Çin, ABD'nin bu adımda geri atmasını, ABD ise son 10 yıldır bu örgütün varlığını sürdürdüğüne dair ciddi bir kanıt olmadığını beyanla kararının arkasında durmakta.
Meselenin terör örgütleri, sponsorları, maşa olarak kimler tarafından kullanıldıkları, senin teröristin benim teröristim penceresinden değil de perde arkasının bilinmesi durumunda asıl amacı görme şansımız olabilecektir.
Öncelikle ifade emeliyim ki, terörün her çeşidine karşı olan bir kişi olarak dünya üzerinde her türlü terör oluşumunu ve oluşumları destekleyenleri lanetlemekteyim.
Doğu Türkistan meselesinin içinden çıkılmaz bir hal aldığı, dahası koca bir milletin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı böylesi bir dönemde, insanların sonuçlarını düşünmeden sadece karşı tarafa zarar verebilmek adına tasvip edemeyeceğimiz oluşumlara katılma veya fiiliyatlarda bulundukları görülmektedir. Bu durum sadece Doğu Türkistan meselesinde değil, hukukun işlemediğini, haksızlığa göz yumulduğu, güçlülerin menfaat birlikteliklerinin güçsüzleri ezdiğinin düşünüldüğü her ortamda ortaya çıkması ve bunun da yine birileri tarafından amaçları doğrultusunda kullanıldığına dair son 40 yılda onca örnek bulmak mümkündür.
Taliban veya el-Kaide'nin ortaya çıkış süreçlerinin psikolojik ve travmatik altyapıları incelendiğinde bu durum gün gibi ayan-beyan ortada durmaktadır.
Lakin meselenin asıl konuşulması gereken yönü ise psikolojik travma geçirtilen Doğu Türkistan toplumunun verebileceği en basit tepkiye kimlerin sebep olduğu ve bu tepkilerin kimler tarafından, ne amaçla kullanıldığına veya kullanılacağı hususu olmalıdır.
Suriye iç savaşı başladığında konuya dair kaleme aldığımız yazılarda ABD eliyle bölgede Türkistanlı cihatçı grupların kullanıldığını, zamanla Suriye'deki hedefine ulaşacağını düşünen ABD'nin bu guruplardan sağ çıkabilenleri başta Afganistan olmak üzere bölgeye yakın devletlere yerleştireceğini ve nihayetinde bu gruplar üzerinden Çin'i Doğu Türkistan'da rahatsız edecek terör olaylarını başlatacağını yazmış, dahası söylemiştik.
Gidişatın bu minvalde geliştiğini Doğu Türkistan İslam Hareketi'nin terör örgütleri listesinden çıkarılmasının da bu bağlamda değerlendirilebileceğini söylemek abartı olmayacaktır.
Bizler yine yazdıklarımızda veya konferanslarımızda bir hususa daha dikkat çeker ve bu düşüncemizi destekleyen birçok olgu ile 2003’ten bu yana karşılaştığımızı ifade ederdik.
Dikkat çektiğimiz olgu ise Çin Komünist Parti (ÇKP) yönetiminin Doğu Türkistan'daki uygulamalarının halkı canından bezdirdiğini, Doğu Türkistan'ın içinde ve dışında travma geçiren bir topluluk haline sokulan Doğu Türkistanlıların bu duruma gelmesinin tek müsebbibinin ÇKP yönetimi olduğunu, Suriye iç savaşına Doğu Türkistanlıların katılması için Çin istihbarat elemanlarının, maalesef Doğu Türkistanlıları kullanarak, lojistik ve maddi destek sağladığını, bu vesile ile kayıt altına alınan sözde cihatçı her Doğu Türkistanlı'yı zamanla afişe ederek Doğu Türkistan'da radikal terörizme karşı mücadele ettiğine dair gayr-i insani uygulamalarını meşru bir zemine oturtmak gayesiyle dosyalar tuttuğunu, lakin bu durumun bumerang gibi yakın bir zamanda dönüp Çin'i vuracağını, bu yanlış yoldan bir an önce dönülmesinin hem ÇKP'ye hem Doğu Türkistanlılara hem de Türkistan bölgesinin istikrarına fayda sağlayacağını bıkıp usanmadan söylemiştik.
Ne acıdır ki, gözü Doğu Türkistanlıları birer düşman olarak gören ve bir an önce her yönüyle koca bir milleti asimile etmek, ÇKP'ye tam sadık ve onun liderini tam bir ilah gibi görmelerini sağlamak üzere Çinli yetkililer eliyle girişen uygulamalar, ekser Doğu Türkistanlı'yı "Çin'e zarar vereyim de nasıl veya kiminle olursa olsun vereyim" noktasına taşımıştır.
Bununla birlikte tüm iyi niyetimizle birlikte "Doğu Türkistan'daki bunca insan hakları ihlalleri yakın gelecekte bölgeyi Suriye'ye, Irak'a, Libya'ya, Afganistan’a çevirecektir, bunun olmaması için ÇKP yönetimi, devlet eliyle halkını terörize etmekten vazgeçmelidir" dememize rağmen söylediklerimiz ve yazdıklarımız maalesef görmemezlikten gelinmiş, bugün ise ABD'nin bir örgütü, terör listesinden çıkarmasından duyulan rahatsızlık abartılı cümlelerle ÇKP'li yetkililer tarafından dünya kamuoyu ile paylaşılmakta.
Siz devlet eliyle, insanların evlerine istihbarat elemanlarınızı sözde "kardeş aile projesi" diyerek yerleştirirseniz, çocuklarını sözde "melek evleri" adı altında kreşlere toplar ve tam bir Çinli gibi yetiştirmek için bütün imkanlarınızı seferber ederseniz, hiçbir kanıt ve suç unsuru olmamasına rağmen milyonlarca insanı sözde "eğitim kampları"na tıkar ve akla hayale gelmedik işkenceler yaparsanız, organlarını ticari meta haline dönüştürürseniz, köle işçi olarak çalıştırırsanız, sosyal hayatın her safhasında koca bir topluma birer ucube gibi davranırsanız, yurtdışında okumaya gidenleri dahi potansiyel terörist olarak görürseniz, insanların yıllarca aileleriyle görüşmesine dahi müsaade etmezseniz, rızaları dışında, inandıkları dinin temel prensibine aykırı olmasına rağmen genç kızlarını Çinli erkeklerle evlendirirseniz, evlenmeyenleri ayrılıkçı ve aşırılıkçı diye yaftalarsanız, kendi elinizle terör örgütlerine katılmalarını teşvik eder ve lojistik destek sağlarsanız, toplumun milli ve manevi değerlerine alenen savaş açarsanız, camilerini yıkıp eğlence mekanlarına dönüştürürseniz ve dahi burada yazmakla bitiremeyeceğimiz onlarca gayr-i insani uygulamayı Doğu Türkistanlıların gözünün içine baka baka yaparsanız, karşılığında insanlara iki şıktan başka bir şey bırakmazsınız.
Bunlar;
Bu gayr-i insani uygulamaların Çin’e bir fayda sağlamadığını dahası sağlamayacağını defalarca dile getirmemize rağmen akıl tutulması yaşayan ÇKP yönetimi cenahında hiçbir değişiklik olmadığını bilvesile üzülerek ifade etmeliyim. Gelinen noktada Doğu Türkistanlıları dünya kamuoyuna potansiyel birer radikal dini terörist olarak lanse eden ÇKP yönetiminin Doğu Türkistanlılara karşı tutumu, önceki uygulamalarında görüldüğü üzere muhtemelen daha da sertleşebilir. Bu sertlikler terör gruplarına eleman devşirmekten başka bir işe yaramayacak, olan Çin'e ve mazlum ve mağdur Doğu Türkistanlılara olacaktır.
Trilyonlarca Dolar harcanarak yapılmış ve yapılmaya devam eden "Kuşak Yol Girişimi"nin selametinin Doğu Türkistan'da istikrarın sağlanmasıyla ve bunun da ancak bölge halkının insanca yaşama şartlarına kavuşmasıyla mümkün olabileceğini dahi göremeyen Çin'deki Komünist idare, uygulamalarıyla, bölgede kaosun tek sorumlusu olmaya koşar adım gitmektedir.
Yüce Mevla, mazlum ve mağdur Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun.