Roma: Erdoğan/Biden görüşmesi!..

Görüşme olacak mı olmayacak mı derken, görüşme yapıldı.
Erdoğan-Biden görüşmesinden bahsediyorum.
Şimdiyse konu, ne konuştular/nasıl konuştular, görüşme nasıl geçti boyutu…

An itibariyle iyi veya kötü bir görüşme olmuş demek afaki olur kanaatindeyim.
Ama görüşülmüş olması/konuşabiliyor olmak ve iletişimin devamına dair ortaya çıkan yaklaşım, bence bu görüşmenin içeriğinden daha değerli.

Türk-Amerika ilişkilerinin pek de iyi olmayan hali ve arada ciddi sorunların varlığı bir gerçek.
Bu sorun ve oluşan soğukluğun, bir görüşmeyle izale olacağını düşünmek safdillik olurdu zaten.

Aslına bakarsanız ben, Türk-Amerikan ilişkilerinde görünür/resmi/prosedürel görüşmelere çok önem ve anlam yüklemem.
Asıl kararların/önemli sonuçların/esas müzakerelerin kapalı kapılar ardında ve/veya arka kapı diplomasilerle oluştuğunu düşünüyorum.
Düşünmekten de öte, biliyorum.

Resmi boyut ise işin daha popüler/daha popülist ve daha çok vitrinel kısmı.

Önce "Roma'da görüşme olmayacak, Glasgow'da olacak" denirken; görüşme oldu.
Demek ki, bahsettiğim "arka kapı diplomasi" bir noktaya geldi veya bir ön mutabakata vardı.
Böyle derken; sakın ha, hiç önemli olmadığını söylediğimi de düşünmeyin.

Mesela toplantı sonrası Amerika veya Türkiye tarafının açıklamaları çok önemli şeylerin ipuçlarını içeriyor.

Beyaz Saray'ca yapılan açıklamada, S-400 mesajı ve diğer bazı noktalara vurgu, sürecin bundan sonraki kısmında neyin öne çıkacağının sinyalleri.

Aslında her iki ülke de, bir kritik eşikte olduklarının farkında.
Ki, durum aynen de öyle.
Özellikle de Türkiye açısından…

Birikmiş sorunların daha fazla ertelenmesi/sürüncemede kalması/soğutulmuş sorunlar şeklinde her an ısıtılmaya hazır halde durmasının bizi daha çok sıkıntıya sokacağı aşikar.

Erdoğan'ın, bunların farkında olduğu düşüncesindeyim.
Özellikle de ekonomik durumun, krizde bir Türk-Amerika ilişkisini daha fazla taşıyamayacağı bir gerçek.

Amerika'nın değil, bizim gerçeğimiz.
Önceki birkaç yazımda da, vurgulamıştım.
Dolar Amerika'yı, Amerika da dünyayı yönetir.
Böyle derken de, Amerika'ya insanüstü bir güç atfettiğimi düşünmeyin.

Kabul edelim ya da etmeyelim,
Amerika'yı sevelim ya da sevmeyelim,
Amerika zalimdir ve bizim iyiliğimizi de, asla düşünmez diyelim; ama günümüz için gerçek bu.

Kaldı ki; kimse Amerika'yı sevmek zorunda değil.
Aslında sevmek de gerekmez.
Ama Amerika'yı görmezden gelerek, hiçbir yere varılmayacağının da farkında olmak şart.

"Dolar İmparatorluğu" dediğim yazımda "Dolar/Amerika" evliliğine dikkat çekmiştim.
Bir nevi Katolik nikahı gibi…

Bu noktadan sonra Türkiye olarak, tüm bu hususları dikkate almak ve buna göre ilerlemek zorundayız.
Mehteran Takımı gibi hareket etme lüksümüz yok.
Artık kimle/nerede ve nasıl görüşeceksek,
Hangi mutabakatlara varacaksak,
Nasıl bir yol haritasında ittifak edeceksek; zaman, tam onun zamanıdır ve ertelemeye tahammül kalmamıştır.

Görüşme sonrası dinlediğim Erdoğan'ın da, bu bilinç/farkındalık ve şuur içinde olduğunu, aklıselim/soğukkanlılık ve basiret içinde hareket edeceği izlenimi edindim.

Özellikle Erdoğan'ın Amerika seyahati sonrası başlayan "görünmeyen görüşmelerde" ortaya çıkan ihtilafların halledileceği ve yeni bir ivme kazanarak sürdürüleceği inancındayım.

Bugünkü görüşmenin bir diğer önemi de, bu noktada kendini gösterdi.
Her ne kadar karşılıklı bir "mekanizma" kurulması konusu oluşsa da; adımların daha hızlı atılması gereği ortaya çıktı.

Her şeyin hayırlısı…
Ama hayırlısının tezahürü için de aksiyonun, yeni durum ve koşullara uygun reaksiyon almanın şart olduğu kritik bir kavşaktayız.

Türkiye'nin/Erdoğan'ın ve devlet yetkililerinin bundan sonra daha farklı bir mantalite/bilinç ve pratiklikle hareket edeceğine inanıyorum.

Erdoğan'ın bugünden itibaren bazı çalışmaları hızlandıracağı, bazı görüşmeleri sıklaştıracağı, bazı ilişkileri somutlaştıracağı kanaatindeyim.

Görüşmeye/sonuçlarına ve önümüzdeki günlere dair diyeceklerim, şimdilik bunlar.

Umarım düşündüğüm ve düşünülen gibi, mutabıklaşılan şekilde gelişir.


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber