Hunlar, Göktürkler, Uygur Kağanlığı, Karahanlılar, Moğol İmparatorluğu, Çağatay Hanlığı, Saidiye Hanlığı, Hocalar Devri ve Yakup Han Be-devlet dönemlerinde yani bilinen tarihi kayıtlara göre bölge, M.Ö. 208 ila M.S. 1879 tarihleri arasında Türk ve Müslümanlar tarafından iskân edilip, devletler kurulmuştur.
1879 tarihinde Zo Zo-tang adlı Çinli general tarafından işgal edilen bölge, 18 Kasım 1884 tarihinde Çin Meclisinin aldığı bir kararla Merkezi Çin’e bağlanmış ve bu tarihten itibaren bölgenin demografik yapısı sistemli bir Çinliler lehine değiştirilmeye başlanmıştır.
1911 yılında Çin Cumhuriyetinin kurulması ile Doğu Türkistan, Çinli Genel Valilerin keyfi uygulamalarına maruz kalmış, yaşanan zulümlere dayanamayan bölge halkı 1931’de Kumul’da bir istiklal hareketi başlatmış ve 12 Kasım 1933 tarihinde Kaşgar merkezli bağımsız bir devlet kurmuştur.
Bölgede bağımsız bir Türk devletinin kurulması bilhassa Sovyet Rusya ve Çin’in işine gelmemiş, zikredilen dönemde Çin iç savaşında Komünistlere karşı Guo Min Dangcıları yani milliyetçi Çinlileri destekleyen Amerika ve İngilizler de kurulan bu devletin Çin ve Rus eliyle yıkılmasına ses çıkarmamışlardı.
1933’ü müteakip keyfi uygulamalar had safhaya ulaşmış, yaşanan insanlık ayıplarına daha fazla dayanamayan bölge halkı 1940 yılında Doğu Türkistan’ın Altay bölgesinde Esim ve Irıs hanlar ve 1941 yılı itibariyle de Osman Batur liderliğinde yeni bir istiklal hareketi başlatmıştır. Bu hareket 1944 yılı 12 Kasımı’nda Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde bağımsız bir Doğu Türkistan devletinin kurulmasıyla nihayetlenmişti.
1944 Cumhuriyeti de yine dönemin emperyal devletleri Çin, Rus, Amerikan ve İngiliz işbirliği ile yıkılmıştır. Zikredilen devletler alacaklarını almış, II. Dünya savaşı sonunda dünyayı paylaşımlarında Doğu Türkistan’ı Çin’e peşkeş çekmişlerdi.
1949 yılında Çin iç savaşını kazanan Mao’nun Komünist birlikleri, bütün Çin’i olduğu gibi Doğu Türkistan’ı da işgal etmişlerdi. 1955 yılına gelindiğin Doğu Türkistan’ı “Xinjiang Uygur Özek Bölgesi” adıyla merkezi ÇKP yönetimine bağlayan Çin, özerk bölgenin başına kukla bir Uygur getirmek lakin bütün yetkinin ÇKP’nin bölge sekreterinde olduğu bir düzen tesis etmiştir.
1955’ten günümüze Doğu Türkistan’da tam bir asimilasyon siyaseti bağlamında, dini ve milli değerleri aşağılama, bölgenin demografik yapısını değiştirme, keyfi uygulamalar cümlesinden olarak, işkence, tecavüz, hakaret, aşağılama ve dahi akla hayale gelmeyecek uygulamalar artık sıradanlaşmış vaziyettedir.
1884’te Çinli nüfus genel nüfusun %1,5-2’sini oluştururken, bu rakam 1945’te %2,5-3’e Çin’in 2010 verilerine göre %43,1, muhtemelen günümüzde ise en az %50,1’e yükseltilmiş durumdadır. Sadece bu veriler bile Çin’in bölgenin demografik yapısını nasıl değiştirdiğinin bir göstergesi olarak karşımızda durmaktadır.
ÇKP yönetimin Doğu Türkistan’da yapmış olduğu ağır insan hakları ihlallerini kamufle etmek, hatta biraz daha ileri giderek bu türden ihlallere meşruiyet kazandırmak için “ayrılıkçı ve terörizm” propagandasına girişmiş, 2017 yılı itibariyle de artık pes dedirten uygulamaları hayata geçirmiştir.
Günümüzde Doğu Türkistan’da milyonlarca insanın sözde “eğitim” adı verilen Nazi vari beyin yıkama kamplarına kapatıldığı, hiçbir suç isnat edilmeden, mahkeme süreçleri olmadan insanlara 5, 10, 15, 20 hatta ömür boyu hapis cezaları verildiği, insanların bu sözde eğitim kamplarında 15-20 m2 alanlarda 20 hatta 25’er kişi kalmaya zorlandığı, iki saat uykuyu dönüşümlü olarak uyudukları, yemek olarak bir dilim kara ekmek ve bir küçük su ile idare edildikleri, koğuşların içerisinde açık tuvaletlerin bulunduğu ve herkesin o tuvalete bakarak saatlerce zaman geçirmek zorunda bırakıldığı, her hafta yemeklere ve ÇKP’nin nimetlerine methiyeler yazmaya zorlandığı insan aklı ve hafsalasının alamayacağı uygulamalara maruz bırakılmaktadır.
Genç kızların rızaları dışında Çinlilerle evlendirildiği, 3-13 yaş arası çocukların tam bir Çinli gibi yetiştirilmek üzere adına “melek evleri” denilen kreşlere toplandığı, evlerine 1 ila 3 ay arasında yatılı Çinlilerin gönderildiği Doğu Türkistan’da Ramazan aylarında sokak ortalarında içki içme partileri düzenlenmekte, camiler yıkılıp eğlence mekanlarına dönüştürülmekte, dine ve milli değerlere tahammülsüzlüğün her çeşidi ise normal karşılanır hale getirilmiştir.
Bütün bu ağır insan hakları ihlalleri karşısında dilsiz şeytan olmamak ve insanlık onur ve şerefi için taraf olmak adına Gazeteci Yazar, Tv programcısı Halis ÖZDEMİR, Doğu Türkistan Vakfı Başkanı Dr. Muhittin CANUYGUR ve Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği Başkanı Hidayetullah OĞUZHAN beylerle birlikte bir sivil inisiyatif hareketi başlattık. Kampanya nihayetinde dilekçemizi BM’nin ilgili kuruluşlarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve TBMM İnsan Hakları Komisyonuna sunacağız.
Gün insanlık adına bu zulme dur deme günüdür, gün zulme rıza göstermemek adına taraf olma günüdür. Gelin hep birlikte bu zulmü önce iç kamuoyumuza, akabinde ise uluslararası teşkilatlara duyuralım. Bir dakikanızı almayacak aşağıdaki linki lütfen dolduralım ve dostlarınızın da doldurması için sosyal medya hesaplarınızdan çağrıda bulunalım. Siz yoksanız biz eksiğiz diyor, hassasiyet gösteren bütün dostlarımıza bilvesile kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.
Çağrımıza destek olmak isteyen kişi, kurum ve kuruluşların linkteki formu doldurmasını rica ederiz: https://forms.gle/NkHe9A3FemG5jaah6