"De ki: Siz, Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysaki Allah; gökte ne var, yerde ne var hepsini bilir. Allah her şeyi çok iyi bilmektedir" (Hucurat suresi 16)
Yoksa sizin bir kitabınız var da, ondan ders mi görüyorsunuz? (Kalem suresi 37)
"Allah'ın sınırlarını aşanlar, zalimlerin ta kendileridirler." (Bakara suresi 229)
Yalın bir anlatımla bakarsak;
Allah insanları/kulları doğruya ve iyiye yöneltmek ve o minvalde yaşamaları için emir ve yasaklar içeren, teşbihte hata olmaz kabilinden söylersek, bir Anayasa ve nasıl bir insan olunmaya dair bir yol haritası göndermiştir.
Bu, kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’dir.
Yapan bilir, bilen konuşur muvacehesinde;
Yukarıdaki ayetlerde de apaçık ve tefsire muhtaç olmaksızın anlatıldığı/buyurulduğu gibi, Allah sınırlar koymuş olup; din adına bu sınırların ihlalini ve aşılmasını yasaklamıştır.
Çünkü şüphesiz ki, dinin tek sahibi Allah’tır; buyurmuştur.
Yani, niyet iyi dahi olsa kul için sınırlar koymuştur.
Yani kimseye “din polisi/din jandarması” olma görevi verilmemiştir.
Bir kul gözü ve anlayışıyla anlatırsak;
Bazen haddi aşıyoruz,
Adeta, -bilerek ya da bilmeyerek- din adına bir hegemonya kurmaya yol alıyoruz.
Düşünmüyor/akletmiyor,
Bazense, belki de düşünüp/akletmek istemiyor,
(çünkü işimize öyle geliyor)
Allah adına/namına ve Allah’tan imtiyazlıymış gibi “sınırsızlık” sergiliyor;
Beddua ediyor,
Ahkam kesiyor,
Filanca kafir/falanca kötü Müslüman, feşmekanca cehennemlik gibi, büyük büyük laflar ediyoruz.
Sonrasında, ortaya çıkan din antipatisinin faturasını ise;
“Yani ben demiyorum, Allah öyle diyor…” diyerek, Allah’a havale ediyoruz.
Yahu, bu nasıl bir şey…!
Anlamıyorum/anlayamıyorum ve hiçbir zaman da anlamayacağım.
Bir "Hocaefendi/profesör" çıkıyor; bir kesimi, baştan mücrim/günahkar yapıyor ve dinimizin edep/adap zerafetiyle bağdaşmayacak şekilde "pamuk tıkamaktan" bahsediyor,
Bir başkası dua ederken; hem de Ayasofya gibi kapsayıcılık niteliği sembolleşmiş bir mabedde -sözüm ona- dua ederken; yaşadığımız devletin temellerini atan ve alem-i ebediye irtihal etmişlere; hangi koşul ve şartta/hangi maslahat ve zorundalıkta yapıldığını bile bilmediği/belki bilip de görmezden geldiği bir karar nedeniyle lanet okuyup "beddualaşma" yapabiliyor…
Ortaokul-lise öğrencilerimize örnek teşkil etmesi gereken bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni eline silah alıp, "kin ve nefret" çığlıkları atabiliyor.
Hep de, Allah adına/Allah namına/Allah için, sanki bizim bilmediğimiz bir kaynaktan kaynaklı, "…el almış" gibicesine..!
Halbuki Yüce Allah;
"Allah'a örnekler vermeye kalkmayın; Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Nahl, 74)
“Yoksa Allah'a yeryüzünde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?" (Ra'd, 33) "Siz mi daha iyi bilirsiniz, Allah mı?" (Bakara, 140) diye, uyarmıyor mu…!
Defaatle “sınırlarınızı aşmayın” diye, ikaz etmiyor mu…!
Kusura bakmayın,
Ben "
ahkam kesenler" kadar ve gibi, "
Allah/
din/islam" konusunda "
koca koca" laflar edemem/etmem ve etmekten de korkar/imtina ederim.
Ama benim dinim/Yüce İslam, her türlü hoşgörüsüzlüğü, ayrımcılığı, kabalığı, şiddet ve zulmü, asla ve asla meşru görmeyen ve men eden bir dindir.
Bunu bilirim/buna inanırım.
Allah ve din namına ve adına insanlar üzerinde baskı kurmaya çalışan/insanları kategorize eden/Allah’ın yetkisindeki muhasebe ve murakabeyi yetki devri yapılmışçasına kendinde hak görenler; Allah’ı da, dini de hiç tanımamış demektir.
Bunların öğrendikleri/anlattıkları din, Allah’ın dini değildir.
Şimdi ben bunları söylüyor/yazıyorum ya,
Kerameti kendinden menkul Allame-i Cihan’lar, başlar hemen;
“Aman ha kardeşim, amannn…
Bu konular hassas; maazallah dinden çıkarsın/münkir olur/küfre girersin,
Vukufiyeti olmayanlar bu konularda konuşmamalı..!”Umurumda bile değil,
Bizim Allah’ımız, neyi/niçin yaptığımızı veya yapmadığımızı bilmiyor mu,
Her şeyi görüp/bilen ve bize şah damarımızdan daha yakın olan, O değil mi..!
Buna itirazı olan var mı.?
Yok tabi ki…
Gerçekten bazen anlamakta güçlük çekiyorum.
İslam Dini gibi bir dini, eli sopalı/cezacı-cezalandırıcı/korkutucu-ürkütücü olarak göstermeye/anlatmaya kimin hakkı var..!
Herkes dini anlatabilir/konuşabilir ve hatta buna hayatını adamış/ömrünü vakfetmiş olabilir.
Ama o kadar…
Çünkü, hiç kimse Allah’dan vekalet almış gibi, dini puanlama yapamaz,
Not veremez,
Cennet/cehennem kriterizasyonu içinde nihai hüküm inşaa edemez.
Allah’ımızın Kuran ve Peygamberimiz vasıtasıyla buyurduğu kural/kaide/müjde/ceza bağlamında herkes eşit mesafededir.
Kimse, kişisel konum/dünyevi itibar/saygınlık ve öndelik elde etmek için Allah adını ve kelamını kullanarak imtiyazlılık içine giremez/girmesin de…
Hani, dilimizden düşürmeyiz ya; “
bizim dinimizde, kul ile Allah arasına kimse giremez. Bizde ruhban sınıfı yoktur…” diye.
Evet, aynen de öyle…
Ama, Allah rızası için başımızı kaldırıp bir bakalım,
Bazı ellerde, dinölçer/ibadetölçer/mizan terazisi; ha babam kesip biçiyor..!
Geçmişe de/bugüne de/Allah’ın hükmü altındaki geleceğe de…
Ona da, sana da, bize de; kendi gibi olmayan herkese…
Yapmayın/etmeyin..!
Bundan kimseye fayda gelmez,
Ne siyasete, ne dine, ne devlete, ne insanlara/insanlığa bir yarar gelmez..!
Gelmiyor ve hiç gelmedi de..!
Güzeller güzeli İslam dinimizi beddua/ötekileştirme/siyasetleştirme/kötüleme aracı haline getirmeyin.
Yazıktır/günahtır,
Ümmet/millet/insanlık içinde nifak/ayrılık/gayrılık/sınıfsallık yaratmak haramdır, haram…
Ve bir de, buna dini alet etmek, bunu din namına yapmak –kendi söyleminizle söylersek- günahın en büyüğüdür/haramın dibidir…!
Eminim, şuanda yaşanan bu örnekleri gören ve dini, dinin ruhuna uygun ve mutabık şekilde yaşamayı prensip edinen her "fani"nin içi sızlıyordur.
Neyse…
Daha söyleyecek çok söz var ama en iyisi Hz. Peygamberin hadisiyle yazıyı bitireyim.
"Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa, ya hayır söylesin yahut sussun" (Buhari)
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.