Ufuk turu...

Merhaba sevgili Ogün gazetesi ve Ogün haber okurları, yeni bir haftada daha sizlerleyiz. Efendim bendeniz bu hafta sizlere Bir Portre yazmak yerine, bu gece sahura kalkarak başlayacağımız, mübarek Ramazan ayı ile ilgili duygu ve düşüncelerimi ve son aylarda kamuoyu gündemini sürekli meşgul eden konularla ilgili düşüncelerimi kaleme alacağım. Biliyorsunuz bendeniz zaman zaman Portre yazmaktan uzaklaşıp haddime düşmese de, siyasi konulara da ufaktan değinmeyi seviyorum.

Öncelikle bugün başlayan mübarek Ramazan ayınızı şimdiden kutluyor, Müslüman alemi için önemli olan bu güzel ayın hepinize sağlık, huzur, bereket getirmesini dilerken özellikle Afrika’da açlıktan ölen daha yeni doğmuş bebekleri ve orada yaşayan tüm insanları düşünerek  elimizden gelebilecek, imkanlarımız doğrultusunda onları unutmamanızı da diliyorum. Sevgili okurlar bu mübarek ayda oruç tutan yada tutmayan herkesin birbirine duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle oruç tutmayan kardeşlerimizin; tutanlara saygılı olup yiyecek içeceklerini onları taciz etmeyecek şekilde tüketip dikkatli olmasını acizane temenni ederken, oruç tutan kardeşlerimizin de tutmayan veya tutamayanlara karşı hoş görülü olmasının yüce dinimizin gereği olduğunu düşünmelerini hatırlatmakta fayda görüyorum. Unutulmamalıdır ki Müslümanlık dini hoşgörü, saygı ve kardeşlik dinidir. Bu vesile ile bir kere daha hepinizin Ramazan ayını kutluyorum.

Efendim son zamanlarda özellikle kamu oyumuzun gündeminden hiç düşmeyen üç konuya değinmek istiyorum. Bunlardan birincisi malum şike dosyası bu konu öyle bir hal aldı ki, bence kangren oldu.Kararlar geciktikçe insanlarımızın bu konuda önceleri “İyi oldu nasıl ve ne şekilde olursa olsun herkes cezasını çeksin” düşünceleri şimdilerde “yeter artık böyle şey mi olur,bu işin içinde kimler var, kimler bunu neden bu hale getiriyor” demeye kadar gelip, bir nevi şike unutulup, bu iş bir hesaplaşma gibi algılanmaya başladı. Bence sevgili okurlar bu iş bu kadar basit değil ve de yargının bazı konularda ağır işlediği doğru olsa da, sonunda Türk adaletinin en doğru kararı vereceğine eminim. Bu işte bir hesaplaşma olduğuna da asla inanmıyorum. Bu iddialarda bulunan insanlara soruyorum neyin hesaplaşması ? Başbakan mı klüplerle hesaplaşıyor, neden ? Yok başkaları ise bu hesaplaşmanın tarafı, eldeki ses ve görüntü kayıtları nerden geldi ? Yok mu böyle kanıtlar ? Var da uydurma mı ? Yargı böyle bir vebalin altına girebilir mi ? Kanıtları incelemeden yargıçlar nasıl tutuklama verir ? Derseniz bana “tamam başkan yada bazı yöneticilerin hatalarından klüpler ceza görmemeli” maalesef tüm dünyada örnekleri böyle bu işin.  Derseniz şike şimdi mi çıktı yıllarca yok idi ? Bence vardı hem de her dönemde, ancak bir yerden başlanmalı idi piyango bu döneme denk geldi. Ayrıca şike kanunları yeni geldi ve bu kanunların yasalaştığını tüm klüp ve başkanlar biliyordu. Hepimiz temiz toplum diye kendimizi yırtmıyor muyuz ? O zaman bir yerlerden başlanması gerekmiyor mu? Ben Beşiktaşlıyım üstelik kongre üyesiyim ve diyorum ki,şayet benim takımım da bulaştı ise bu işe oda cezasını görsün. Ancak aksi olurda bu tarihi değerlere sahip dev klüplerimiz haksız yere zan altında kalıp yıpratılıyorsa, o zaman da inanın bunun altından kimse kalkamaz. Şimdi yapacağımız tek şey sabırla hukuk sürecinin tamamlanmasını beklemektir. Çok güvendiğimiz yargıçlarımızdan da beklediğimiz tek şey “Geç gelen adalet, adalet değildir” düşüncesi ile bu tip dosyalarda çok daha ivedi hareket etmeleridir. Bu konuda son sözüm Galatasaraylı dostlarıma klüp olarak tavrınız son derece saygın, ancak fanatik taraftarlarınıza da bu bilinci vermeniz lazım. Galatasaray taraftarı Beşiktaşsız, Fenerbahçesiz hatta Trabzonsuz bir ligde mutlu olacaklarını düşünmemeli, acaba ligi üst sıralarda götürse idi durum farklı olur mu idi, diye de bir düşünmeleri lazım.Tabi bu sözüm tüm Galatasaray taraftarına değil sadece bu fanatizmi yaşayan bir bölümüne.

İkinci turum ise Yaş kararları ile gelen Ordu’daki istifa depremine, bu konuda kısaca iki söz söyleyeceğim o da “Demokrasimiz rayına oturuyor ve başımızın tacı Türk Silahlı Kuvvetleri de bu anlamda olması gereken gerçek yerini buluyor” Bana göre bir komutanımızın istifası veya emekliliğini istemesi, bir Bakanın istifası ile aynı anlamı taşıyor, sonuçta sistem işliyor ve o koltuklar boş kalmadan sahibini hem de kendi içinde buluyor. Ordumuzun tüm kademelerindeki generallerinin hepsinin birbirinden kıymetli olduğundan sanırım hiç birimizin şüphesi yoktur.

Üçüncü turumda ise seçimlerden önce Başbakan ve Ak Parti için atıp tutan bazı iş adamlarının seçimlerden hemen sonra nasıl yalakalaştığı ile ilgili bu tarz insanlar artık benim midemi bulandırıyor. Para hırsı bu kadar mı, insanları zavallı yapıyor sevgili okurlar? Seçimden önce küstah bir tavır ile “Tayyip’in sonu geldi” diyen bazı iş dünyasının iş adamlarının şimdilerde sanki bu sözleri hiç etmemişler gibi “Bu Başbakan muhteşem adam, ben Tayyip bey’in seçimleri kazanacağına emindim, hatta tüm çalışanlarıma istikrar bozulmasın arkadaşlar dedim” diye söylevleri beni kahrediyor. Arkadaş; sen böyle demedin tam tersini dedin “Yeter Tayyip gitmeli ülke elden gidiyor.” Dedin ama o çalışanların gerçeği görüp sana rağmen oyunu istikrar için Ak Partiye verdi. Bendeniz bu insanları Başbakanımızın K.K.T.C ve Azerbaycan ziyaretlerine acizane katıldığımda izledim ve pes dedim.Tabii Sayın Başbakan bu insanları iyi tanıyor, tanımadıklarını da birileri anlatıyor ona, susuyor ve izliyor. Ülke menfaatleri için onlarla kötü olmuyor ve gülüp geçiyor. Bir çoğunun söylediğinin aksine Tayyip bey kinci değil, iyi yada kötü yapılanı unutmaz ama kinci değil en azından ben böyle biliyorum.Hele Ülke menfaatleri söz konusu ise onu kucaklar bile, ancak bizim yanımızda Başbakanı göklere çıkartıp daha sonra arkasından laf edenlere de bir sözüm var. Siz kendinize yalakalığı yakıştırıyorsunuz, ama ben sizleri iyi tanıyorum beyler. Siz dün Özal’cı idiniz, sonra Demirel’ci oldunuz, peşinden Tansu’cu, ,Mesut’cu, Ecevit’ci şimdi de Tayyip’çi iseniz de artık buna kimse inanmıyor. Belki daha önceki liderleri kandırmak kolaydı (Demirel hariç, o bilerek lades diyordu.) Ancak Tayyip bey sizleri çok iyi tanıyor ve hiç lades demeye de niyeti yok.

Sevgili okurlarım biraz farklı konularda belki beğendiğiniz belki de beğenmediğiniz satırlarım ile düşüncelerimi yazdım. Bendeniz kendimce hep doğru bildiklerimi yazdığım için tabi ki her satırını onaylamanız mümkün değil, eh bu da Demokrasi işte.

Haftaya yeni Bir Portrede buluşmak ümidi ile sağlıcakla kalın.
         

      


OGÜNhaber