Tarihler 29 Nisan 1951, günlerden Pazar.
Urumçi’de bir sözde halk mahkemesi, mahkeme başkanı Burhan Şehidi.
Burhan Şehidi kimdir diye sormayın bana, tarih dalkavuk ve satılmışları yazmamalı.
Elleri ve ayakları zincire vurulmuş bir şekilde, sözde halk mahkemesi önüne getirtilen Osman Batur.
Komünist birlikler ve onların işbirlikçileri, büyük bir zafer kazanmış edasında Osman Batur’un muhakemesini radyodan canlı yayınlıyor.
Osman Batur’un ayaklarındaki zincirlerin sesleri radyodan duyulur, Karakurum dağlarını aşarken kısa dalga yayın yapan radyosunu dinleyip nakleden de Doğu Türkistan davasının efsanevi liderlerinden İsa Yusuf Alptekin.
Emirleri yerine getiren, adlarını bile yazmak zul gelen, biri Kazak biri Çinli iki kişi Osman Batur’dan şikayetçi olur. Seçilen bu iki kişi üzerinden de oyun oynamaktan haz alır Çinliler.
İsnat edilen suçlardan Kazakların mal ve namusuna tasallut etmeyi Kazak Türkü’ne, ABD ve Japon ispiyonculuğu yapmayı da bir Çinli’ye verirler.
Tek celsede bitirilen mahkeme sonunda, önceden verildiği ayan beyan ortada olan kararla Osman Batur’un idamına hükmedilir.
Tiyatro bu yana, bitirmezler hemencecik. Son sözleri için gözler Osman Batur’a çevrildiğinde onun ağzından dökülen kelimeler Doğu Türkistanlı nesillerin hep ümitli olmalarına, Çinlilerin ise, adını tarihten silemedikleri için, korkulu rüyalarına dönüşür.
Son sözlerinde ne diyordu Osman Batur Han; “Beni öldürebilirsiniz ama Doğu Türkistan var oldukça Osman Baturlar hep yaşayacaktır.”
Evet, bu söz, aradan 69 sene geçmiş olsa da, Çin Komünist Parti yetkilerinin olduğu kadar, Osman Batur ve mücadelesini bilen Çinlilerin kulaklarında çınlamakta.
Ve bunun içindir ki Osman Batur, Çinlilerin rüyalarına girmekte, yeni Osman Baturlar çıkabilir diye titremekteler.
Peki, hakikat gerçekten öyle miydi? İsnat edilen, mesnetsiz suçlamalar doğru muydu?
Tek cümle ile yazalım ve diyelim ki; “Doğru olsa idi, Çinlilerin korkulu rüyası olur muydu Osman Batur Han”.
O mümtaz şahsiyet, 1940 yılında Altay’da 7-8 kadar arkadaşıyla silahını Çinlilere teslim etmeyerek bir meşale yakmıştı. O meşale, 1944 yılı 12 Kasımı’nda Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde son bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin kurulmasının önündeki engelleri kaldırmış, önce Guo-Min-Dang askerlerini darmadağın ederken, aslında analarının ak sütü gibi kendilerinin olanları Çinlilerden geri alarak halkına dağıtmıştı.
O, zikredilen bu dönemde, sadece Çinlilere değil, gerçek yüzleri ve niyetlerini bildiği Ruslara da güvenmeyerek, bir kurşuna dahi ihtiyacı olduğu bir dönemde bile, davasını savunmaktan imtina etmemiştir.
Akabinde Mao’nun Komünist Birlikleriyle de amansız mücadeleler yapmıştı. Son kurşunu bittiğinde, Kamanbal-Kayız’da atını kendisine siper etmiş savaşıyordu.
Osman Batur öyle bir korku salmıştı ki adını duyanlara, silahından ses çıkmamasına rağmen Komünist Birliklerin özel yetiştirmesi 8. Alay yanaşmakta tereddüt gösteriyordu.
Yakalandığında yüzüne bakmaya korkan Komünist çapulcular, onu Urumçi’de elleri ve ayakları bağlı, göğsünde “İşte Batur dediğiniz Bandit Osman” levhaları ile dolaştırıp, güya akıllarınca intikam olma acziyetini gösteriyorlardı.
Osman Batur ise, belki mukadderatını bildiği son yolculuğunda, metanetini hiç bozmadan, o keskin olduğu kadar vakur bakışlarıyla etrafını süzmekten bir an bile vazgeçmeyerek, gelecek nesillere tarihi mirasını bırakıyordu.
Aslında o bakışlar, dünyanın gelmiş geçmiş en korkak milletinin Çinliler olduğunu, Türk gibi yaşayıp, Türk gibi düşünüp, Türk gibi mücadele ettiğin gün, kadim zamanlarda olduğu gibi, yine Çinlilere baş eğdireceğinin mesajını veriyordu âtideki nesillere.
İşte o gün bu gündür, Osman Batur’un yüzüne gururla bakan yeni nesiller, şehadete yürüyen Baturlarından cesaret almakta, uzakları yakın etmekte, özgürce Altay dağlarında, Doğu Türkistan semalarında Gökbayrak’ın dalgalanacağı günleri hasretle beklemekte.
Osman Batur’un o kararlı çatık kaşlarıyla bezenmiş yüzünü temaşa eden delikanlı Doğu Türkistanlılar ve onların gönül dostları, Çin’e öfkelerini her yeni günle diri tutmakta, ideallerini yaşatmakta ve vuslata hazırlık yapmaktalar.
Osman Baturların, İsa Yusuf Alptekinlerin, Alihan Töre Sagunilerin, Mesut Sabri Baykozilerin, Mehmet Emin Buğraların, Canımhan Hacıların, General Mahmut Muhitilerin torunları Çinlilerin ak dediğinin kara, kara dediklerinin ak olduğunu çok iyi biliyorlar ve bu yüzdendir ki, değil 69 sene Dünya döndükçe Osman Batur’un Çin’in korkulu rüyası olmaya devam edeceğine imanî bir bağlılıkla inanıyorlar.
Vâr olsun Osman Batur, vâr olsun kutlu Doğu Türkistan davası, vâr olsun haktan ve hakkaniyetten yana olanlar…
Ruhun şâd, mekânın Cennet olsun Batur'um…