Bu sebeple başta et ve gıda ürünlerinin satış ve ihracatının yasaklanması veya belli ürünlere sıkı denetimli kota uygulanması, bununla beraber Çin ihraç ürünlerine sıkı denetim ve kriterlerin getirilmesi zaruri bir hal almıştır.
Bazı ülkelerin ve WHO'nun son açıklaması hariç, yetersiz beyan ve tedbirleri ile sadece havalimanlarında insanlara tarama yapılması, vakaların sıçramasına tedbir amaçlı yaklaşımda yetersiz kalacaktır. Bunların yanında virüsün yayılmasını önlemek amacıyla Çin’e yapılan gidiş-geliş uçuşlarda da kısıtlama-durdurma ve kara sınırlarının kapatılması gerekmektedir. Buna dair birçok ülkenin sınırlarını kapattığını da ifade edelim.
Hali hazırda Çin Komünist Parti Merkezi Hükümeti'nin 16 şehirde karantina uygulaması işin ciddiyetini anlamak adına önemli bir veri olarak karşımızda durmaktadır. Bununla beraber Çin’in tamamında her bölge merkezi yönetimden bağımsız kendi karantina tedbirlerini de uygulamaya başlamış durumdadır. Gelinen noktada aslında Çin’in tamamında bir karantina tedbiri uygulanmaktadır demek abartı olmayacaktır. Karantina uygulanan şehirlerin başında başkent Pekin ve Şangay gibi önemli metropol şehirler bulunmaktadır ki bu milyonlarca insan demektir.
Ayrıca Wuhan şehri başta olmak üzere diğer bölge ve şehirlerde sokakların ağır silahlı ve tam teçhizatlı askeri birlikler vasıtasıyla karantina ve kontrol altında tutulması, aslında durumun resmi makamların gösterdiğinden daha feci bir halde olduğu intibaını uyandırmaktadır. Bu sebeple acil olarak bu salgının WHO tarafından küresel felaket seviyesinde ilan edilmesi gerekmektedir.
Bazı bölgelerde maske kıtlığı ve karaborsaya düşen maske satışları, karantina bölgelerindeki sokağa çıkma yasağı ile insanların ekonomik, gıda ve sağlık takviyesi bakımından mahrum edildiği, Çinlilerin en büyük tatili ve dünyada ki en büyük göç dalgasına sebebiyet veren Çin-yeni yıl bayramının da ertelenmesi ve bu sebeple şehirlerarası geçişlerin de yasaklaması ile insanların sosyal ve aile hayatlarına da darbe vurulduğu görülmektedir.
Bu vaziyet bize ağır silahlı askerlerin sadece virüs sebebiyle değil yuarıda ifade etmeye çalıştığımız sebepler yüzünden oluşabilecek herhangi bir toplumsal hareketlenmenin bastırılması için kullanılacak bir tedbir olduğuna işaret etmektedir.
Bununla beraber Çin bilindiği üzere, dünya gündemine son dönemlerde Uygurlar ve diğer Türk kökenli Müslüman azınlıklar için kurduğu sözde eğitim ya da toplama kampları ile gelmekteydi.
Meselenin ortaya çıkmasını müteakip Çin Komünist Parti yetkilileri bu kampları inkar etse de, Uygur sanatçı Abdurehim Heyit’in ölüm haberleri ile Çin hükümeti tarafından yayınlanan sanatçının kamptaki video görüntüsü, inkar edilen bu kampların varlığını kendi elleriyle ispatlar duruma getirmişti.
Tam olarak kampların sayısı bilinmemekle beraber, uluslararası tarafsız organizasyonlar ve Uygur diasporasının iddiaları ile milyonlarca insanın bu kamplarda tutulduğu artık yadsınamaz bir gerçek haline gelmiştir. Kamplardaki koşulların ağır ve insanlık dışı olduğu, aynı hücrelerde onlarca kişinin aynı anda sıkıştırılarak kalmaya zorlandığı ortaya çıkan video ve resimlerle kesinlik kazanmıştır. Zaten ağır ve sağlıksız koşullarda tutulan milyonlarca kişi, bunların bırakın sağlık koşullarını, normal insani koşullardan dahi tamamen mahrum ortamlarda tutulmaktadır.
Şayet Corona virüs bu türden gayri insani kamplardaki kişilere bulaşırsa ki, buradaki insanların sayısı hakkında resmi bir açıklama halen daha yoktur, alınamayacak olan sağlık desteği ve kötü koşullar sebebiyle ölüm oranlarının milyonlara ulaşabileceği ihtimalini ortaya çıkmaktadır.
Kampların farklı türlerde olması (yarı-açık, eğitim, meslek edindirme görünümlü) buraya ulaşacak virüsün daha büyük etkilere ve yayılmacılığa yol açacağı aşikardır. Bu sebeple WHO sadece havalimanlarında veya karantina bölgesindeki geçici ve yetersiz tedbirleri incelemekle kalmamalı, bu türden kamplardaki durumu da yerinde incelemek için bölgeye heyetler göndermelidir.
Aslında bu sadece WHO'nun tek başına alması gereken bir aksiyon değil, aynı zamanda bağımsız sağlık kuruluşları, gazeteciler veya doktorların da bölgedeki kampların durumu hakkında tetkikat yapmak üzere bu yerlerin incelemeye açılmasını gerektirmektedir. Bu durum kamplara sadece heyet girişi ile bırakılmamalı ve bu türden kampların kapatılmasına dair uluslararası baskı da oluşturulmalıdır.
Not: Pazartesi itibariyle Bahar Festivali/yeni yıl tatili dolayısıyla Çin’e tatile giden, bir kısmı da Türk vatandaşı olan Çinlilerin ülkemize dönmeye başlayacağı bilgisini paylaşmak isterim. Sağlık Bakanlığımız tarafından ivedi tedbirlerinin ihmal edilmeden alınacağını ümit ediyorum.