Merhaba sevgili Ogün gazetesi okurları yeni bir haftada daha sizlerle olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Geçtiğimiz haftalarda yaptığımız portrede İhsan Kalkavan’ı portre yapmış olmamdan rahatsız olup; bana siz Fethullah hoca cemaatinden misiniz? Diye soran e-posta ve fakslara cevabımı verdikten sonra yeni haftanın portresine devam edeceğim.Sevgili okurlar ben hiçbir cemaatin ve her hangi bir grubun içinde değilim. Ancak benim bir bütünlüğün ya da cemaatin ya da hareketin içinde olmamam demek, onların iyi yaptığı şeyleri savunmamam ya da güzel olduğuna inandığım insanları şu ya da bu oluşumun içindedir diyerek güzelliklerini anlatmamam anlamına gelmez zannediyorum, bu nedenle de içlerinde olmadığım halde içlerindeki güzel insanların güzelliklerini de anlatmamam kendime saygısızlık etmek olmaz mı idi sizlerce?
Gelelim bu haftanın bir Portresine bu hafta sizlere çok ilginç Bir Portre yapacağım, portremin konusu Türkiye’deki yer altı dünyası halk dili ile Mafya…Yer altı dünyası ile ilgili yıllardır devamlı birçok söylemler geliştirilmiş ve bu söylemlerin bir kısmının doğruluğu tescil edilse de, büyük bölümü söylentiden ibaret kalmıştır. Bendeniz iş hayatında uzun yıllar içinde bu yer altı dünyasının birçok ünlüsü ile şu ya da bu şekilde tanıştım.
Doğrusunu söylemek gerekirse ilk önce içinize bir dost bir arkadaş olarak giren bu insanlar gerçek yüzlerini ilerleyen zamanlarda gösteriyorlar. Örneğin ilk tanıdığınız dönemlerde ne muhteşem insan bile dedirten ve asla adalet ve merhametinden şüphe etmeyecek kadar yakın tanıdığım bu insanlar bir gün geliyor karşına bambaşka biri olarak çıkabiliyorlar ve o gün eyvah demek maalesef işe yaramıyor. Derseniz ki ya arkadaş hepsi mi böyle bu insanların hepsi mi tehlikeli hepsimi çıkarları bozulduğunda ya da senden istediğini alamadığında yamyam misali seni çiğ çiğ yemeyi bile düşünebilir? Bu sorunun cevabı kısmen evet de olsa mutlaka bu cevabın aksi olan insanlarda mevcuttur. Ancak bu insanlar da; bu âlemin içinde yeterince barınamaz veya barınsa da bir yerde kalır. Zira yer altı âleminde bizim bildiğimiz gerçek adalet yoktur. Onların adalet anlayışı kendi kanun ve kuralları ile yazılmış daha farklı bir adalet anlayışıdır.
Peki, kimler bu insanlar ile bir arada olur ve bu insanların güçlenmesini sağlar? Bu insanlar genelde yeni batmış şirket ve patronlara can simidi gibi hemen yaklaşır ve batan gemiden ne kurtarırlar ise onu alırlar, ayrıca en önemli işleri bürokrasi ile yakın ilişki içinde bulunan iş adamları özellikle de iktidar partisine yakın bulunan iş adamları ile iyi ilişkiler kurmak onları, her daim sorunlarında hazır kıta bekletmektir. Zira başları devlet birimleri ile derde girdiğinde ilk arayacakları bu insanlar olacaktır. Tabii bir kısmı da 80’li dönemlere kadar süre gelen ihtilallerden kaynaklanan asker gücünü kullanmaktan hiç çekinmemiştir. Bu düşüncelerimin Ergenekon davası ile ilgisi yok, birçok bölümü dava dosyasında bahsediliyor da olsa...
Yer altı dünyasının bir geçim kaynağı da ihalelerdir. Yani bir yerlerde yapıla gelen ihaleler onlar için gelir kaynağı olur. Zira bu ihalelere giren iş dünyası rakiplerini atlatmak, saf dışı bırakmak için bu insanlardan yardım ister ve bu yardım pekâlâ yerine getirilir ve hem ihaleci iş adamı hem de yer altı dünyasının o dönemdeki parlayan isimli kahramanları bu pastadan payını alır.
Evet, sevgili okurlar gördüğünüz gibi tehlikeli bir portre girişi oldu değil mi? Bu yazımı bayram dönüşü feribotta yazarken yanımda oturan kardeşim bana ağabey yanlış bir konumu seçtin dedi, bende ona neden dediğimde suskundu. Tıpkı bir çok insanın aslında bu yeraltı dünyasına ödediği bedeller azmış gibi hiçbir şey bulamadıklarında ailesi çoluk çocuğu ile geçmişte tehdit altında kalan ancak ailesine zarar gelmesin diye her şeye yutkunup ses çıkaramayan insan kitleleri gibi. O da bu yazının sonunda (ucunun nereye gideceğini bilmediğinden ) korkmuştu benim adıma.
Yer altı dünyası şimdilerde bu günkü iktidarın kararlılığı sayesinde Türkiye tarihindeki en durgun dönemini yaşıyor. Biliniz ki hepsi bir numaralı Tayip Erdoğan düşmanı, zira nerede ise tanınmış tüm liderler ceza evinde, dışarıda kalanlar sessizce bir şeyler yapmaya çalışsa bile sürekli enselerinde polisin nefesini hissediyorlar. Hal böyle olunca dışarıda kalanlar tüccar olmaya gayret gösteriyorlar artık. Tabii biz ölmedik yaşıyoruz diyenlerde yok değil aralarında ve onları da her an demir parmaklıklar konuk etmeyi bekliyor. Buna rağmen de bildiğini okuyup her şeyi göze alanların sayısı da az değil deniyor. Ancak bunlar bile oldukça temkinli davranıyorlar.
Yer altı dünyası tüm dünyada var, eskiden bir yönetim şekli iken şimdilerde sadece isimlerini korumaya çalışıyorlar sanırım. Türkiye’deki son yıllardaki güçlü devlet yapısı tüm dünyada talep görüyor ve yer altı dünyası da şimdilerde geri kalmış güçsüz devlet yapısının bulunduğu ülkelerde yaşamına devam ediyor.
Yer altı dünyasının en büyük gelir kaynağı ise çek senet tahsilâtı idi. Alacağını alamayan insanlar hukuken alamayacaklarına inandıkları alacaklarının evraklarını hemen yeraltının tanınmış isimlerine getirirler ve bu alacağın yarısından vazgeçerek onlara temlik ederler, böylece alacak tahsil edildiğinde yeraltı dünyası ile iş adamı parayı paylaşırlardı. Eh alan razı veren razı ya ödeyen? O asla şikâyetçi olamaz zira şikâyetçi olursa malum çoluk çocuğu var değil mi? İşte yeraltı palazlanmaya devam eder üstelik bu tahsilâtlardan alınan paranın geneli hiç iş adamına dönmez bile, bir de ilerideki yıllarda çeteden yargılanma riski de mevcuttur.
Yeraltı dünyasının gelir kalemleri bunlarla da bitmez tabii ki say dur daha, ancak benim derdim bunları saymak, neden niçin bölümünü irdelemek değil. Sadece içeride uyuyan aslanların dışarıda bulunan yavrularının şu sıralarda oldukça hareketlenmeye başladığı duyumları beni ürkütüyor. Zaten bozuk piyasalardan yeterince nasibini alıp zor duruma düşmüş iş adamlarının bir de bu aslanların pençesinde mücadele verip, tamamen bitmelerini istemiyorum. Korkuyor muyum? Hayır, ben Allah’tan başka hiçbir şeyden bu güne kadar korkmadım bundan sonrada asla korkmam. Hele son zamanlarda yer altı dünyası ile direk ilişkileri bile olmayan yeni bitmeler piyasaya çıkma eğilimi gösteriyor ki, bunlar çevrelerinde destekçiler yandaşlar bulma özlemi içerisindeler.Ancak Türkiye’de bundan sonra münferit olaylar dışında devletin bunlara yol vermeyeceğini biliyorum ve kimsenin bu tip insanlara taviz vermeden derhal kolluk kuvvetlerine Cumhuriyet Savcılarına bu tip insanları kendilerine sokulur sokulmaz şikayet etmelerini öneriyorum. Artık bilinmeli ki kimse Devletten büyük değil, öyle olunan yıllar gerilerde kalmıştır.
Yer altı dünyası ile ilgili yazacak söylenecek o kadar çok şey var ki bunları zamanla sizlerle paylaşacağım şimdilik bu kadarı ile yetinelim, haftaya yeni bir portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.