Doğu Türkistan davası 'partiler üstü' bir insanlık davasıdır…

Doğu Türkistan davasının bayrak şahsiyeti İsa Yusuf Alptekin, Doğu Türkistan davasını bir Müslüman olarak İslam davası, bir Türk olarak Türklük davası, bir insan olarak da insanlık davası olarak nitelendirmiş ve belki de tarihe mal olan o meşhur sözünü söylemişti. 'Doğu Türkistan davası partiler üstü bir insanlık davasıdır'.

İsa beyin bu tarihi sözünde ne kadar isabetli olduğu veya bu sözün gereğini ne denli yerine getirdiğini görüp anlamak için merhumun cenaze merasimine veya onun siyasilerle çekilmiş fotoğraflarına bakmak yeterli olacaktır kanaatindeyim.

Geçen iki hafta içinde İsa beyin bu sözü neden söylediği veya siyasilerle ilişkilerinde bu sözü neden bu denli vurgulayarak uygulama ihtiyacı duyduğu hususunu bir kez daha düşünmeme vesile olan iki diyalogla karşılaştım.

Bu diyaloglardan ilki Dünya Uygur Kurultayı'nın Doç. Dr. Erkin Emet moderatörlüğünde gerçekleştirilen "Vefatının 25. Yılında Liderimiz İsa Yusuf Alptekin" konulu anma konferansı idi. Zoom üzerinden yapılan ve değerli dostlarım DUK Başkanı Dolkun İsa, DUK başkan yardımcısı Ferhat Muhammed, İsa beyimizin evladı Ilgar Alptekin, DUK İcra Kurulu üyesi Ömer Kanat beyler ile Doğu Türkistan Vakfı sabık çalışanı Hamit Göktürk’ün konuşmacı olduğu toplantıda Ferhat Muhammed beyin "Doğu Türkistan davası siyasallaştırılmamalı" sözü idi.

İkincisi ise çok değer verdiğim genç bir Doğu Türkistanlı kardeşimin arayıp görüşmek istemesi üzerine birkaç bardak çay içip hasbihal ettiğimiz konuşmada; "hocam, Doğu Türkistan davasının en büyük hamisi Türkiye'de davanın siyasallaştırılmasının davaya verdiği zararı Çin bile verememiştir" sözü oldu.

Benim için değerli iki Doğu Türkistanlı beyefendinin söyledikleri merhum İsa beyimizin sözünü bir kez daha düşünmeme vesile oldu. Gözlerimin önünden İsa beyimizin merhum devlet büyüklerimiz Başbuğ Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Mesut Yılmaz, Ebulfeyz Elçibey, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Sait Şamil ve dahi halen siyasetin içerisinde olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan gibi bu sütuna yazarak sığdıramayacağımız nice siyasetçi, akademisyen, gazeteci, STK temsilcisi ile çekildiği fotoğraflar geçti. Bu fotoğrafların istisnasız tamamında bir husus inanıyorum dikkatle bakan herkeste aynı kanaati oluşturacaktır.

İsa bey görüştüğü herkese aynı sevgi, saygı, muhabbet ve özlemle sarılmakta, sanki öz kardeşiyle uzun yıllar ayrı kalmış gibi hasretle muhabbet ediyordu. Merhum İsmet İnönü de dahil kapısını çaldığı hiçbir siyasî parti liderinin İsa beyi geri çevirdiği vaki olmamıştı. Muhtemelen bu hasleti dolayısıyla, vefatının üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen hâlâ adı geçtiğinde davası, davası zikredildiğinde adı akla gelmekte ve her kesim tarafından rahmetle yad edilmektedir.

Yine biliyoruz ki, İsa bey hayatta iken iktidar veya muhalefet ayrımı yapmadan her siyasi parti veya devletimizin tüm birimleri hem Doğu Türkistan'da yaşananlara ilgi gösteriyor hem de ülkemizdeki Doğu Türkistanlıların sıkıntılarının çözümüne dair elinden geleni yapmaktan imtina etmiyordu. Yine o dönemin hiçbir siyasi parti lideri veya mensubu Doğu Türkistanlıları şu veya bu siyasi gruba yakın diyip ötekileştirmiyor, kapıları çalındığında açmamazlık yapmıyor, siyasi rakiplerini de köşeye sıkıştırmak için Doğu Türkistan'da yaşatılan zulmü siyasi polemik konusu yapmıyordu.

Günümüzün Doğu Türkistan davası yapan mümtaz şahsiyetleri ve STK temsilcilerinin, kanaatimce İsa beyin ülkemizdeki siyasilerle, bürokratlarla, akademisyenlerle veya gazetecilerle ilişkilerinden alması gereken onlarca ders bulunmaktadır. Biri yurtdışında diğeri yurt içinde yaşayan değerli iki Doğu Türkistanlı dostumun kısa aralıklarla gündeme getirip bizimle paylaştıkları "Doğu Türkistan davası siyasallaştırılmamalı" kanaatleri, bu hususta, Doğu Türkistan toplumunda bir rahatsızlığın var olduğunu göstermesi açısında ehemmiyetli bir durum olarak değerlendirilmelidir.

Her iki dostumuzun da kastının Doğu Türkistan davasının siyasallaşması değil, hem siyasi malzeme konusu yapılması hem de Doğu Türkistanlıların davalarından önce birer partili gibi davranmaları olduğuna inanıyorum ki, doğru olan da iki dostumun sitemleridir. Doğu Türkistan davası siyasi emeller için bir aparat değil, meseleye Osmanlı'dan günümüze devletin işleyişinde, milli bir siyaseti gözüyle bakıldığına inananlardanım.

Bu bağlamda Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin bir Türk olarak Türklük davası, bir Müslüman olarak İslam davası, bir insan olarak insanlık davası olan Doğu Türkistan hususunda her kapıyı çalmaya, her siyasi oluşumun yardımına, her STK'nın etki gücünden istifade etmeye ihtiyaçları kaçınılmaz bir gerçektir. Hal böyleyken iç siyasete dair beyanatların, davaya faydadan çok zarar verdiği örnekleriyle sabitken, Doğu Türkistan davasının önder şahsiyetlerinin demeçlerine, sosyal medya paylaşımlarına, kullandıkları dil ve usluba azami hassasiyet göstermeleri Doğu Türkistan davasının selameti açısından önem arz etmektedir.

Mutlak surette her siyasi hareket, bir kısım STK'ların kendileriyle hareket etmelerini, kendilerini desteklemelerini veya kendileri üzerinden hitap ettikleri topluluğa ulaşmak ister. Bu durum hayatın doğal akışında var olan bir geçeklik olmasına rağmen, Doğu Türkistan davasının selameti açısından böyle bir durum toplumun birçok kesiminde ötekileştirmelere neden olabilecek, çalınan kapılar açılmayabilecek, "git işini seni arka bahçesi olarak görenler halletsin" gibi nahoş durumlar ile karşılaşabilecek diyaloglara muhatap olma potansiyeline sahiptir.

Denilebilir ki, birkaç kişinin şahsi ikballeri, makam, mevki ve şöhret sahibi olma hevesleri dışında hiçbir faydası olmayacak bu türden hareketlerden uzak durmalı, Doğu Türkistan toplumunun veya STK'larının iç siyaset malzemesi yapılıp kendi içinde de bölünmelerine sebep olunmamalıdır.

MHP Genel Başkanı sayın Dr. Devlet Bahçeli beyefendinin bizzat bendenize ifade ettiği; "Hocam, gelip biz de siyaset yapsınlar demiyoruz, birlik olsunlar diyoruz" tespitinin de Doğu Türkistan ile alakalı STK'lara ve bu kutsal davanın birer bayrak şahsiyeti olmaya namzet aksakalları ve gençlerine bir mesaj olduğu kanaatindeyim. İnanıyorum ki Türkiye'deki her siyasi parti de Sayın Bahçeli'nin ifade ettiği şekilde Doğu Türkistanlıların, Doğu Türkistan davasını siyasallaştırmalarını değil, birlik beraberlik içerisinde sadece davalarına odaklanıp, iç siyaset meselelerine kafa yorup taraf olmadan çalışmalarını arzu etmektedir.

Doğu Türkistan davasının selameti, ülkemizde daha geniş kitlelere ulaşması ve taraftar bulabilmesi, dahası bu ülkenin özgür ortamı ve nimetlerinden her Doğu Türkistanlının eşit şekilde istifade edebilmesi adına hem İsa Yusuf Alptekin beyin davayı yapma şeklinden dersler çıkarılacağına hem de bayrağı devralan günümüz neslinin, bir özeleştiri yaparak, daha stratejik hareket edeceğine inanıyor ve tekrar ifade ediyoruz: "Doğu Türkistan davası partiler üstü bir insanlık davasıdır prensibinden taviz verilmemelidir." 

OGÜNhaber