Türkiye - Libya ittifakı ve dost görünümlü Rusya'nın güvenilmezliği..!

Macron müdahale içerikli söylemler dile getirirken Türkiye'nin Libya ilerleyişinden rahatsızlığı had safhada.


Yunanistan ise değişmez bir şımarıklık içinde.
Ama bu defa geçmiş Yunanistan'a göre daha itidalli olmaya çalışıyor.
İttifakları genişletme ve Türkiye karşıtı cephe oluşturma çabasında.
Kıbrıs Rum kesimiyle birlikte İtalya ile yaptığı anlaşma ve Yunan Başbakanı Miçotakis'in İsrail ziyareti da bu yaklaşımın önemli tezahürü.

Mısır ise her geçen gün daha bir hasmane reflekse giriyor.
Hafter'i çağırarak yaptıkları "Ateşkes" görünümlü "Kahire Deklarasyonu" oldukça sinsi ve Türkiye karşıtı içerik barındırıyor.

Amaç ateşkes filan değil; tek hedef Türk destekli Sarrac Hükümet güçlerinin ilerlemesini durdurmak.

Rusya'ya gelince; değişen hiçbir şey yok.
Rusya aynı Rusya ve şimdi de, hep olduğu gibi hinlik, cinlik ve zaman kazanma peşinde.
Suriye'de İdlib  durumu tıkandı.
Rus ekonomisi Suriye yükünü kaldırmakta zorlanıyor. Yakında uygulanacak yaptırımlar bu yükün ağırlığını daha da artıracak.

Libya'da ise ağırlık kaybetmemenin çarelerini arıyor. Bu uğurda Hafter'i bile kurban etmeye hazır.
Bu noktada Rusya'nın da amacı, Mısır gibi zaman kazanmak ve Türk destekli ilerlemeyi durdurup; Tobruk merkezli Hafter birliklerine mevzi kazandırıp güç toplatmak.

Hepsinin en büyük ve yegane hedefi Türkiye ve Libya’da her geçen gün artan etkinliği.
Türkiye'nin Libya'da kurmayı planladığı hava ve deniz üssü ise kabusları olmuş vaziyette.
Hal böyleyken İdlib ve Libya konusunu görüşmelerin ertelenmesinin  püf noktası  da özellikle Libya konusunda ortaya çıkıyor.

Bakan yardımcıları düzeyinde yapılan görüşmelerde Kahire Deklarasyonu'nun isteneceği bilgisi Türk Devletince anında reddedildi ve görüşmeler ertelendi.

Bu tavır oldukça önemlidir.
Suriye iç savaşını Libya'ya klonlamak isteyen Rusya bu defa karşısında bambaşka bir Türkiye buldu.
Kaldı ki; Suriye'de davet edilen Rusya iken, Libya'da davet edilen Türkiye.
Ve Türkiye, Rusya'nın Suriye'de gösterdiği oyalama taktiği ve o esnada mevzi kazanma stratejisini Libya sahasında yemiyor.

Çünkü, vakti zamanında Suriye'de gösteremediğimiz "sert güç-hard power" yaklaşımını Libya'da en kararlı şekilde; sahada kullanıyor ve oldukça etkili sonuçları da müşahede ediyoruz.

Türkiye Hafter ve müttefiklerinin oyalama taktiği ve zaman kazanma oyunlarının farkında.
Ön koşullu ve dayatmacı görüşme taleplerine ise kapalı.
Rusya ile ilgili daha önceleri de hep söyledim.
Güvenilmez, güven vermez ve hep müteyakız olunması gereken ülke.
"Kadim dost" olunmayacak kadar sinsi ve tutarsız.
Wagner denilen paralı-sözleşmeli askerlerle Libya'da istediğini elde edememesi Rusya'yı hırçınlaştırıyor.

Önümüzdeki günlerde Suriye'de ve özellikle de İdlib'de Türkiye'yi zora sokacak adım ve eylemler gelirse şaşırmayın.

Ve bilinsin ki; bunun baş aktörü Esat ve Suriye Rejimi değil, Rusya ve Putin'in Libya hazımsızlığı olacaktır.

Libya ile yapılan anlaşma açıklandığından beri bu politikanın oldukça yerinde, doğru ve Türkiye'nin Akdeniz'de elini güçlendirecek müthiş bir hamle olduğunu söyledim.

"Yumuşak Güç-Sert Güç" boyutunda gereken her türlü enstrümanın kullanılmasından imtina edilmemesine parmak bastım.

9 Aralık 2019 tarihli yazımda "Libya'ya acil, ama çok acil 'Askeri Müdahale' şart...!" demiştim.

Bu bağlamda, geldiğimiz noktada yapılanlar oldukça isabetlidir.
Ama şimdi Rusya başta olmak üzere, Mısır, Yunanistan, BAE ve hatta İsrail'in de dahil olduğu muhalif müttefiklerin ittifakına karşı Türkiye'nin de ittifaklar oluşturması içerikli diplomasi atağı şarttır.

Libya sahasında ciddi edinimler kazandık.
İHA-SİHA  ve pek çok diğer savaş enstrümanlarıyla rüzgarı tersine çevirdik.
Böylesi bir noktaya gelmişken, edinimlerin masa başında kaybedilmemesi için "taraf cephe" ve "taraf müttefik" oluşumuna behemehal başlamalıyız.

ABD başta olmak üzere, Almanya, İngiltere, İtalya ve hatta İsrail'le "kazan-kazan" çerçevesinde sonuç verici iletişim ve istişare şarttır.

Hatta Libya ile yapılan anlaşmaya benzer yeni anlaşmaların yapılması da Türkiye'nin alternatifleri arasında olmalıdır.

Keza bu bağlamda, Tunus, Fas, Cezayir ve Çad'la yeni ve Libya konusuna katkı sağlayacak ekonomik, askeri, siyasi pakt ve mutabakatlar elimizi güçlendirecektir.

Aksi takdirde Rusya ile ittifakımsı sözüm ona dostluk, ABD ile yapılan "oyalama ittifakı" Suriye sorununda olduğu gibi Libya'yı da kronik, çözümsüz ve kısır döngü haline getirir.

Bundan da en fazla zarar gören biz oluruz.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

OGÜNhaber