Cenab’ı Allah bu milleti çok seviyor sevgili dostlar.
Düşünün bir kere,
Hayatları boyunca,
Kendilerini açık etmemek için çift kişilikli, paranoya derecesinde (gözü ile namaz kılmak vs.) tedbirle yaşayan, bu şizofrenler güruhu başarılı olsaydı,
Ne olacaktı bu memleketin hali?
Binlerce şükür.
Şimdi temizlik vaktidir.
FETÖ temizliği adına sevinerek de müşahede ettiğimiz bazı gelişmelerde yaşanıyor.
Öncelikle gerek emniyet gerekse de Askeriye kanadında darbenin karşısında duran adsız kahramanlar -ki bu kahramanlar FETÖ tarafından zamanında mağdur edilmişlerdi- tek tek önemli görevlere getiriliyorlar..
Yani,
Yapılan kahramanlığı, halık da bildi, balık da bildi. Hep böyle olur inşallah. Aslında başımıza gelen tüm musibetlerin temelinde, Sünnetullah’a uymamak var. İlla benim adamım olsun zihniyeti bizi buralara getirdi.
Bakınız Peygamber efendimizin uygulamasına
Osman bin Talhâ, Mekke'de Kâbe Kayyımlığı ile vazîfeliydi. Sülâlesi câhiliye devrinde Kâbe'nin hicâbet vazîfesini yapardı, ya'nî kapı anahtarını taşırdı. Peygamber efendimiz, hicretten önce Osman'ı da bizzat îmâna da'vet etti. Osman:
- Yâ Muhammed! Sen kavminin dînine aykırı davranmış ve ortaya yeni bir dîn çıkarmış bulunuyorsun. Doğrusu, benim sana tâbi olacağımı ümit etmen şaşılacak şeydir, diyerek îmâna gelmedi.
Bir defasında Resûlullah efendimiz, îmân edenlerle birlikte Kâbe'ye girmek istemişlerdi. Osman Kâbe'ye de sokmak istemediği gibi sert de davrandı.
Osman bin Talhâ, Uhud harbine müşriklerin safında katıldı. Babası, kardeşleri ve akrabası öldürülünce, Kâbe'nin hicâbet vazîfesi tek başına üzerinde kaldı.
Mekke'nin fethinden altı ay önce Amr bin Âs ve Hâlid bin Velid ile birlikte Medine-i münevvereye gelerek, Müslüman oldu. Fetihten önce îmâna gelen Muhâcirlerin derecelerine kavuştu.
Emâneti ehline veriniz
Mekke'nin fethine katılıp, Resûlullah'ın yanında bulundu. Kâbe'nin anahtarını Resûlullah'a arz etti, beraber girdiler. Burada Resûlullah efendimiz iki rek'at namaz kıldı. Beyt-i şerîften çıkarken, Resûlullah efendimiz, Nisâ sûresinin, ( Allahü teâlâ size emânetleri ehline vermenizi emreder) meâlindeki 58. âyet-i kerîmesini okuyup, anahtarı Osman bin Talha'ya ve amcasının oğlu Şeybe'ye verdi. Ona buyurdu ki:
- Ey Ebû Talhâ evlâdı! Ceddinizden kalma olan emâneti sizde payidar ve bâki olmak üzere alınız. Bunu zâlim olmaksızın hiçbir kimse sizden alamaz.
Evet dostlar, bizler dilimizde slogan yaptığımız Nebevi geleneği bilmiyoruz.
İslam adına hareket ettiğimizi sanarak, İslam’ın temel düsturlarını hiçe sayıyoruz.
Emaneti ehline verecek sistemi kursaydık..
Bu FETÖ belası başımıza hiç gelmezdi.
Bu nedenle, özellikle AK Parti yönetimine rica ediyorum.
Lütfen, bir an evvel,
TEOG, ÖSS, KPSS başta olmak üzere meslek seçiminde ve terfilerde etkili olan sınav sisteminde, tam eşitlikçi ve müdahalelere imkan vermeyecek bir sistemi hayata geçirin.
Bölücü olmayan her devlet memuru, liyakati varsa yükselebilsin.
Basiretli bir tüccar gibi hareket edin.
Doğru soru şu sevgili dostlar.
Kendi işyeriniz olsa, bu adamı o görevde çalıştırır mısınız?
İkinci önerimiz Dışişleri ile ilgili boyut..
Hain FETÖ, üst aklın da yardımıyla sadece Türkiye’de değil, Dünyanın tüm ülkelerinde (sadece iran ve israil’de yoklar deniyor) etkinler.
Özellikle Afrika, Latin Amerika ve Uzak Doğu ve Orta Asya’daki küçük ülkeleri düşünelim.
Buralarda fakirlik diz boyu.
Gelir dağılımı son derece adaletsiz.
İnsanlar bırakın Amerikan kolejleri seviyesindeki eğitim almayı, yeterli su ve gıda bulamıyor.
İşte bu ülkelerde, bir avuç kaymak tabakasının çocukları özenle yetiştirilmiş ve o devletlerin önemli pozisyonlarında istihdam edilmeye başlamışlar bile.
İşte bu yüzden Kırgızistan gibi ülkeleri dostane uyarmamıza rağmen, itiraz ediyorlar.
Bu ülkelere, Dışişleri Bakanlığı acilen bir uyarı mektubu yazmalı.
Bu mektupta, FETÖ terör örgütünün bir ur gibi bulunduğu yerleri ele geçirme özelliği,
Kendi müntesiplerine, kamu kaynaklarını kullanmadaki ayrıcalıklar oluşturarak haksız rekabete neden olduğu, en nihai amacının da, o ülkenin tüm kaynaklarını ele geçirmek olduğu dostane bir şekilde anlatılmalı.
Mektupta FETÖ mensupları ile ilgili (kişiler, şirketler, okullar vs.) o ülkedeki tüm bilgiler paylaşılmalıdır.
Bu dostane uyarı mektubu ivedilikle hazırlanıp, Dış İşleri Bakanı imzasıyla tüm ülkelere gönderilmelidir.
Üçüncü olarak,
Dış Dünya (OECD ülkeleri AB ve ABD) hala, üç maymunu oynamakta. O ülkelerin liderlerine değil, Efkarı Ammeye hitap etmeli. Türk Halkının demokrasi destanı, ABD ve AB liderlerine değil, vatandaşlarına anlatılmalı. OECD ülkelerinin başkentlerinde yoğun kulis ve lobi faaliyetleri başlatılmalı. Fotoğraf sergileri, paneller, gazete ve TV ilanları hazırlanmalı.
Bu iş için işadamlarının amatör organizasyonları değil, profesyonel koordinatörler ve ekipler tutulmalı. Örtülü ödenekler bunun için var. Zaten yeter ki iyi bir koordinasyon yapılsın, Aziz Türk Milleti bu iş için de kaynak bulur.
Konunun önemine binaen devam edeceğiz inşallah.