Merhaba Sevgili Ogün okurları yeni bir haftada daha sizlerle beraberiz. Bu hafta hepimizin yıllarca beklediği "Terörle Mücadele" konusunda hükümetin son günlerdeki kararlı tutumu ile gönüllerimize ufak ta olsa serpilen umut ışığını hissederek kalemimi elime alıp bu konuda düşüncelerimi aktaracağım sizlere.
Terörle mücadelede Türkiye yeni bir sürece girdi, bu süreç; "artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı" bir süreç.
22 Haziran seçimleriyle, Başbakan ustalık dönemi diyerek çok ciddi hedefler koydu. Hiçbir dönemde olmadığının aksine hedef-2023 diyerek 10 yılı aşan ve bir seçim dönemini kapsamayacak kadar ileri ve yüksek hedeflerle ulusal ve uluslararası boyut kazanmış bir noktaya gözünü dikti.
Kendine böylesine büyük ve iddialı hedef koyan bir hükümetin, bir başbakanın ileri hedeflerine ulaşması için ayağında prangalar olmaması gerekiyor ve atacağı adımlarda içerden bıçaklanmaya hiç mi hiç tahammül yok..
Tam da bu noktada pkk ve terör; bu hedeflere koşmayı idealize edinmiş hükümetin en büyük sorunu olarak hükümetin gündeminde yer almıştır ve almaktadır. Bu bağlamda da ekonomik, diplomatik ve siyasal olarak büyüme hedefine yürümekte en büyük engel teşkil eden bu sorunun çözümlenmesi de gerekmektedir.
Hükümet 2002 de iktidara geldiğinden bu yana; iktidar olmuşken "muktedirliğini" pekiştirmeye çalıştı ve bu boyutta kendini "muktedir" kılmaya matuf; gereken hemen her reformu yaparak ve bunların yanında da, siyasal iktidarın en meşru kaynağı, halk desteğini de artırarak 22 haziran seçim zaferiyle günümüze geldi. Bu reform silsilesinin nihai noktası da son yüksek askeri şurada orduda, komuta kademesindeki değişiklik oldu.
Artık Siyasi irade, Mit, Emniyet ve Askeriye ittifakı nispeten sağlanmış oldu. Bütün bu süreçler yaşanırken Hükümet Mit ve Emniyet kanalıyla ve de Dışişleri bakanının diplomatik kabiliyeti ve uluslararası konjöktürün Ortadoğu’da Türkiye’ye atfetmek zorunda kaldığı önemden dolayı son bir yıldır pkk terörüyle ilgili çok ciddi istihbarat, teknik donanım ve kuvvetler arasında ittifak vb. gibi hazırlıklarını tamamladı.
Bu sürece gelinirken de özellikle BDP pasif ve silik bir tavır sergileyerek, pkk’nın hoyratça ve beyinsizce ortaya çıkan demokratik zemini ve uzlaşma sürecini baltalayacak kadro, silah ve ekonomik imkan birikimine sessiz kaldı ve hatta bazen açık bazen gizli destek verdi.
Hükümetin her şeye rağmen uzattığı zeytin dalını aptalca ve hoyratça görmezden gelerek bu sürecin kanlı şekle dönüşmesine sebebiyet verdi.
Mübarek Ramazan ayında Terör örgütünün askerlerimizi zalimce şehit etmesi ise adeta bu sürecin başlamasının kıvılcım ateşi oldu. Aslında Pol pot ve Kızıl Tümerler’in, Tamil gerillalarının sonlarını hatırlamalarında fayda var artık bu süreçte.
Peki hükümet ne yapacaktı, başbakan ne yapacaktı?
Sürekli bölgeye ve bölgedeki Kürtlere uzattığı uzlaşma eline ve onlara yönelik bu ana dek yapılan haksızlıkları eziyetleri kabul ve ortadan kaldırırken, uzattığı uzlaşma eline, sıkılı yumruklarla ve hatta kahpece, silahlarla ateş edenlere, diğer elini de uzatıp buna da sıkın anlamında hareket mi edecekti?…..
Hayır hayır yapmayacaktı ve yapmadı ve de yapmayacak!…..
Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır, her şeyin yine eskisi gibi olacağını düşünenler, şehitlerimiz geldikçe halkın sinirini yatıştırıcı babda sınır ötesi rutin hareketler ve bombalamalar oluyor gibi düşünenler ve özellikle de BDP’liler ve pkk’lılar kazın ayağının hiç de öyle olmadığını çok iyi göreceklerdir bu süreçte.
Bu süreçte başbakan herkese ve özellikle de BDP ‘ye "safını netleştir, öyle hem İsa’ya hem Musa’ya gibi görünme" mealinde sözleriyle aslında onlara tarihi bir ikazda bulunuyordu, ama sanmıyorum ki BDP bunun ciddiyetinin farkında değildi, ya da farkında idi, ama ellerli kolları bağlı haldelerdi. Çünkü sınır ötesi hedeflerin TSK tarafından bombalanmaya başlamasıyla artık süreçteki fiili durum başlamıştır.
Bu süreç geçmiştekiler gibi kısa vadeli düşük yoğunlukta olmayacaktır. Çok yakında içerde de pkk’ya yardım yataklık edenler, ekonomik imkan sağlayanlar, sempati duyanlar ve bu konuda söyleyecek sözü olup da sessiz bile kalanlar yaptıkları için pişman olup yapmadıkları için de çok geç kalındığını göreceklerdir.
Ramazan bayramıyla başlayan süreçte yaklaşık bir yıl içinde terörle mücadelede( gerek silahlı mücadele, gerekse de lojistik, psikolojik ve ekonomik) çok ciddi kırılmalar olacak ve çok kanlı bir süreç yaşanacaktır. "sözün bittiği an ve bıçak kemiğe dayandı" sözü bence hiç de yabana atılmayacak bir uyarı ikaz ve kızgınlığın ciddiyetiydi.
Bu süreçte maalesef ki (inşallah bir tane bile olmaz bir askerimizi bile asla kaybetmeyiz) şehitlerimiz olabilir, memleket evlatlarımızın şehadetlerini duyabiliriz ama üzerine basarak söylüyorum katiller bu süreçte sürüler halinde etkisiz hale getirilecektir. Kuzey Iraktaki kamplarında ya da ülkemiz içindeki bulundukları bölgelerde çok şiddetli şekilde zecri önlemlerle ve devletin en şedit tokadıyla yok edileceklerdir. Çünkü artık kılıç kınından ilk defa böyle çıktı ve herkese anladığı lisanla konuşulacaktır.
Devletin şefkatine sığınmak isteyenlere gereken süre ve süreç verilmiş, bu zaman zarfında maalesef ki devletin bu şefkati bir zafiyet gibi algılanır hale gelmiş, kabul edilemez isteklerle, gerek halkın gerekse de devletin tahammül sınırları iyice zorlanmıştır. Halbuki uzatılan el sıkılsa idi, uzatılan ele sıkılmış yumrukla sanki hınç almak ister gibi hırsla intikam duygusuyla bakılmasa idi, her şey çok daha güzel olacaktı…
Bu süreçte öyle bir an gelecek ki, şuanda taşın altına elini sokması gerekenler (özellikle BDP’liler) "barış barış" diyecekler ama inanın çok geç kalmış olunacaktır.
Devlet bu süreçte yine geçmiş dönemlerden farklı olarak hem Kürtlerin demokratik haklarını her zamanki gibi ciddiyetle koruyacağını net bir şekilde vurgulayarak, asıl çözüm düşüncesinin demokratik zeminde ve uzlaşıyla olması gerektiğini dile getirmiştir. Ama buna karşı "hala biz aynı katilliğe devam ederiz" diyenlere ise atılacak adımları kararlılıkla, azimle ve ciddi hazırlıkla atılmaya başlanacak ve başlanmıştır da….
Bu süreçte hükümet bir elinde güvercin, bir elinde şahin olarak hareket edecek ve her iki eliyle de kararlılıkla, süreci yürütmeye devam edecektir. Kimse bu sürecin geçici olacağını ve amiyane tabirle "gaz alma" harekatı gibi gafletvari düşünceye girmemelidir. Çünkü önümüzdeki bir yıl içinde teröristlerin çok büyük sayılarla imha edildiğini hepimiz müşahede edeceğiz.
Devlet bu süreçte Kürtler içinde kategorik mantıkla hareket etmeyecek ve bu konuda geçmiş dönemde yapılan toptancı mantıkla adımlar atmayacak ve devletin samimiyetine şefkatine ve şemsiyesine saygı duyan ve altında olmak isteyen tek ferdi bile koruyacak ve hakkını gözetecektir.
Bu süreç ilerlemeye başladığında hükümetin Milli Birlik ve Kardeşlik projesine samimiyetsizlik, yapmacıklık ve olumsuzluk atfeden kürt kökenliler ve gelinen noktada adeta pkk’nın siyasi uzantısı olarak, onların döktüğü şehit kanında aynı vebalin sahibi olan BDP’liler de, inanın çok pişman olacaklardır. Aslında onlar da bu günlerde verdikleri demeçlerle, beyanatlarla fırtına öncesi sessizliğin kahredici boyutunu hissedip ona göre konuşmaktadırlar ama, çok üzgünüm ki hala olayın ciddiyetinin idrakinden uzaktalar ve "pkk iyi yapmıyor" filan gibi beyanatlarıyla da ortaya çıkan gazabı geçiştirme gayreti gibi basiretsizlik içindedirler
4. Murat tahta çıkar ama yeniçerilerin üzerinde, annesi Kösem Sultan ve Sadrazam Topal Recep paşa hakimdir. O dönemde Yeniçeriler "kelle isterükkk" çığlıkları atarak 4. Murat’ın en yakınındakilerin katline sebebiyet verirler. Bir defasında Padişah ayak divanına çıkıp yeniçerilerle konuşacakken Topal Recep Paşa "padişahım abdest aldınız mı" gibi tehditkar bir söz söylediğinde, 4. Murat "biz her daim abdestli oluruz" der.
Yaklaşık 4 yıl içinde Padişah bütün sıkıntılara göğüs gererek Yeniçerilerin ıslahı için mücadele verir ve sonunda Kösem Sultan’ı bertaraf eder ve Sadrazam Topal Recep Paşa'yı da bitirir. Dört yıl önce kendisinden, en yakınlarının kellesini isteyen ve alan yeniçeri ordusunun başında Bağdat seferine çıkar ve Bağdat’ı fetheder….
Kıssadan hisse beyler, kıssadan hisse….
Hükümet'in; Ey bu sürece katkı sağlayacak ve 3 yıl önce başlayan Milli Birlik ve Kardeşlik sürecini olumlu değerlendirmeyen akiller (kendini akil sananlar), kendini Kürtlerin tek temsilcisi sananlar, devletin bir şey yapamayacağını düşünen "gaflet, dalalet ve hatta hıyanet" içinde olanlar başbakanın samimiyetini idrakten yoksun olanlar….
Artık geç kaldınız… Hem de, her şeyi elinizin tersiyle iterek, çok geç kaldınız…
Üzerinize düşen vecibelerinizi yapmadınız, taşın altına elinizi sokmadınız, bilakis elini sokanları sırtından vurmaya kalktınız, yapılanları görmediniz yada görmek istemediniz….
Artık izleyin görün ve ağlayın…….
İşte Sevgili okurlar terörle ilgili düşüncelerim ve yeni dönem bence çok farklı olacak artık.
Bir Portre’yi daha sonlandırırken haftaya yeni Bir Portrede buluşmak üzere sağlıcakla kalın…