Virüse delikanlılık sökmez..!

Kan davalına benzemez,
Meydan okuduğun mafyatik örgüt değildir,
Hasım olduğun karşı mahalle delikanlılarına benzemez,
Karda, kışta, çöplükte çalışmanın riskinden başkadır,
Maden ocağındaki tehlikelerden farklıdır,
Radyasyonlu ortam işlerine bile benzemez.

Kalkıp da;
"Ben kimlerle mücadele ettim,
Ne işlerde çalıştım,
Ne pislik ortamlarda bulundum,
Ne kazalar yaşadım,
Ne kavgalar ettim,
Bir şey olmadı da; bir virüs mü beni hasta edecek, öldürecek”
gibi akılsız kabadayılık, delikanlılık, yiğitlik yapmayın.

"Yokluk mertliği bozar" derler.
Emin olun şimdi de; "virüs mertliği, delikanlılığı, yiğitliği" bozar.
Bu yüzden de;
Önerilere kulak as,
Önlemlere riayet et,
Ve devletin kurallarına harfiyen uy.

Asker yolculuyorsun; virüse meydan okurcasına.
Hadi kendini, askere yolladığın evladını düşünmüyorsun…
Bu asker, yüzlerce başka evlatların olduğu bir birliğe teslim olacak.
Düşünsene; uğurlama esnasında virüs kaptı diyelim.
Gittiği yerdeki askerlerden birkaç  gün sonra terhis olanlara bulaştırırsa,
Yolculuk esnasında ve memleketinde  başkalarına bulaştırırsa diye bile düşünmüyor musun..
Balık avlamaya gidiyor,
Mangal için parklara çıkıyorsun.
Yahu o tuttuğun balığı afiyetle yiyemeyecek, o mangal boğazına dizilecek.!
Nasıl bunun farkında olamaz ve bu kadar "ahmakça" hareket edebiliriz.
Nasıl bu kadar düşüncesiz olunabiliyor,
Nasıl bu kadar aymazlık, sorumsuzluk ve hoyratlık yapabiliyoruz.

65 yaş üstü büyüklerim…
Bu virüs denen melanet en çok sizin kuşağa zarar veriyor ve ölümcül etkiler yaratıyor.
Devlet bas bas bağırıyor; dışarı çıkmayın diye.
Güzel abim ve sevgili amcam; hal böyleyken nedir bu dışarı çıkma merakı, sevdası ve ısrarı.
Sevdiklerinize bile acımıyor musunuz,
Evlat ve torunlarınızı üzmeye ne hakkınız var.
Akıl tutulması mı yaşıyoruz,
Çok değil; on-onbeş gün evde kalsak, yetecek.
Allah rızası için; bir ay evde kalınsa, sokak da eksik kalsa ne olur…

Bir de virüs demagojisi ve aforizması yapanlar var.
Yok efendim "virüs biyolojik silahmış, ABD'nin, Çin'in veya bilmem kimin işiymiş"
Velev ki öyle ve birileri tarafından biyolojik silah olarak kullanılıyor,
Ki, benim de kanaatim öyle…
Ama böyle olması, bir "virüs vebasıyla" karşı karşıya olma gerçeğimizi ortadan kaldırıyor mu.!
Önlemlere uyma ve gerekeni yapmamızı gereksizleştiriyor mu.!
Hastalanma ve ölümlere engel oluyor mu.!
Yahu tamam…
Demagoji de yap, işin esasını da düşün, küresel siyaset senaryoları da konuş,
Aforizma da yap,
Çenesini de çal…
Ama evinde yap,
Evinden çıkma,
Başkasına dokunma,
Temizliğe dikkat et,
Ve, ne yapıyor ve yapacaksan da; devletin önlemler zincirini takip ederek ve bunlara harfiyen uyarak yap.

Evde oturup, haberleri takip etseniz; İspanya'da 2000'i, İtalya'da 5000'i aşan ölümleri görür,
Ülkelerin başkanlarının aciz kaldıklarını izler,

Avrupa ülkesi diye gıpta ettiğimiz; sağlıkta, ilaçta, yaşam kalitesinde bizden çok ileri dediğimiz ülkelerin virüs çaresizliğini farkeder,

Ve belki biraz aklımız başımıza gelir; tehlikenin ne kadar büyük ve ölümcül olduğunu idrak ederiz.

İlla ki, devletin sokağa çıkma yasağı koyması mı gerek.!
İlla ki; maddi ve hapis cezaları mı gerek.!
İlla ki; en yakınımızdakilerin hastalanmasını, ölümlerini görmemiz mi gerek..!
Halbuki önlem çok önemli ama çok da basit..
Evden çıkmamak,
Temizliğe dikkat etmek,
Ve başkalarına dokunmamak…
Bir de sosyal medyada ve kulaktan kulağa yayılan, "yok efendim filan ilaç çareymiş, filan hap virüse iyiymiş" gibi devletin ve özellikle Sağlık Bakanlığının açıklayıp önermediği hiçbir şeye itibar etmeyin, kanmayın, aldanmayın.

Devletin gizlediği, sakladığı, kararttığı bir durum yok.
Devlet ve ilgili kurumlar son derece şeffaf ve açık bir politika izliyor.
Bu bağlamda; virüsle ilgili korku iyidir; bizi tedbirli ve dikkatli kılar.
Ama provakatif, asılsız söylem ve devleti yalanlayıcı dedikodularla sakın hareket etmeyin. Bunu yapanlar art niyetli, sorumsuz ve hatta devlet düşmanlığını varlık sebebi gören müptezellerdir.

Hanımlar/Beyler…
Virüs salgını için en önemli 15-20 güne girdik.
Hastalığın ve maalesef ölümlerin katlanarak artacağı bir sürece girdik.
Kendilerini riske atarak TV’lere çıkan uzmanların ve Sağlık Bakanlığımızın önerilerine mutlaka ama mutlaka uymak zorundayız.

Başka yol, çare ve yöntem kalmamıştır.
Haaa…
Eğer biz yine bildiğimizi okuruz dersek;
Devlet devletliğini göstersin ve zorunlu ev hapsi getirsin.
Çünkü  yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla buna davetiye çıkartan ve devleti mecbur bırakan bizleriz.
Bu noktadan sonra ise;
Kimse kusura bakmasın ve devletin zecri, mecburi ve kanuni uygulamalarına sesini çıkartmasın…

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

OGÜNhaber