Sokak hayvanları sorununa çözüm öldürmek mi? Hayır hayır hayır!

Sakın ha sakın,
Köpekleri öldürmeyin!..
Yok efendim, şunu yaptık olmadı,
Vay efendim, bunu yaptık çözülmedi,
Aman efendim, ne yaptıysak başa çıkılmadı!
Hayır efendim; kabul etmiyorum,
Ölümle/öldürmeyle sonuçlanacak bir çözüme karşıyım ve asla "evet" demeyeceğim.
Peki de ağalar; sorarım sizlere!
Yapanlar nasıl yapıyor,
Bu sorunu, nasıl sorun olmaktan çıkartıyor; iyice incelediniz, araştırdınız mı!
Acaba "biz nerde hata yaptık/yapıyoruz" da başaramıyoruz diye hiç düşündük mü…
Bence düşünmedik,
Düşünsek uygulamadaki eksiklerimizi görür, hatalarımızı fark eder; ona göre gardımızı alırdık.
Şuna bakar mısınız; "öldür ve kurtul!"
"Sokak hayvanları sorununa" Türk usulü çözüm bu olsa gerek!
Tıpkı ekranı donan veya anlık bir arıza oluşan bilgisayarı düzeltmek için elektrik fişini çekmek veya kapat butonuna basmadan "aç/kapa" yapmak gibi…

Arkadaşlar!
Başıboş sokak köpeklerinin tehlike arz ettiğine ben de hemfikirim.
Kesinlikle önlem alınmasından yanayım,
Ve mutlaka da bir çare bulunmalıdır!
Ama nasıl?
Yaşatarak, can almayarak,
Öldürmenin adını "uyutma" deyip bizleri uyutmaya çalışmayarak…
Ve ve ve, öldürmeyerek…
"Peki de, çözümün nedir?" dediğinizi duyar gibiyim.
Buyurun ilk aklıma gelenleri söyleyeyim:
—Öncelikle samimiyet ve sahici çözüm istenmeli,
Yani, gündem değiştirme materyali olarak kullanılmamalı…
Sonra ise,
—Bir kampanya başlatılsın; Başıboş sokak köpeklerini tehlike olmaktan çıkartacak bir kampanya…
Mesela;
—Tarım Bakanlığı bu organizasyona başkanlık etsin.
—Belediyeler/Muhtarlıklar/Hayvansever Dernekler/Veteriner Klinikleri/Pet Shoplar; başlatılan seferberliğin paydaşları olsun.
—İvedi şekilde, Milli Piyango'dan/Spor Toto ve diğer şans oyunlarından belirli bir süre (mesela 1 veya 2 yıl) sokak hayvanları ıslahat seferberliğine minik bir kaynak aktarılsın.
—Bu sayede, başta belediyeler olmak üzere tüm paydaşlar "yakalama/kısırlaştırma/sahiplendirme veya sahip çıkma" konusunda gerekli imkana kavuşsun.
—Muhtarlıklar bu konuda görevlendirilsin ve bundan sonra hayvan sahipleri kayda alınsın,
Yeni sahiplenmek isteyenler ise kayıtsız edinemesin.
—Kayıtlı hayvan sahiplerine usul ve esaslara aykırı davrandığı takdirde cezai sorumluluklar yüklensin.
—Bundan sonra, birisi kalkıp da "kedim olsun/köpeğim olsun" diyor ve hayvan edinmek istiyor ise; kanuni vecibelerini yerine getirsin.
Getiremiyor ise veya getirmeye imkanları yetersiz ise "Sen hayvan edinemezsin arkadaş!" densin ve asla izin verilmesin!

İlk aklıma gelenleri sıraladım.
Yeter ki soruna çözüm bulmak istensin; bulunur bulunur!
Çobanın gönlü olsa tekeden süt çıkartır diye bir söz var; aynen o misal.
Ama tekrar söylüyorum; "Öldür ve Kurtul" diye bir çözüm formulasyonuna beni kimse ikna edemez ve destek beklemesin!
Biz, ne ara bu hale geldik yahu!
Ölümü ve öldürmeyi nasıl bu kadar sıradanlaştırdık/önemsizleştirdik ve bir soruna çözüm olarak görmeye başladık!
Başka bir cihetten bakarsak; günah arkadaş günah!
Bu hayvanları öldürerek insanlara dair oluşan tehlikeyi bertaraf etmeye çalışmak ve hatta bu düşünceyi bir çözüm gibi görmek dahi günah günah!
Bu tehlikeyi köpekler kendi oluşturmadı,
"Hadi biraz daha çoğalalım/organize olalım/sokakları işgal edip insanlara dar edelim" gibi bir eylem planı yapmadı bu hayvanlar!

Unutmayalım ki,
Sorunun kaynağı da biziz, başlangıcı da biziz, geldiği nokta da bizim yüzümüzden!..
Ben bir hayvanseverim,
Hem de, kedi/köpek sahipliği olan bir hayvanseverim.
Ama kimse kızmasın; köpekleri itlaf ederek/öldürerek sokakların güvenli hale geleceği şeklindeki bir yaklaşıma şiddetle karşıyım.
Bir de "uyutmak" diye tariflenen aldatmacayı da, oldukça ikiyüzlü/acımasız ve hunharca buluyorum!
Çok uzatmayacağım,
Efendiler!
El vicdan ve El İnsaf!
Aklınızı başınıza alın ve maşeri vicdanı kanatmayacak bir çözümde uzlaşın/uzlaşalım!
Yazıktır, günahtır!

Bir anekdot anlatacağım,
Şimdi rahmetli olan bir komutanın anısında okumuştum.
Şöyle anlatıyor:
"Genç bir teğmendim,
Tayinim Van'ın Başkale ilçesine çıkmıştı.
İran sınırında devriye atarken elinde tüfeği ile bir çoban gördüm ve yanına gittim.
İleride bir leylek duruyordu.
Biraz da genç olmanın heyecanı ile olsa gerek, çobana dedim ki;
Şu leyleği vuracaksın. Yoksa ben seni vururum dedim.
Tüfeği omuzuna dayadı ve nişan alma pozisyonuna geçti.
Çoban ciddi sansa da ben şakacıktan silahımı çıkarttım ve kafasına doğrulttum.
Haydi ateş et dedim.
Bir türlü tetiğe basamadı.
Ve sonra bana dönüp dedi ki;
Yahu Komutan!
Sen benim kafama sık,
O, hacı leylektir; ben onu vuramam dedi.
Çok duygulanmıştım, gözlerim dolmuştu.
Elimi uzattım ve çobana sarılıp; zaten vurmanı istemedim, şaka yapmıştım dedim.
Derin bir ohhh çekti ve "çok şükür" diyerek yüzündeki gerginlik yerini mahcup bir tebessüme bıraktı."

Arkadaşlar!
Biz, canlılara böyle bakan bir şefkat ve merhamet içindeki bir millet iken şimdi nasıl "uyutmayı/öldürmeyi" ıslahat formülü olarak düşünebiliyoruz!
Olmaz olmaz olmazzzz!
Son Sözüm;
Kim ne derse desin,
Konu ne kadar speküle edilirse edilsin,
Hatta bazılarınca manipüle edilmeye çalışılırsa çalışılsın; Cumhurbaşkanımızın bu konuda hassasiyetini bilen biriyim.
Kesinlikle, herkesin/hepimizin vicdanına ağır gelmeyecek ve maksimum uzlaşı ile en ideal yöntemin bulunmasını sağlayacak; sokak köpeklerine dair medyada dolaşan "çözüm teklifi ölüm içeriyor" gibi söylentiler, dedikodudan öteye geçemeyecektir!
Tarihçi-Yazar Murat Bardakçı diyor ki:
"Osmanlı'da halk arasında iki işin uğursuzluk getirdiğine inanılırdı:
Köpek öldürmek ve padişahı tahttan indirmek."



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber