Toplama kamplarından, çocuk kamplarına, evlere yerleştirilen Çin istihbarat elemanlarından sokakların yüz tanıma sistemli kameralar tarafından taranmasına aklınıza getiremeyeceğiniz baskı ve dönüştürme siyasetlerine bir yenisi eklenmiş, son birkaç aydır da konu uluslararası kamuoyu tarafından tartışılmaya başlanmıştır.
ÇKP yönetimi ve onun uygulayıcılarının Doğu Türkistan toplumuna reva gördüklerinin insanlık tarihinde kara bir leke olarak yerini aldığını ve muhtemelen Hitler ve Stalin gibi despot idarecileri Xi Jin-ping'in fersah fersah geride bıraktığını söylemek abartı olmayacaktır.
Doğu Türkistan'da yaşananları yakinen takip edeler sözde "eğitim" özde "mankurtlaştırma" kampları olduğunu, devlet eliyle sistemli bir soykırım gerçekleştirildiğini, lakin sistematik olayların sadece kamplarla sınırlı kalmadığını da bilmektedir.
Her geçen gün sınırlı da olsa elde edilen bulgular, iğne ile kuyu kazar gibi takip ve puzzle çözer gibi parçaları bir araya getiren araştırmacılar ortaya tüyleri diken diken edecek yeni bulgular çıkarmaktadır. Lakin onca ağır insan hakları ihlallerine rağmen birçok ülke, sivil toplum kuruluşu, ulusal veya uluslararası teşkilatlar yaşananları hak ettiği şekilde gündeme hala taşımamakta veya taşısalar bile konu bütün yönleriyle tartışılmamakta dahası Çin'e bu türden faaliyetleri durdurmasına yönelik bir yaptırım da uygulanmamaktadır.
Kamplardaki hayat şartlarının ne olduğu, kadın ve genç kızların nelere muhatap olduğu, meslek edindirmeden kastı Komünist Parti'ye ve onun lideri Xi Jin-ping'e tam sadakatin olduğu az-çok biliniyordu. Lakin son gelişmeler işin vehametini gözler önüne sermişe benziyor.
Mahalli idarelerle işbirliği yapılarak kamplardan seçilen kişilerin daha sonra rızaları dışında fabrikalarda çalıştırıldığını öğrendik. Bu türden kişilerin çok düşük ücretlerle hatta ücretsiz çalışmaya zorlandığı, yakın veya uzak demeden zorla çalıştırılmak üzere fabrikalara götürüldüğü de bölgeden alınan haberle arasında yer almakta. Kamplarda seçilen kişilerin yaşadıkları bölge dışına hatta Çin'in iç bölgelerine de götürüldüğü, bu şekilde Çin'in iç bölgelerine gönderilenlerin 500 bin kişiyi bulduğu ise ayrı bir tedirgin olunacak durum.
Dünya Çin'in dünyanın başına musallat ettiği görünmez bir düşman Çin virüsü COVİD-19 ile cebelleşirken ÇKP yönetimi dünyanın gözünün içine baka baka modern dünyanın (!) köle işçi ordusunu oluşturmakla meşgul. ÇKP yönetimi kapitalizmi köleleştirmenin bir aracı haline getirmiş durumda.
Köle işçilerle alakalı bilgiler ilk olarak South China Morning Post gazetesinde yayınlanan Shenzen şehrine 50 bin, Shaogun şehrine ise 30 bin Doğu Türkistanlı'nın işçi olarak gönderileceğine dair bir haberin izi sürülünce, işin görünenden daha vahim olduğu da anlaşılmış oldu. Bu yeni durum üzerine yaptığı araştırmayı bir rapor halinde yayınlayan Avustralya Stratejik Politika Enstitüsün haberi medyada "Satılık Uygurlar" başlığı ile yer aldı.
Çin'in ekonomik hegemonyasını korumak adına kurduğu insanlık tarihinin utanç uygulaması bu modern kölelik sisteminin tasvip edilebilecek bir tarafının bulunmadığı kanaatindeyim. Bu türden ağır insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması adına uluslararası toplum, BM ve İİT gibi kuruluşların ivedilikle harekete geçmesi gerekmekte.
Modern köle işçilerin dünyanın ünlü markalarının Çin'deki fabrikalarında çalıştırıldığı ve bu yönde istismar edildikleri uluslararası toplumda tartışılınca ilgili markalardan bir kısmı üretimlerini durdurma ve konuyu araştırma yönünde basınla bilgi paylamış, İngiltere Parlamentosundan bir komisyon adı geçen marka temsilcilerin davet ederek durumu soruşturduğu öğrenildi. Dünya genelinde bilinen meşhur ve aklınıza gelebilecek her markanın kurulan bu kirli düzende ÇKP yönetiminin uygulamalarına alet oldukları söylenebilir.
Daha vahimi ise bu şekilde kamplar üzerinden mahalli idarecilerle işbirliği yapılarak oluşturulan modern çağın köle işçilerine dair sosyal medya üzerinden yapılan ilanların ne denli gayri insani ve vicdani olduğu hususu ise iğrençlik boyutuna taşınmış. Anlaşılan ÇKP yönetimi ve onun paramiliter ekipleri Müslüman Doğu Türkistan Türklerini "online köle pazarı"nda satışa çıkarmış.
Aşağıda Çin'in insan kaynakları şirketlerinden Qingdao Decai Decoration'ın paylaşımları Avusturalya Stratejik Politika Enstitüsü (ASPI) tarafından ortaya dökülünce işin şekli ve boyutunu da öğrenmiş olduk. ASPI raporundaki örnek olarak verilen ilanın detayları, konunun tüyler ürpertici bir hal aldığını da gözler önüne sermekte.
"1000 etnik azınlık, online rezervasyon için bekliyor" başlıklı ilanın detayında: "Sincan yönetimi, Sincan'da eğitim görmüş, politik ve sağlık elemelerinden geçmiş 1.000 kişiyi organize etti. Yaşları 16-18 arasında ve Sincan yönetimi tarafından kayıt altına alındı. Fabrikalar, Sincan polis merkezlerine başvurabilir. Bir yıllık kontrat ile başlanıyor. Kolayca yönetebilmek için Sincanlı aşçı da tedarik edilebilir. Çalışanlar imza atıldıktan sonra 15 gün içinde fabrikada olacaktır. Elemana ihtiyacı olanlar hemen başvurabilir. Sincanlı çalışanların avantajları; yarı-askeri yönetim sistemine uygun, zor işlerin altından kalkabilir, personel kaybı olmaz, kontrat süresince çalışır. Minimum sipariş en az 100 işçi" (bkz. https://campaignforuyghurs.org/tr/uygur-isciler-kole-olarak-hizmetinize-hazir-minimum-siparis-100-isci/).
İnsanların birer meta olarak satıldığı online köle pazarlarının yerel yönetimlere ve aracı şirketlere önemli kazançlar sağladığı da raporda yer almakta. Rapora göre eğer bir şirket modern işçi kölelerini, Doğu Türkistan'da bir yere gönderirse bunu organize eden kişi, kişi başına 20 Yuan yani 3 Dolar/23 TL kazanıyor. Eğer Doğu Türkistan dışına gönderilirse bu rakam neredeyse 15 katına çıkmakta.
Bununla bitse iyi diyeceğimiz husus ise köle işçileri kabul eden fabrikalar da Doğu Türkistan'ı keyfi olarak idare eden ÇKP birimleri tarafından teşvik paketleri ile ödüllendirilmeleri hususu. Eğer gönderilecek köle işçilerle 1 yıllık bir anlaşma yapılmışsa şirketlere kişi başına 1.000 yuan karşılığı 150 dolar veya üç yıllık ise 5000 Yuan karşılığı 750 dolar ödenmekte.
Olayın vehameti ortaya çıkınca, hemen herkesin tahmin edeceği üzere, Çin Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, her zaman olduğu gibi, vakit kaybetmeden olanları yalanlayarak, bilgilerin gerçek olmadığını hatta karalama kampanyasının ABD meşeli olduğunu öne sürerek, yine her zamanki gibi "Çin'in Sincan'daki (Doğu Türkistan) terörle mücadele önlemlerini (!) lekelemeye çalışan Çin karşıtı güçlerin bir ürünü" (https://www.haber1.com/991599/991599/) olduğunu söylemekten de geri kalmadı.
Yaşananların boyutları nereye vardı veya varır şimdilik öğrenilemeyecek olsa da dostlarımıza tavsiyemiz; Çin bir şeyin ak olduğunu söylüyorsa kara, kara olduğunu söylüyorsa ak olduğuna inanmalarıdır. Bu durumu Çin ile bütün ilişkilerinizde hatırdan çıkarmamanızı da bu görüşümüze eklemeyi ihmal etmeyelim.