:
"Toplantılar çok verimli geçti,
Türkiye'nin hikayesi çok güçlü ve yatırımcı ilgisi tek kelimeyle mükemmel…"
Tüm bu toplantılar ne için?
Para bulmak için.
Para nerede?
Yatırımcıda,
Yatırımcı nerede?
Amerika'da, Avrupa'da, İngiltere'de,
Ne zaman gelecek?
O gün, hiç gelmeyebilir ama elbet bir gün gelecek!
Hikayesi güçlü Türkiye'ye Amerika'dan hikayeler…
*****************
Devlette İsraf
Yıllardır "Kamuda İsraf Var!" diye bas bas bağrıldı.
Hayır-yok; sizin israf gördüğünüz devletin itibarıdır,
Ve itibardan tasarruf edilmez dendi!
İnkar edildi!
Şimdiyse iktidar tasarruf; "Kamuda Tasarruf Programı Hazırlandı" diyor.
Yahu Muhteremler!
Eğer "israf" yoktuysa, bu tasarruf programına ne gerek!
"Tasarruf gerek" ise; bu, bal gibi de israfa işaret!
Peki soruyorum;
İnkar ettiğinize değdi mi?
İnkar, israf gerçeğini yok etti mi!
Halbuki ehl-i insaf olup biraz düşünseniz anlardınız ki;
Tasarruf, bin bir emekle dişinden tırnağından artırarak yapılan birikimdir,
İsraf ise, bu tasarrufu hovardaca-hoyratça ve haramzadece harcamaktır.
Başka bir deyişle;
İsraf, milletin ümidini, emeğini, ekmeğini, aşını nasipsizlere teslim etmektir!
Ahmet Arif der ki:
Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır.
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır!
Tanı bunları,
Tanı da büyü!..
*************
Ak Parti İzmit Belediye Meclis Üyesi İbrahim Efe
Eskiden bizim Galatasaray'da Arif Erdem diye bir futbolcu vardı.
Yeter ki ceza sahasına girsin,
Kimsenin faul yapmasına gerek yok,
Atardı kendini; başlardı yuvarlanmaya…
Ne için?
Penaltı için…
İşte soyadı Efe olan ama efelikten bihaber bu teflon arkadaş da, Arif Erdem'liğe soyundu,
Kendini yerden yere attı, yuvarlandı ve CHP'li belediye çalışanlarını kastederek, "Polis nerede! Beni dövüyorlar" diyerek bas bas bağırdı.
Sayın Cazgır Efe!
Ama kaçırdığın bir şey var,
Artık VAR sistemi var…
TFF'nin VAR'ı gibi de değil; Halkın VAR'ı affetmez.
Mutlaka yakalar ve yakalandın haşEfe!
Toplum olarak çok ihtiyacımız varmış ki; Efe'nin acınası prodüksiyon'una çok güldük.
Sonra, uzun uzun bir şeyler yazarak özür diledi.
Okurken de sıkıldım, dikkate bile almadım, hiç de önemli değildi aslında,
Ama özür beyanında "dava arkadaşlarım" demesi yok mu;
Onu duyunca, "Ne günlere kaldık Ey Gazi Hünkar/Katır mühürdar oldu eşek defterdar!" demekten kendimi alamadım!