-Ankara mı, en kara mı, Troyalı..?
-Ankara’da, an kara…
Cadde kara sokak kara; bulursan vicdan ara…
-Pekiii, kalem mi kara, yazı mı kara..?
-Kalemi tutan el kara, alın yazısı yara…
Vicdan kara, kalp kara; kaldıysa merhamet ara…
Al kalemi karala,
Bir mum yak; karanlığı arala…”
Ey Ankara…
Sarmış yine afakını en kara bulut,
Bir yanın debdebe, bir yanın umut.
Umudu olanın geldiği yerdin,
Ama şimdi sen, her şeyi yedin.
Ne ara sen bu hale geldin,
Aklım şaşıyor, böyle değildin…
Sen, bedbahtların en tahassüngahı,
Ne hale düşmüşsün an’ın bedhahı…
Sen böyle değildin, sonradan oldun,
Doymayan gözünü toprak doyursun…
Sen, başkentsin ama olmuşsun taş kent,
Taşlaşmış yürekle, örmüşsün bir bent…
Hani edecektin, sen hep inayet,
Çeşmenden akıyor, kan ve cerahet…
Hani, bu garip milletin adaletiydin,
Adalet çınarın, yerlere serdin…
Adalet var derken, sen verdin zulmet,
Hani vadettiğin, o adil hizmet…
Hani sen demiştin, adalet tek yol,
Başkent, olacaktır millete el kol…
"Ankara'da hakimler var" diyecektik,
Geldiğimiz nokta; soğuk su içtik…
Utan, evet ey Ankara; utan…
Kararan yanından, an'ından utan…
Binalarından, lüksünden, debdebenden utan,
Komşun aç yatarken; tokluktan utan…
Bir yanın varlıkta; yokundan utan,
Yalaka el sıkan, elinden utan…
Unutma ey başkent, Allah görüyor,
Allah’ın gördüğü gizli kalmıyor…
Anadolu el açıp, eyliyor imdat,
Ey Hacı Bayram, sen et istimdat.
Millet umudun kesti Başkent’ten,
Artık umutlar yüce Kudret’ten…
Uyan ey Ankara, gafletten uyan,
Yok mudur milleti, başkentte duyan…
Bırak malı mülkü, hırs ihtirası,
Unutma; şahı da indirir mazlumun ahı…
Son pişmanlık fayda etmez, bitirir,
Uyan başkent, inat etme gel diril…