Haricilerle FETO'cular arasındaki enteresan benzerlik

Hain haşhaşilerin darbe gecesi yaptıkları gaddarlığın yanında, meczuplukları da ortaya çıkıyor. Bu meczupluklar haricileri aklıma getirdi.

Bakın bakalım, bu hainler, Haşhaşi mi? Harici mi? Veya ikisi de mi? Siz karar verin.

Öncelikle haricilik nedir nasıl ortaya çıkmıştır kısaca açıklayalım.

Hariciler, Hz. Ali döneminde meydana gelen Sıffin savaşı'ndan sonra ortaya çıkarlar. Hz. Ali ve Hz. Muaviye taraftarları arasında meydana gelen bu savaşta, Hz. Muaviye taraftarları yenileceklerini anlayınca mızraklarının ucuna Kuran sayfaları takarlar, "Aramızda Kuran hakem olsun" derler.

Bunun üzerine çatışmalar durur, görüşmeler başlar.

İşte bu "hakem olayından" sonra bir kısım insanlar "sen insanları hakem olarak kabul ettin. Halbuki hüküm ancak Allah’ındır" diyerek Hz. Ali'nin saflarından ayrılırlar. Bunlara "hariciler"denir.

"Hüküm ancak Allah’ındır" cümlesi haricilerin sloganı haline gelir. Hatta bir gün Hz. Ali halka hitap ederken haricilerden biri kalkar, "Ey Ali! Allah’ın dinine insanları ortak kıldın. Hüküm ancak Allah’ındır" der. Bunun üzerine her taraftan "Hüküm ancak Allah’ın!", "Hüküm ancak Allah’ın!" sesleri yükselir. 

Hz. Ali buna mukabil şöyle der: "Söz, hak bir söz, fakat bununla batıl murat ediliyor.” der.

Gelelim, günümüz haşhaşileri (FETO) ile aralarındaki benzerliğe.

Haricilerden bir grup Nahrevan’a gelirken yolda eşek üzerinde bir kadın ve arkasında eşeği süren birini gördüler. Adamı durdurdular. “Kimsin?” diye sordular. O zat, “Resulullah’ın Ashabından Habbab bin Eret’in oğlu Abdullah’ım.” dedi.

Hariciler, “Korkma” dediler. “Bize faydalı bir Hadis rivayet et”. O da şu hadisi rivayet etti.

Babamdan işittim. O da Resulullah’tan işitmiş. Resulullah şöyle buyurmuş. “Bir fitne olacak, bu fitnede kişinin bedeni öleceği gibi kalbi de ölecek. O zaman kişi mü’min olarak akşamlar. Kafir olarak sabahlar. Kafir olarak sabahlar, Mü’min olarak akşamlar.”

Abdullah bu hadisi rivayet edince, “zaten biz de sana bu hadisi sormuştuk.” derler.

Ardından; “Ebubekir ve Ömer hakkında ne dersin?”

“Onları hayırla yad ederim.”

“Peki Osman’ın hilafetinin evveli ve sonu için ne dersin.”

“O hiçbir zaman doğrudan ayrılmadı.”

“Peki hakem seçmeden önceki Ali ve sonraki Ali hakkında ne dersin.”


“Ali Cenab-ı Hak’kı hepimizden daha iyi bilendir. Dinine herkesten daha bağlıdır ve görüşleri çok daha isabetlidir.”

Bu cevaptan hoşlanmayan hariciler.

“Sen heva ve hevesine uyuyor, insanları hareketlerine göre değil de, isimlerine göre değerlendiriyorsun. Vallahi seni öyle bir şekilde öldüreceğiz ki, daha evvel hiç kimse böyle öldürülmemiştir.”

Abdullah’a çok kızan hariciler, ellerini bağladılar, hanımıyla beraber götürdüler. Bir müddet gittikten sonra bir hurma ağacının altında mola verdiler. 

Derken ağaçtan bir hurma düştü. İçlerinden biri hurmayı ağzına attı. 

Diğeri çıkıştı. “Sen” dedi. “hakkın olmayan bir hurmayı ücretini ödemeden yedin.” Bunun üzerine adam hurmayı ağzından çıkararak attı.

Sonra tekrar yola çıktılar. Yolda gayrı müslimlere ait bir domuza rastladılar. İçlerinden biri kılıcıyla domuzu öldürdü. 

Arkadaşları ona kızdılar. “Bu yaptığın yeryüzünde fitne çıkarmaktır.” Bunun üzerine domuzu öldüren adam, domuzun sahibini buldu ve o’nu razı etti.

Bütün bunlara şahit olan Abdullah ümitlendi. Haricilere şöyle dedi. “Eğer siz bu yaptıklarınızda samimi iseniz. Bana hiçbir kötülüğünüzün dokunmaması gerektir. Ben Müslümanım ve İslam hakkında hiçbir kötülükte bulunmadım. Üstelik siz bana eman da verdiniz.”

Fakat hariciler, Abdullah’ı yatırdılar, koyun boğazlar gibi kestiler. Ardından hamile hanımını da karnını deşerek öldürdüler. (Kısas-ı Enbiya,1-573-574, Taberi, 6-46, İsmail Mutlu, Dört Halife Devri, 2003, s.290)

Yaa sevgili dostlar, bir hurmanın hesabından titriyorlar, domuzu öldürdük diye, sahibinden helallik diliyorlar. Ama Peygamberimizin sevgili Sahabisi Habbab bin Eret’in oğlunu ve hamile karısını kıtır kıtır kesiyorlar.

Size bu hadise kimleri hatırlatıyor dostlar.

TURKSAT’ta görevli teknisyenleri gözlerini kırpmadan şehit ederken, suyu “Bismillah” diyerek 3 yudumda oturarak içen hain meczubu mu, 

Yoksa;

Milletin verdiği silahları millete sıkarken, “Peygamberin elleri üzerinizdedir. Şefaati üzerinizdedir..” diyen alçakları mı?

Yoksa;

Cumhurbaşkanını koruyan polisleri, Marmaris’te şehit ettikten sonra, ceplerindeki parayı çalarken, “Sonra helalleşiriz, Ölenlere dua edin” diyen gaddar hainleri mi hatırlatıyor?....

Hatırlatıyor.

Çok şükür ki, bitti.. 

Tüm ihanetleri ortaya çıktı. Millet nezdinde hiçbir itibarları kalmadı..

Cenab’ı Allah, nurunu tamamlayacaktır. 

Tuzak kuranların tuzaklarını başına geçirmiştir.

50 yıllık fitne ateşi sönmüştür.

Kalın sağlıcakla..
OGÜNhaber