Merhaba Sevgili Ogün gazetesi okurları yeni bir haftada yeni Bir Portre ile sizlerleyim. Bu hafta size nasıl bir portre yazayım diye düşünürken önümde duran 18 Haziran 2010 tarihli Financial Times gazetesi bana ışık verdi. Bu gazetedeki başlık aynen şöyle idi “Türkiye Artık Yumuşak Başlı Ricacı değil” açık söylemek gerekirse bu yazıyı zevk ile okudum ve bir Türk olarak gurur duydum. Bu gururda özellikle Başbakan sayın Erdoğan’ın payı tabi ki büyük ama
Dış İşleri Bakanımız Dovutoğlu’nun da başarı ve payını unutmamalıyız. Şimdi bana yine bazıları hükümete yağ çekiyorsun diyecek, bunu duyar gibiyim ama bende diyeceğim ki ister kızın ister kızmayın eleştirmek kadar başarıları da takdir etmek gerçek gazeteciliğin kuralıdır. Ben doğru bildiğimi her zaman söylerim ve söyledim. Gerisi siz değerli okurlarımızın takdirine kalır. Ben bu gazetede ki yazıyı olduğu gibi sizlere aktarıyorum.
Türkiye Artık Yumuşak Başlı Ricacı Değil
İngiliz Financial Times gazetesi, Türkiye'nin canlı ekonomisi ve siyasette kendine artan güveniyle, Batı dünyasının kendisine biçtiği rolü aştığını belirterek, “Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde pek çok kişi Türkiye'nin sonsuza kadar öyle kalmasını istiyordu ama Türkiye artık yumuşak başlı, ricacı bir ülke değil'' diye yazdı.
Türkiye'nin isteyerek yüzünü Doğu'ya döndüğü, Batı demokrasisinden kaçınıp İslamcılığa sarıldığı ve eski Osmanlı topraklarında yeniden liderlik arayışında olduğu yolundaki senaryoların çok revaçta olduğunu kaydeden gazete, “Batı'nın hor davrandığı Ankara, bölgesinde ilişkilerini tamir ediyor. Kendisini bölgesinde göstermek için ekonomik ve diplomatik fırsatlardan yararlanıyor" yorumunu yaptı.
Gazetenin yazarlarından Philip Stephens'ın kaleme aldığı makalenin yanı sıra yayımlanan karikatürde, bir masanın etrafında oturan Sarkozy, Merkel ve ABD Başkanı Barack Obama, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a oturması için daha küçük bir sandalye gösteriyor, Başbakan Erdoğan ise parmağını "hayır" anlamında sallıyor.
Amerikan Savunma Bakanı Robert Gates'in Avrupa'yı, AB üyeliği konusunda ayak sürüyerek Türkiye'yi Doğu'ya itmekle suçladığını hatırlatan Financial Times, Gates'in özellikle Fransa ve Almanya'nın tavırları konusunda haklı olduğunu belirterek, Türkiye'deki en coşkulu Avrupa Birliği yanlılarının bile bu yüzden şevklerini kaybettiğini savunduktan sonra şunları yazdı:
“Amerikan Savunma Bakanı'nın Türkiye'nin Doğu ve Batı arasında bir seçimle karşı karşıya olduğunu varsayması yanlıştı. Ayrıca Washington'ın son yıllarda Türkiye'yle ilişkileri çok daha iyi yönettiğini ima ederken de, gerçekleri söyleme konusunda biraz ekonomik davranıyordu. Geriye dönüp ilişkilerin kötüleşmeye başladığı anı bulmaya çalışırsak, George Bush yönetiminin, Irak'ın işgalinde Türkiye'yi bir sıçrama tahtası olarak kullanmak için yaptığı buyurgan taleplerden daha iyisini bulamayız."
Bir zamanlar Batı'ya üye olmanın Washington ne isterse yapmak anlamına geldiğini savunan Financial Times, Türkiye'nin şimdi, kendi çıkarları, fikirleri ve doğruları olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Çok sayıda Amerikalı ve bazı Avrupalılar için bu sinir bozucu olmaktan da öte bir durum. Kafalarında canlandırdıkları Türkiye, hep kendilerine borçlu olan ve Batı masasında verilecek herhangi bir sandalyeye minnettar bir Türkiye'ydi. Tabii işin ironik yanı, bu yeni, kendine güvenen Türkiye'nin daha önceki uysal haline kıyasla Batı'ya verebileceği daha çok şey var. Bu haliyle Orta Doğu ve Müslüman dünyasında daha çok itibarı var. Batı'nın gerçekten kaybetmemesi gereken Türkiye işte bu."
Sevgili okurlarım bu dünyanın en ciddi gazetelerinden birinde yayınlanmış bir yazı ne dersiniz hiç mi gururlanmaya hakkımız yok. Yıllardır sıkışmış kalıplarda yaşanan bir dış politikadan sonra aktif yön verici bir dış politika işte benim ülke bu dedirtmiyor mu size ?
Haftaya yeni bir portrede buluşmak ümidi ile sağlıcakla kalın.