Türkiye ilk defa 'Rejim Güçleri'ni hedefe koydu..

1- Sınır Güvenliği ve terörist sızmalar,
2- Olası yeni sığınmacı akını,
3- İnsanlık dramı (açlık, sefalet, göç…) ve ölümler,

Bu bağlamda neler yapıldı.?
Üç milyona yakın sığınmacı ülkemizde yaşıyor. Şuanda  net olmamakla birlikte beş milyon civarı bir rakam konuşuluyor.

Güvenlik için El Bab üzerinden İŞİD’E karşı bir harekat gerçekleştirildi.
ABD, Avrupa ve Rusya’dan destek geldi.

İkincisi yine güvenlik riskini elimine etmek için YPG/PYD’ye karşı Afrin Harekatı yapıldı. Rusya ile anlaşarak yapılan harekata ABD kısmen karşı, kısmen sessiz kaldı ve amaç, bir ölçüde gerçekleşti.

Üçüncüsü ise Barış Pınarı adıyla Fırat’ın doğusuna ve yine YPG/PYD üzerine yapılan harekattı. Rusya karşı çıkmadı ama bu defa ABD karşımızda idi.

Şimdi ise konu İdlib…

Önceki Harekatlarda terör örgütlerine karşı güvenlik ana amaç idi.
Bu defa konsept  farklı.
İlk defa Suriye Rejimi muhatap ve hedef.
Artık yeni bir strateji ve yaklaşım var.
Bu yeni dönemin kod ve ilkelerini Erdoğan dile getiriyor;
“Şubat sonuna dek Rejim Güçleri gözlem noktalarımızın gerisine yani Astana ve Soçi protokollerinin gerisine çekilecektir. Bir saldırı halinde buna verilecek karşılık, sadece bir misilleme operasyonu değil, çok daha geniş çaplı bir karşı taarruz şeklinde olacaktır. Bu karşılık karadan ve havadan topyekün boyutta olacaktır.”

Yani bir nevi hattî saldırı yoktur sathî saldırı vardır. Bu satıh tüm Suriye toprakları ve Rejim güçleridir, gibi…
Yani artık hedef Esad ve Suriye askerleridir.
Dolayısıyla Rusya’dır ve Rusya ile Suriye ve İdlib’e dair yapılan mutabakat ve işbirliğinin bitmesidir.
Peki bu durumda Rusya ne yapar.?

Birincisi;

Türk-Rus, Erdoğan-Putin ilişkisi güven söylemli ama güvensiz bir ilişkidir.
Kaldı ki Türk-Rus ilişkisinin tarihsel sürecine bakarsak; güven denen olgunun oluşması zaten imkansız gibidir.
Hal böyle olunca, diplomatik reverans ve güven söylemleriyle oluştuğu sanılan Suriye masası ve varılan mutabakatlar göstermelik boyutun ötesine geçemedi.

Astana ve Soçi, Rusya’nın Rejim güçlerine zaman kazandırmasından başka bir şey değildi.
İran’ın da desteğiyle son bir yıldır ilerleyen Rejim Güçleri İdlib’e saldırıları artırdı ve stratejik önemde ki kasabaları, M4 ve M5 karayolunu ele geçirdi.

Bu durumun bize yansıması ne oldu.?

Türk Gözlem Noktalarının yarıdan fazlası Rejim güçlerinin ortasında kaldı ve işlevsizleşti. Artı gözgöre göre ve bilerek yapılan saldırı sonucu 13 askerimiz şehit oldu.

Durum bu minvalde ve Türkiye’nin somut ültimatomu varken Rusya  Rejim’le konuşarak Türkiye’nin istediği noktaya geri çekilir mi.?

Çekilir veya çekilmez ama Putin’in birinci alternatifi bu…

İkincisi ise;
Çekilmez ve Soçi mutabakatından dem vurup; “ siz de İdlib’deki terör unsurlarını temizlemediniz” bahanesine sığınır ve reste rest der.


Bu hal cereyan ederken ABD ilginç ve şaşırtıcı şekilde Türkiye’nin yanında mesajlar vermeye başladı.


ABD ve Rusya elçilikleri arasında sosyal medya üzerinden atışmalar yaşanıyor.
Bugüne kadar bölgede güvenlik tehlikesini bertaraf etmek için harekatlar düzenleyen Türkiye, Rusya-Rejim ikilisiyle hiç karşı karşıya gelmemişti.

Ama gelindi.
Ay sonuna az kaldı.
Bakalım Rejim ve dolayısıyla Rusya Türkiye’nin “kuvvetli caydırıcılık ve zorlayıcılık” notasına  ne tepki verecek.?

Zurnanın zırt dediği yerdeyiz.
Ve bakalım bu süreçte ABD ne kadar yanımızda olacak ve/veya yanımızda olurken ne derece samimiyet gösterecek.?

Aynı zamanda sınıra yığılan ve bir milyonu aşan sığınmacı olgusu Avrupa’da nasıl bir etki oluşturacak ve bu etki Türkiye’ye destek içerecek mi.?

Tüm bunların ötesinde devam eden bir de diplomasi var.
Rusya, İran, Almanya, ABD ile alenen ve doğrudan,
Suriye Rejimiyle de, istihbarat servisleri üzerinden yürütülen mekik diplomasisi var.
Ama en önemlisi; tehlike bölgesinde adeta mahsur kalmış ve hayati risk içinde askerleri olan Türkiye var.
Suriye iç savaşı, başladığı günden bu yana bambaşka bir noktaya gidiyor.
Karışılık ve istikrarsızlık biter mi.?
Sanmıyorum ki bitsin…
Ama Şubat sonu, Mart başı çok şeye, şaşırtıcı gelişmelere ve değişecek dinamiklere gebe…
Umarım diplomasi galip gelir ve umarım Türkiye zararsız çıkar…

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber