Bazen sizlerle dertleştiğim, bazen birilerine uyarılar yaptığım ve bazen de duygumu aktardığım bu köşenin adı biliyorsunuz ki adı “1 Portre”…
Çoktandır “Portre” yapmıyor,
Küresel/ülkesel ve ekonomik gelişmelere dair yazılar yazıyordum.
Ama bu defa hem sağlıkla ilgili bir olayı hem de Sağlık Bakanı’nı Portre’leştireceğim.
Son zamanlarda toplumsal vicdanı yaralayacak öyle şeylere şahit oluyoruz ki…
Maalesef yazmakla bitmez ama biri var ki torun sahibi birisi olarak yüreğimi dağladı!
Bir çete marifetiyle yeni doğan bebeklerimizin başına gelenler ve devletin soyulması…
Akıl, izan, iman ve zerre insaniyet sahibi, tüm vicdanları kanatan bir hadise!
Ve ne acıdır ki kendi bebeklerimize bunu yapanlar da bu ülkenin vatandaşları!
Doğal olarak bütün dikkatler Sağlık Bakanlığı’na ve bakana çevrildi.
“Ne yapılacak/ne yapılmayacaktı? veya “Hesap sorulacak mı?/Birileri hesaptan kaçabilecek miydi?”
Tablo bu iken,
Toplumsal kızgınlık zirve yapmışken,
Ve üstelik çete mensuplarının politik/bürokratik ilişkileri dilden dile verilen pozlar elde ele dolaşırken cezalandırmaya ilişkin şüphe/kaygı ve endişe duyulması pek de yersiz değildi!
Konuyu ben de gündemime aldım ve hem bakanlığa, hem de bakana odaklandım.
Konunun uzmanlarıyla/sağlık bürokrasisinden dostlarımla ve pek çok siyasi isimle istişare ettim.
Sağlık Bakanı’nın, Kemal Memişoğlu gibi birisi olması hasebiyle biraz olsun yüreğim ferahladı.
Memişoğlu Hocayı biraz incelediğimizde bilgi/birikim/tecrübe ve bana göre en önemlisi bagajı olmayan-inandığı gibi icraattan yana olan birisi olduğunu farkettim.
Biraz da duyumlarım çerçevesinde böyle bir olayın ortaya çıkartılmasında bile onun liyakat ve objektivitesinin etkili olduğunu söyleyebilirim.
Memişoğlu camianın içinden gelen birisi…
İdarecilik olarak ise yıllarca başhekimlik yapmış, Kamu Hastaneleri Birliği organizasyonu esnasında önemli görevler ifa etmiş ve son 8-9 yılını da İstanbul gibi bir ilin Sağlık müdürü olarak geçirmiş birisi…
Konu, işinin gereği olduğunda hiç tavizi yok!
“Aman şunu koruyayım/Aman bu işin ucu nereye dayanır veya aman bu konu çok su götürür” gibi dejenere ve vicdanları yaralayıcı pratiklerden son derece uzak, “gereken yapılır ve yapılacaktır” kararlılığında bir adam…
Böyle bir bakanın varlığı “yeni doğan bebeklerimizle” ilgili yaşadığımız güncel vahşetle ilgili de doğrusu yüreğim su serpti.
Gerçi ne yapılsa “hayatını kaybeden bebeklerimiz geri gelmeyecek” ama zalimin zulmü de/yapanın yaptığı da yanına kâr kalmayacak hiç olmazsa!..
Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanımızın da konu çocuklar olunca hassasiyetini biliyorum ve bu vahşet bağlamında “ucu nereye dokunursa dokunsun/kimi kapsarsa kapsasın gereğini tavizsiz yapın!” dediğinden hiç kuşkum yok!
Açıkçası sağlık konusuna cumhurbaşkanının özel ihtimam ve dikkatine rağmen bugüne kadar bazı aksamaların/yanlışların ve hatta kişisel menfaat ediniminin yaşandığı bir gerçek.
Çünkü “bal tutanın parmağını yalaması” sorunu, toplumsal bir arıza/ahlaki bir çöküntü ve maalesef önüne bir türlü geçemediğimiz bir hastalık olarak karşımızda duruyor!
Deyimlerimiz/atasözlerimiz bile ne acıdır ki bu minvalde oluşmuştur.
“Bal tutan parmağını yalar/ekmeği ekmekçiye ver, yarısını da yerse helal olsun!” gibi gibi…
“Derin Ahlaksızlık”la ilgili yazdığım bir yazı vardı.
Amacım, aslında çok yıllardır devletimizi/kurumlarımızı ve hatta vatandaşlarımızı esir alan bu çürümeye/yozlaşmaya dikkat çekmekti!
Belki de son 50-70 yılımızı kapsayan bir kesite…
Konuyu dağıtmayıp yeniden sağlık konusuna dönersek;
Memişoğlu’nun Sağlık bakanlığına getirilmesiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın Eylül başında yaptığı Merkez Karar Yürütme Kurulu toplantısında “Sahaya inin, çok iyi çalışın. Partimize katkı sunacak iyi insanlar bulun!” talimatının aynı paralelde olduğuna inanıyorum.
Memişoğlu’nun şuana dek yaptığı görevlerde sergilediği tavrı, bakan olarak da icraata dönüştürmesi istendiği için bakan yapıldığı kanaatindeyim.
Mesela İstanbul İl Müdürüyken bugün ortaya çıkan vahametin farkına varmış olmalı ki “İstanbul genelinde tüm kamu, özel ve vakıf üniversitesi sağlık tesislerinde Yenidoğan yoğun bakım denetim değerlendirmesi komisyonu kurulması” talimatını vermiş.
“Peki, verdi de ne oldu ki! Yaşanan süreç onun müdürlüğü dönemini de kapsamıyor mu!” diyebilirsiniz.
Ama bence demeyin; o dönemde il müdürü idi ve hiyerarşik sağlık yönetiminde onun üstünde farklı karar merciileri vardı.
Kim bilir; il müdürü olarak bu talimatı vermesine rağmen acaba kim/neyi ve nasıl engelledi?
Dönemin il müdürü Memişoğlu’nun elini kolunu kim bağladı?
Bunları özellikle söylüyorum ve gözardı etmeyin de derim!
“Ama olay Memişoğlu bakan olduktan sonra patlak verdi” diye düşünüyor olabilirsiniz.
İşte tam da benim kastettiğim bu…
Acaba neden onun bakan olduğu zamanda ortaya çıktı?
Ben söyleyeyim;
Çünkü tam yetkili ve asıl sorumluluk makamında olunca kimsenin örtbas etmesine müsaade etmeyip emniyet müdürlüğünden operasyon talebinde bulunduğu için vahşet ortaya çıktı!
Belki bu söylemimi iddialı bulabilirsiniz ama bakanlıkta Memişoğlu olmamış olsaydı, (Allah Esirgesin) vahşet hala devam ediyor bile olabilirdi!
Arkadaşlar!
En büyük ve bozulması en zor ortaklık cürüm ortaklığıdır.
Hele de, bu cürümkârlık uzun bir geçmişe ulaşmış ve adeta bir kartele dönüşmüşse tekerleğe çomak sokmak çok daha zorlaşır!
Ama şunu söyleyebilirim ki Sağlık Bakanlığında bir nevi pandoranın kutusu açıldı,
Geçmiş ve devam eden günahlar/suçlar saçılmaya başladı!
Ne sayesinde?
Cebi ve uçkurundan teslim alınmayacak birisi bakan olduğundan dolayı…
Bu son olayın ortaya çıkması/çıkartılması eminim ki daha bir başlangıç. Önümüzdeki günler ve haftalarda sağlık kurum ve kuruluşlarıyla ilgili daha sıkı denetimleri, soruşturmaları, ifşaa ve cezalandırmaları çokça göreceksiniz!
Bakanlık bürokrasisinden il müdürlüklerine kadar, Şehir Hastanelerinden Sağlık Ocaklarına kadar tüm sağlık kurumlarının ve özel sağlık kuruluşlarının silkinip silkeleneceği, sağlık hizmetlerini/halk sağlığını/kamu yararını önceleyici perspektifin öne çıkacağı bir sürecin başladığına şahitlik edeceğiz.
Bence, hepimizin Erdoğan’dan beklediği Memişoğlu gibi bakanlar görevlendirmesi,
Ve tüm bakanlarımızdan da, tıpkı “Yenidoğan bebek vahşetinin” ortaya çıkartılması ve yargıya havale edilmesinde Memişoğlu’nun sergilediği tavır gibi, kamu ve halk yararı söz konusu olduğunda tavizsiz bir pratik sergilenmesidir!
Bu arada Sağlık Bakanına şunları söylemeden geçemeyeceğim:
Sayın Memişoğlu!
45 yıldır siyaset ve bürokrasiyi iyi bilen biriyim.
Senin gibi birinin bakanlığına namuslular sevinir, namussuzlar ise vakit kaybetmeden çamur atmaya başlar.
Çünkü kurdukları haram ve vahşet saltanatı yıkılsın istemezler!
Sen üstüne gittikçe, öyle kişiler/öyle aşina isimler karşına çıkartılır ki, zaman zaman “bu kadar da olmaz yahu!” diyebilirsin!
Bu bağlamda,
Belaltı vuruşlara/dezenformasyonlara/algı operasyonlarına karşı hazırlıklısın biliyorum ama sinirlerin ve iraden daha bir kavi olmalı!
Çünkü başında bulunduğun bakanlık nev-i şahsına münhasır ve rantın en yoğun döndüğü kurumlardan birisi!
Arpalanan ve senin yüzünden arpası kesilenleri/kesilecek olanları sakın hafife alma!
Çünkü senin gibi bagajı/rezervi olmayan, çiğ yemeyip karnı ağrımayan ve her şeye rağmen “amatör ruhu” kaybolmayan devlet adamı az kaldı!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.