Ak Parti – Doğru aday ve Hatay

Ak Parti'nin tek başarısı Hatay.
Hatta yurt geneline bakarsak; Hatay'daki durum Ak Parti için bir zaferdir!
Malumunuz; ülkemizde geçen sene korkunç bir deprem yaşandı!
Deprem olan illerin hepsinde Ak Parti kaybetti.
Adıyaman ve Kilis'te büyük kaybetti, belediyeler de gitti.
Antep, Maraş, Malatya'da ise belediyeyi kazandı ama yine kaybetti.
Çünkü dramatik oy düşüşleri yaşadı.
Hatay'da ise kazandı.
Peki nasıl oldu?
Şu oldu, bu oldu, şöyle oldu, böyle oldu da kazandı denebilir ama bence geçin bunları!
Asıl faktör doğru aday gösterilmesi idi.
Mehmet Öntürk doğru adaydı.
İl Başkanlığına da Dr. Mustafa Erdoğan gibi yıpranmamış birinin getirilmesiyle "doğru aday-doğru teşkilat" ahengini tamamlanmış oldu.
Ve başarı geldi.
Üstelik hem genelde hem Hatay'da Ak Parti'ye karşı oluşan tüm tepkilere rağmen kazandı,
Partisine de kazandırdı.
Tarihin en büyük trajedilerinden birini yaşayan Hatay, Öntürk'lü beş yılda inanıyorum ki yaralarını daha güçlü saracaktır.
Harap ve bitap düşmüş Hatay'ın yeniden inşa ve ihyasında, Öntürk'ün büyük ve güzel işler yapacağına inanıyorum.
Tanrı Hatay'ın, Hataylı'ların ve Öntürk'ün yardımcısı olsun!

**************

CHP'de Zafer Sarhoşluğu, Başarıyı Sahiplenme Güdüsü ve Başarının Getirdiği Kaygı
CHP sözcülerini, sepmatist yazar ve yorumcuları dinliyorum; ağzım açık kalıyor!
Çok iyi hazırlanmışlar da,
Çok çalışmışlar da,
Çok değişimci olmuşlar ve harika değişim yapmışlar da,
Sosyolojiyi çok iyi irdelemişler de; bu zaferi kazanmışlar mış mış mış!..
Aslında bunun böyle olmadığının, başta CHP yöneticileri olmak üzere siyasete dair kafa yoranların hepsi farkında…
İşin aslını astarını ben söyleyeyim:
Ortada partisel bir başarı yok,
Partisel başarısızlık var; o da Ak Partiye ait.
O da ekonomik konjonktürün getirdiği bir başarısızlık!
Ama kişisel başarı var; o da İmamoğlu ve Mansur Yavaş'a ait.
Daha ileri gideyim,
Aslında CHP'deki durum zafer sarhoşluğu da değil; dillendirilmekten çekinilen büyük bir kaygı ve korku…
Nedir bu?
Eskiden muhalefette bir tane bile lider yoktu.
Şimdi iki lider bir başkan var.
Eskiden Ak Parti hiç bu kadar sıkıntılı, sorunlu ve tescilli başarısız değildi.
Şimdi ise müseccel bir başarısızlık ve bunun üstesinden gelememe riski var.
Bu durum, muhalefet ve özellikle CHP'yi iki yeni gerçeklikle karşı karşıya getirdi.
Birincisi:
Bugüne kadar olmayan bir "siyasal manevra alanı ve toplumsal kredibilite",
İkincisi ise:
"Şimdi ne yapacağız?/Neyi yapmamalıyız?" sorularından mütevellit kaygı.
Zurnanın zırt dediği nokta işte burası:
—Bu manevra alanında kim at sürecek ve toplumsal kredibilite verimli şekilde değerlendirilebilecek mi?
—CHP-İmamoğlu-Yavaş koalisyonu sürecek mi?
Yoksa Yavaş, CHP'den ayrılıp İYİ Parti'yi ele geçirerek veya siyaseten mevtaya dönüşen İYİ Parti'nin tabutuna kallavi çiviler çakıp yeni bir "Merkez Sağ" oluşuma mı gidecek?
Yoksa İmamoğlu, İstanbul seçiminde simülasyonunu yaptığı ve oldukça da başarı sağladığı hem "Merkez Sağ", hem "Ortanın Solu", hem de "Muhafazakar-Kürt-Liberal Demokratlar" şemsiyeli yeni bir hareket (doğal ittifak) mi başlatacak?
Aslında tüm kaygı, telaş ve hatta korkunun nedeni bu!
Aslında zaferden bahsedenler ve sürekli medyada görülenler ön alma, rol kaptırmama ve yerini garanti etme derdinde olanlardır.
Dikkat edin; İmamoğlu ve Yavaş "küçük olsun benim olsun" yaklaşımında olan ama en büyük lafları eden bu zevat gibi fantastik söylem ve muzaffer komutan edasından değiller.
Eğer bu bir hak ise, en çok onların hakkı.
Ama ikisi de ve özellikle İmamoğlu neyin ne olduğunun veya olmadığının çok iyi farkında,
Kimlerin ne için konuştuğunun çok iyi idrakinde…
Yavaş'ı bilmem ama zamanın ruhunun-konjonktürün kendisine büyük avantaj sağladığının farkında olan İmamoğlu'nun, zafer sarhoşluğuna kapılmadan seçim sonucunu bir kenara bırakıp, önceden oluşturduğu stratejilere uygun şekilde "yeni yol" çalışmasına başladığı kanaatindeyim.
Ve eminim ki İmamoğlu, Cumhurbaşkanı olmak için yeni kuracağı parti veya oluşumun başına geçtiğinde İstanbul Belediye Başkanlığı koltuğuna oturtacağı meclis üyesini bile kafasında belirlemiştir.
Seçimin son haftasında İBB Meclis çoğunluğunu da almak için boşuna çaba sarf etmedi.
Çünkü erken veya vaktinde olacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için İBB Başkanlığından istifa ettiğinde İstanbul'un Ak Parti'ye geçmesini elini zayıflatacak bir durum olarak görüyor ve buna mahal vermek asla istemiyordu.
Bu konuda da amacına ulaştı.
Tablo şu;
İmamoğlu'nun avantajı fazla,
CHP'den de, Yavaş'tan da fazla…
Gördüğüm gözlemlediğim kadarıyla Küresel Siyasa da İmamoğlu'na daha sempatik.
An itibariyle devran İmamoğlu'ndan yana ama zaman ne gösterir; yaşayıp göreceğiz!

***********

Seçimin En Şanssızı ve En Kaybedeni Kimdir?
Eski Adalet Bakanı ve TBMM Başkan Vekili Bekir Bozdağ.
En dramatik kaybedeni kimdir?
Yine Bekir Bozdağ.
Neden?
Doğduğu Yozgat'ı ve vekil olduğu Şanlıurfa'yı kaybetti.
Üstelik ikisini de Yeniden Refah Partisine kaptırdı.
Yeniden Refah Partisi kaç il belediyesi kazandı?
İki tane;
Yozgat ve Şanlıurfa.
Yahu bu Junior Erbakan'ın Bekir Bozdağ'a özel bir garezi mi var yoksa…
OGÜNhaber