Ya yine olmazsa/ya yine hiçbir şey yapılmazsa?..

Uzun zamandır yazılarımda "Yeni Dünya Düzeni" ve "Yeni Yüzyıl" planlarına parmak basıyorum.
Yaklaşık üç yıldır bu konuyu vurguluyorum.

İlk başlarda siz okuyucularımın bazılarından, bir ütopyadan bahsediyorum gibi tepkiler geldi.
"Yok canım bu kadar da değil yani…
Böylesi bir durum da olmaz/olamaz ki…" gibi sesli/sessiz itirazlar yükseldi.

Ama zaman geçtikçe konuya dair söylemelerimin teyit olduğu/olayların bu cihette geliştiği ve yaşadığımız pandemiyle, vurguladığım "yeni sistem planının" zirveye ulaştığını gören okurlarımdan "haklıymışsın/gelişmeler söylediğin gibi oldu/ütopya değilmiş" gibi geri dönütler/mesaj ve değerlendirmeler aldım/alıyorum.
Ama bunun yanında, iç siyaset ve yönetselliğe dair ise farklı eleştiriler geldi/geliyor.

Bunlar özetle;
"Siz, içeride radikal bir değişim/dönüşüm olacağını;
Bu bağlamda ciddi bir kabine değişikliği,
Ekonomik ve adli reformlar olacağını,
Erdoğan'ın "yeni bir şahlanış" hamlesi gerçekleştireceğini söylediniz.
Ama bunlar olmadı.
Yaşananlar ve hatta olacak dediğiniz olmayanlar ortada,
Söyledikleriniz muallakta kaldı ve gerçekleşmedi.
Erdoğan sağ gösterip sol vurdu…" şeklindeydi.

Evet,
Bu eleştirileri yapanlar haklı mı; haklı.
Olur/olabilir/olmalı dediklerime dair realizasyon oldu mu; pek olmadı…
Ve bu durum, biraz da ümitsizlik oluşmasına sebebiyet verdi/veriyor.

Peki bu olmazlar ve olması gerekenlerin olmaması bize zaman kaybettirdi ve her geçen gün telafisinde zorlukları artırdı/artırıyor mu?
Maalesef evet…

Daha önceki bazı yazılarımda da dile getirdiğim gibi zaman kaybının kaybı, bizim için daha fazla.
Elin oğlu için değişen bir şey yok.
Hatta bizim rahat ve zaman kaybına dair önemsiz gibi davranışlarımıza onlar bile hayret ediyor.

Nereden biliyorum bunu?
Çünkü okumalarım/gözlemlerim/istişare ve duyumlarım bu cihette…

Ulusal ve uluslararası bazlı sürekli istişare halindeyim.
İngiltere/Almanya/Fransa/Rusya/Çin ve özellikle Amerika merkezli pek çok kişi ve kuruluşla sürekli görüşüyor/konuşuyor/fikir alışverişinde bulunuyorum.
Yapmamız gerekenlerin gecikmesi/geciktirilmesi ve zamana bırakılmasına inanın onlar da çok şaşkın.

Ama ben, tüm bunlara rağmen Erdoğan'ın bir şekilde gerekeni yapacağına inanıyorum/inanmak istiyorum.
Ve hala, "Güç ve Para" sahipleriyle teşrik-i mesaisinin/görüşme ve diyalog sürecinin sürüyor olduğunu duyuyor/biliyor ve bunu da çok önemsiyorum.

Yukarıda söylediğim eleştirileri dile getiren okurlarıma her şeye rağmen şunu söylemek istiyorum.

Hala Erdoğan'ın basiret/feraset ve öngörüsüne inanıyorum. Hala, bir zamanlaması olduğu fikrindeyim.

Bu bağlamda;
Çok kısa süre içerisinde uluslararası yatırımcıların gelmesi/finansal transferlerin olabilmesi ve Türk Ekonomisinin yeniden güçlenerek krizden çıkması için çok ciddi bir hazırlık içinde olduğu kanaatindeyim.

Başta hukuk reformu olmak üzere; yolsuzluklarla mücadele/yabancı yatırımcıya hukuki dayanak oluşturulması/kara para ile mücadele/bankacılık ve finans sektörüne dair revizyon vb. gibi adımlar atılacaktır.

Bu bağlamda, yeni bir kabine oluşturulacak/üst düzey ve belirleyici konumdaki bürokraside büyük çaplı değişiklik olacağı düşüncesindeyim.

Tüm bunların da, uluslararası ilişkilerle uyum/ahenk ve ülkesel menfaatlerin maksimizasyonu boyutlu, hızlı/net ve radikal şekilde yapılacağı kanaatindeyim.

"Peki tamam da,
Sen bunları diyorsun da, durum her geçen gün daha kötü bir hal alıyor.
On ülke büyükelçisi, bir tutuklu için serbest bırakın gibi dikleniyor,
Halkbank dosyası açılıyor,
Rusya ile uçak alım görüşmesi olacağı söyleniyor,
Amerika ve Avrupa sürekli ince ayar çekiyor,
Hal ve ahval böyleyken bu dediklerin nasıl olacak?.." diyebilirsiniz.

Ama kazın ayağı öyle göründüğü gibi değil.
Siz görüneni görüyor, görünenle hüküm tesis ediyorsunuz.
Ama kapalı kapılar ardında çok başka ve farklı şeyler konuşulduğunu söyleyebilirim.

Emin olun ki; kamuoyuna yansır şekilde, en sert konuşmaların olduğu konu ve ülkelerle, perde gerisinde şaşıracağınız şekilde farklı görüşme trafiği oluyor.
Ben bunları duyuyor ve biliyorum.

Aslına bakarsanız, pek çok şey göründüğü gibi değildir.
Ve pek çok şey de, görünmediği gibi sonuçlanacaktır.
Ama risk yok mu; var,
Sıkıntılı mıyız; evet…
Neden?
Çünkü yerküre sıkıntılı,
Dünyanın hemen her yeri bir ölçüde sıkıntı yaşıyor.

Sizce İngiltere'de lojistik zincirinde baş gösteren sıkıntı tesadüfi mi?
Keza kömür/petrol/gıda gibi sektörlerde ortaya çıkan sorunlar spontane mi?
Avrupa'yı saran doğalgaz fiyat artışı, doğalgaz azaldığı için mi?
Amerika'da görülen enflasyon sadece ekonomik saiklerin sonucu mu?
Hayır hayır hayır…

Her şey her şeyle ve her şey bir şeyle ilgilidir…
O "bir şey" de Yeni Dünya Düzeni'dir.

Bu bağlamda çok üzgünüm ki sıkıntılar daha epeyce sürecek.
2022 bu seneden daha beter geçecek,
Hatta 2023'de 2022'den beter…
Sıkıntılı süreç 2025'lere kadar uzayabilir.

Şimdi "Pazar Pazar keyif kaçıracak sözler edip, neden canımızı sıkıyorsun" diyebilirsiniz.
"Neden ümitsizlik pompalıyorsun" demek hakkınızdır.
Ama "ümitsiz gerçekleri" görmeden, doğru tespit ve analizde bulunmadan umut yeşermez.

Ben her şeye rağmen umutluyum ama an itibariyle ve görünen parametreler, yaşanan gerçeklikler çerçevesinde ise pek de ümitli olamıyorum.
Gerçekler acıdır maalesef.

Bu çerçevede, eğer yapmamız gerekenleri, zamanında ve gereği gibi yapmazsak emin olalım ki, bizi de çok daha zor günler bekliyor.

"Bundan daha zoru ne olabilir ki?" diyecek olursanız;
Zorun zoru da var ve turpun büyüğü heybeden çıkmadı henüz.

Her şeye rağmen Erdoğan'ın liderliğine güveniyorum/inanıyorum/inanmak istiyorum.
Erdoğan'ın küresel bazlı doğru okumalar/gözlem ve değerlendirmeler/gelişen yeni dengeler muvacehesinde atılmayan adımları atacağına, yapılmayan reformları yapacağına/ülkesel menfaatler ve ülkesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağına inanıyorum.

"Ya yine olmazsa?" derseniz;
Düşünmek bile istemiyorum ama eğer olmazsa da; ümitsizliğim daha da artar!..


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber